Karanlık.
Çoğumuz karanlıktayız.
Birisi gelsin ve ışıklarımızı yaksın diye bekliyoruz. Birisi bizi karanlıktan çıkarsın diye bekliyoruz. Birisi bizi ayağa kaldırsın karanlıkta bize yön göstersin istiyoruz.
Ama bilmiyoruz ki bizde o birisinin ışıldayan ışığıyız. Bizde birinin pusulasıyız. Bizde birinin ışıklarını yakacak olan kişiyiz.
Bizde ışıl ışıl ışıldıyoruz aslında. Ama biz bu ışıltıyı kendimizde göremiyoruz.
Biz bu yüzden bizde bu ışıltıyı göreni bekliyoruz. O da bizi bekliyor.Karanlıkta o kişiyi beklerken de karanlıkta değiliz aslında kendi ışıktılarımız var yukarıda. Evet yukarıda. Bakın gökyüzüne. Binlerce ışıltı görmüyor musunuz sizde?
İşte o binlerce ışıltı sizin kendi ışıltınız. Sizin kendi parlaklığınız. Sizin kendi umudunuz.
Şimdi gözlerinizi ışıltılardan çekin ve karanlığa bakın. O karanlık sizin karanlığınız. Sizin içiniz. Gece sizin kendiniz.
O karanlığın yanında ışıltılar çok minik kalmıyor mu?
Bir de o karanlığın tam ortasında kocaman bir parıltı var. İşte o parıltı varya, o parıltı sizin ışığınızı yakan-yakacak kişi. Kendi içindeki minik ışıltıları toplamış birleştirmiş size tutuyor. Görüyor musunuz?
Sizi karanlığınızdan çıkarıyor. Sizde kendi ışıltılarınızı toplayın ve ona tutun çünkü o artık kendi ışıltılarından bile sizin in mahrum kaldı.
Hadisenize gidin ve ışıltılarınızı toplayın ve o doğru kişiye tutun.
Hiçbir şey için geç değil,
Ama daha fazla beklerseniz her şey için çok geç olacak.