〰 6 〰

5 0 0
                                    

Haneul denen kadın bize her yeri tanıttıktan sonra işe başlayacağımızı söyleyip bizi orada bırakıp gitmişti.

Moon Byul:
"Melek. Şöyle yapalım. Ben işe başlayayım. Sen de üyeleri tanımaya git. Muhtemelen odalarındadırlar. Sen tanıştıktan sonra da ben gideyim, sen işin başına geç. Nasıl olur?"

Mantıklıydı. Kabul edip üyelerle tanışmak için odalarına yönlendirdim adımlarımı.

BTS. Lise dönemlerinde isimlerini duymuştum. Sınıfımda birkaç kız hayranlarıydı ve ara sıra konuşuyorlardı. Sanırım dünyaca popülerler.

Hmm. Etkileyici.

Toplamda 6 oda vardı.

İlk odanın önünde durdum. Gerilmiştim. Beni nelerin karşılayacağını bilemiyordum.

Daha fazla beklemeden ilk odanın kapısını tık tıkladım ve yavaşça kapıyı araladım. 

Odaya girdiğimde genç bir çocuk yatak başlığına sırtını yaslamış telefonuyla uğraşıyordu.

"Şey, merhaba."

Dedim çekingen bir şekilde. Soran gözlerle bana baktığında devam ettim.

"Ben şu yeni gelen kızım. Sizin yemek, alışveriş gibi ihtiyaçlarınızla ilgileneceğim."

Çocuk:
"Ah, merhaba. Geleceğinden haberimiz  vardı. Ben Jung Hoseok. Genelde bana J-Hope derler."

"Ben de Melek. Çok memnun oldum."

Gülümseyince çıkan gamzelerine takıldı gözlerim. Gözlerimin bayram etmesini esgeçerek devam ettim.

"Pekala. Ben çıkıyorum Bay Jung. Bir ihtiyacınız olursa çekinmeden söylemeniz yeterli."

J-Hope:
"Peki. Teşekkürler Melek. Bu arada bana J-Hope demen yeterli."

Kafamı sallayıp gülümsedim ve odadan çıktım. Çok cana yakın biriydi. Hepsi böyleyse eğer işimiz çok kolay olurdu.

Sonraki odanın kapısını tıklayıp içeri girdim.
Genç bir adam odasındaki sandalyeye oturmuş elindeki kağıtlarla uğraşıyordu. O kadar odaklanmıştı ki geldiğimi fark etmemişti bile.

"Merhaba."

Dememle irkilmişti. Durumu toparlamaya çalışarak:

"Ah, çok özür dilerim. Korkutmak istememiştim. Kapıyı çaldım ama duymadınız sanırım. Ben ihtiyaçlarınızla ilgilenecek kişiyim. İsmim Melek."

Dedim fazla uzatmadan. Belli ki işi vardı.

Çocuk:
"Önemli değil. Fark etmemiş olmam benim hatam. Ben de Kim Namjoon. Resmiyete hiç gerek yok. Bana direk Namjoon ya da RM diyebilirsin."

" Pekala. O zaman bir şeye ihtiyaç duyarsan bana seslenmen yeterli."

Onaylayıp gülümseyince ben de gülümsedim ve odadan çıktım.

Üyelerle tanıştıkça rahatladığımı hissediyordum. Eski gerginliğim yoktu artık.

Pekala. Şimdi sonraki odaya girecektim. Derim bir nefes alıp yine kapıyı tıklayıp odaya girdim.

Bu odada 2 kişi kalıyordu.

Odaya girdiğim andan itibaren bana bakan çocuklara verdim dikkatimi.

"Merhaba. Ben Melek. Yemek, temizlik gibi İhtiyaçlarınızla ilgileneceğim."

Dedim artık ezberlediğim cümleleri söylerken.

Çocuklardan birinin dibine kadar girip:
"Gözlerin çekik değil. Koreli değilsin."

Demesiyle arkadaşı onu kendine çekip benden uzaklaştırmaya çalışıyordu.

"Ah,evet. Türküm."

Çocuk:
"Taee. Rahat bıraksana kızı. Aish,cidden! Merhaba. Bu arkadaşım Taehyung. Biraz tuhaf gelebilir sana ama aslında iyi biridir. Ben ise,şey kendimi tanıtmama gerek yoktur sanırım. Beni tanıyorsundur."

"Eee,şey. Tanımıyorum."

Dememle çocuğun gözleri yerinden çıkarcasına açılmıştı. Taehyung denen arkadaşı olduğunu tahmin ettiğim çocuk kahkahalara boğulurken tanımadığım çocuk devam etti:

"Ne,nasıl yani?! Beni dünyaca ünlü Park Jimin'i nasıl tanımazsın."

"Aah, şey, herneyse. Ben gidiyim o zaman. İstediğiniz bir şey olursa bana seslenin."

Diyip odadan çıktım. Tuhaf çocuklardı. Ama sevimlilerdi.

Diğer odaya girdiğimdeyse bir pufa oturmuş çilekli pasta yiyen bir çocukla karşılaşmıştım. Sevimli görünüyordu. 

Aynı konuşmaları onunla da yaptığımda diğer odaya geçtim.

Yatağına oturmuş telefonuyla ilgilenen bir çocuk gördüğümde artık şaşırmamıştım.

Karşılıklı birbirimizi tanıtıp aynı cümleleri söyleyip odadan çıktım.

Ve işte son oda. Derin bir nefes aldım.
Sonuncu kişi nasıl biriydi acaba?

Ben Mi Suçluyum?! 《MYG》Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin