Okul kapısının önünde Yasin yine birilerine bulaşıyordu. Tamam Yasin kısa boylu olabilir ama çok cesaretli biridir. Kavağa ederken boyun kilidine almak için zıplıyor olabilir ama kolları güçlüdür parmakları bebek gibi olabilir ama yumruk atmayı bilir.
- Yasin: bak kardeşim birisi sana bir şey derse bana söyle seni sevdim iyi birisin sessizsin böyle olduğundan sana bulaşabilirler direk bana söyle ki onların kafaları ile götlerinin yerlerini değiştireyim.
Bir iki saniye sessizlik oldu ve ona doğru kafamı kaldırdım sessizliğim güçsüzlüğümü göstermez fakat yanımda olursan yanında olurum kardeşim dedim, kafasını salladı aşağı eve doğru yürürken bana söyleyemediği yabancı şarkılardan bir bukle okmaya başladı tek tudu cendy şap lek yu tit lolipop diyerek 50 cent eşliğinde yürümeye devam ettik eve vardım ve yalnızlık sürecim başlamış bulunmaktaydı günlerim ev okul ev okul şeklinde aylarca devam etti.
25 Mayıs sabahı uyandığımda okula gitme isteğim gün güne arttığından artık İstanbul da ki hayatım unutmuş bulunmaktaydım aklımda sadece tek bir şey vardı o da zaten aklımdan çıkmak bilmezdi o yüzden artık önemsemiyordum sadece istiyordum.
Antalyanın sıcağında sabah saat 8 de olsa yokuş çıkarken kan ter içinde olunuyor buna biraz geç alıştım ideal kiloda birisi olsamda Antalya işte
Okula vardığımda kapıda öğrencileri içeri girerken göz gezdiren müdür yardımcısını fark ettim ve o zaman Bi panik kapladı ergenliğin cığırında olduğum için çenemde çıkan sakallarım hocaların gözdesi olmuştu hangisinin lafıyla kestireceğim diye kendi aralarında bahis bile açmış olabilirler, müdür yardımcısı İbrahim hoca beni bacaklarımdam başlayıp deli gibi dişisini arzulayan kanguru gibi süzdü gözleri yüzüme geldiği anda kaşlarının çatmasından ve bana doğru kravatı sağ sola sallana sallana hızlı adımlarla gelmesinden anlamıştım boka battığımı ilk derse yok yazılmak istemiyordum Yasin yüzünden zaten devamsızlık hakkım suyunu çekmişti şimdi birde yarım gün devamsızlık daha alamazdım
Bir anda karşıma çıkan Tatlı mı tatlı uzun boylu kahküllü kuş sesli müzikci Eda hoca beliri verdi, aramız çok iyidir samimi ve komik mizah anlayışımdan baya hoşnut kendisi,
Hemen ona yaklaşıp bu gün çok güzelsiniz diye lütfederken..
İbrahim hoca araya girdi ve- Ne bu yüzünün hali? Utanmıyorsun..
+ ee şey..
- Şu sakallarını haline bak..
İçimden şu azıcıcık sakallarımın onun saçından çok olduğunu düşündüğümden ciddiye alamadım.
Birden Eda hocayı farketti yüzü kızgınlıktan normale döndü
'' Bak yavrucum yarın görmeyeyim sakallarını şimdi doğru sınıfına '' tarzı klasik kelimelerle beni sınıfa yollayıp Eda hocayla konuşma derdindeydiOkul çıkışı Görkemle karşılaştık kaldırımda oturup asfalta doğru bakıyordu yüzü asıktı yanına gittim
Selam bir problem mi var? Dedim
''Bişey yok işine bak''diye cevapladı. Hayatımın çoğunluğu Görkemin bakışı gibi olduğundan yanına oturdum sessizce yan yana asfaltla bakışıyorduk, böyle böyle 1 kaç dk geçti sonra ona bakıp ne olduğunu tekrar sordum ailevi meseleler diyerek kısa kesti, o bakışından aslında düşündüğüm kadar kaba egolu biri olduğunu düşünmemeye başladım, ailevi meselelerde benimde sorunlarım vardı annem ve babam ayrılmıştı babamı aylardır görmüyordum ama yinede babamdı özlüyordu insan vesaire şeyler.
Kalkıp markete gittim bir bir paket Camel Black ve 2 kutu Redline yanına da küçük bir cips alıp yanına oturdum Redline açıp önüne koyduğumda artık onu reddedemeyecekti '' dostum neden yapıyorsun bunu'' dedi, cevap vermedim, bak dostum hareketsiz kalıp oturup düşünmektense konuşmaya başlayalım dedim, kendini anlatmaya başladı ailesini
''Annem ve babam ayrı 2 aydır annemle dedemlerin evinde yaşıyoruz '', dedi
Seni çok iyi anlayabiliyorum diye ekledim, ve birden yüzü sert bir hal aldı ve ''2 gün önce babam öldü''
dedi buruk bir sesle. O an duraksadım ve nefesim daraldı ne diyeceğimi bilemedim aile sorunlarım olsa da en azından babam hayattaydı daha önce yakından birini de kaybetmemiştim nasıl teselli edeceğimi bilmiyordum, kafamı öne eğdim, kafamdan geçenler şu hayatta ne zaman moralim bozulsa ne zaman sinirlensem ne zaman çoşkulu herhangi bir duygu durumuna geçsem oyun oynardım, ama Görkemin ne yapacağını bilmiyordum, düşünüyordum acaba babam ölse ne yapardım pek fazla anımız olmasada en azından birkaç ayda bir arar sesini duyardım beni koruyacağına bana birşey olduğunda üzüleceğini bilirdim ama artık Görkem için öyle birisi yoktu yakınım kafamdan düşünceler hızla akıp geçiyordu darlanmış ve baskı altında gibi hissediyordum nedense bir anda ayağa kalktım ve hadi gidelim dedim,
Nereye diye sordu
Cevap vermedim sadece gel dedim
Kalktı, güçlü bir cocuktu yüzünün hemen toparlanmasın dan anlamıştım...