3

639 123 66
                                    

YILIN BAŞINDAN BERİ YB ATMIYORMUŞUM NE-

Ha Sooyoung, yavaş adımlarla koridorda ilerlerken herkesin ona baktığını hissetti

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Ha Sooyoung, yavaş adımlarla koridorda ilerlerken herkesin ona baktığını hissetti. Resmen sırtı yanıyordu, insanlar nasıl bu kadar utanmaz şekilde ona bakarlardı? Hiç olmazsa göz ucuyla yapsalardı!

Bir şey mi olmuştu ki, niye herkes ona öyle bakıyordu?

Çok takmamaya çalışarak koridorun sonunda beyzbol takımıyla sohbet eden takım kaptanı sevgilisine baktı. Okulun renkleri olan mavi-siyah-beyaz renkteki beyzbol kolej ceketini giymişti, griye kayan saçları hafifçe dağınıktı, sağ omzundan, sol kulağından haç küpesinin sarktığı gibi çantası sarkıyordu.

"Günaydın." diye seslendi, ona gülümseyerek.

Dünkü Wooyoung olayından sonra onunla hiç konuşmamış olan San'ın gülüşü, kız arkadaşını görmesiyle ilk başta hafifçe soldu, ardından sadece bir tebessüm hâlini aldı.
"Günaydın."
"Dün seni aradım ama açmadın, baban yine telefonunu mu aldı?" diye sordu Sooyoung, elini kolej ceketinin ceplerine sokarak.
San başını olumsuz anlamda sallayarak 'cık'ladı.
"Hayır, sadece seninle görüşmek istemedim."

Sooyoung'un gülümsemesi yerle bir olduğunda şaşkınca, kendisine düz bir suratla bakan çocuğa baktı.

"Ben sana ne yaptım?" diye sordu, kaşları hafifçe çatılırken.
San alayla gülerek sevgilisine baktı.
"İnsanlar o şerefsizi bana tercih ettiğini söylüyor, sen insanların gözünde beni nasıl bir duruma soktuğunun farkında mısın?"
"Sadece arkadaşı olmak istemiştim." diye mırıldandı Sooyoung, sessizce.
"Nereden çıktı bu Hayalet sevdan onu da çözemedim ya gerçi, ne alâka bu herif? Doğruyu söyle, cidden seni tehdit falan mı etti?"
Sooyoung başını hızlı hızlı olumsuz anlamda salladı.
"San, hayır! Sadece o çok iyi birisi, gerçekten. Lütfen ona o şekilde seslenme bir daha." diye mırıldandı, çocuğu savunarak.

"Dostum biz sizi yalnız bırakalım." dedi Mingi, yavaşça San'ın omzunu pat patlayarak.

Takım, oradan uzaklaşarak o ikisini yalnız bıraktıklarında Sooyoung, sevgilisine dudaklarını büzerek baktı.

"Gerçekten seni bir başkasına tercih edebileceğimi nasıl düşünürsün, aptal çocuk?" diye azarladı onu, hafif bir öfkeyle.
San ise öfkesinden hiçbir şey kaybetmemiş olacak ki alayla gülerek başını salladı.
"Tam olarak onu yapıyorsun aslında Sooyoung. Hâlâ bana onu savunuyorsun, insanlar nasıl bana gülüyor biliyor musun? Sevgilim, eziğin tekini bana tercih etti çünkü."
"Kimseyi kimseye tercih ettiğim yok, San. Gereksiz alınıyorsun." dedi Sooyoung, ona sarılarak.

San, beline sımsıkı sarılmış kızı bıkkın bir ifadeyle kendisinden uzaklaşırmaya çalıştığında Sooyoung, omuzlarından kendisini iten sevgilisine daha fazla sarıldı.

"Böyle aptal bir şey için bana küsmene izin vermeyeceğim San!" diye homurdandı Sooyoung, ona sarılmayı bir anda keserek karnına bir yumruk geçirirken.
San hafifçe inleyerek karnını tuttuğunda Sooyoung, iki büklüm olan sevgilisinin yüzünü avuçları arasına aldı ve dudaklarına bir öpücük kondurdu.
"Şimdi bana kolunu at da kantine gidelim, açım."

San hafifçe gülümsedi ve sevgilisinin kendisine çekerek öpmeye başladı.

Ama normalde yaptığı gibi değil.

"Sana Hayalet'inle iyi eğlenceler Sooyoung, bundan sonra ben yokum."

San, onu orada öylece bırakıp gittiğinde Sooyoung, donakalmış bir şekilde onun arkasından bakakaldı. Boğazına bir yumru otururken, gözleri hafifçe doldu, burnu çokça yandı.

"Günaydın, iyi misin sen?"

Sooyoung, kendisine ilgisiz gözlerle bakan çocuğun bu soruyu niye sorduğunu anlayamasa da başını olumsuz anlamda salladı.
"San..." dedi, donuk bir şekilde, çocuğun gittiği yönü gösterirken.
Yavaş yavaş kendisine gelerek birkaç yaş damlayan, nemli gözlerini elinin tersiyle sildi.
"... Beni terk etti."
Wooyoung, alt dudağını sarkıtarak başını salladı.

"Kötü olmuş."

Ardından kızın omzunu pat patlayarak yukarı, sınıfına doğru merdivenleri çıkmaya başladı.

Ta ki birisi onu kolundan tutarak eşya deposuna çekene kadar.

"Bu ne sikim-"

Çocuğu tuttuğu gibi eşya deposuna çeken Choi San, depoyu kilitleyerek dar, ufak depoda Jung Wooyoung'u sıkıştırmıştı.

"Cidden, depo mu? Romantik bir seçim." dedi Wooyoung, kaşlarını kaldırarak.
San ise tek bir mimik bile oynatmadığı yüzüyle ona bakmaya devam etti.
"Hadi, ayrıldım işte kızdan. Gidip teselli etsene, ne halt yemeye yukarı çıkıyorsun, aradığın fırsatı verdim işte sana. Onu aşağıda gördüğüne eminim, niye yukarı geldin?" diye sordu, kollarını göğsünde birleştirerek.
"Bak..." dedi Wooyoung, sıkıntılı bir nefes vererek.
"... Sana, ona ya da insanlara Sooyoung'a ilgi duyduğumu düşündüren ne bilmiyorum, sadece benimle konuşmaya çalıştığında ona kibar oldum. Ondan hoşlanmıyorum ama illa bu konuda fikrimi alacaksan mutlu oldum."
"Madem ona ilgili değilsin, niye mutlusun öyleyse?" diye sordu San, onun üzerine yürüyerek.

Wooyoung'un sırtı deponun soğuk, tozlu duvarına çarptığında San, ellerini onun başının iki yanına yasladı.

Wooyoung ise dudaklarını diliyle hafifçe ıslattı, ardından mırıldandı.

"Kız arkadaşını sevmiyorum çünkü."

"Ne?" diye sordu San, şaşkınca.
Wooyoung omuz silkti.
"Kızlardan pek hoşlanmam, fazla gürültülüler, çokça pembe ve pırıltı. Şimdiye kadar hiçbir kızdan duygusal olarak hoşlanmadım. Kız arkadaşını ise sevmem. Ha Sooyoung'u sevmiyorum, hoşlanmak anlamında değil, direkt insan olarak."

San, şaşkınlıktan donakalmış bir şekilde onun gözlerine bakmaya devam ettiğinde Wooyoung, heyecanla çırpınan kalbine avucunu bastırarak onun kolunun altından geçti ve kapının kilidini açarak depodan çıkıp gitti.

Choi San, açık depo kapısından bir süre dışarıyı izledi.

"Kız arkadaşını sevmiyorum."

"Her neyse." diye homurdandı kendi kendine.

Ardından gereksiz hızlanan göğsünü ovuşturarak sınıfına doğru ilerlemeye başladı.




❝the baseball kid❞ woosanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin