'' Chanyeol. Bana bakmayı kes ve önündeki kağıda bak artık.''
Uzun olan alayla gülümseyip pembe saçlı öğretmenine yavaşça yaklaştı.
"Bildiğim şeyler bunlar. Sana bakmak daha cazip geliyor inan."
Baekhyun şaşkınlıkla karışık sıkıntıyla nefes verdi. Bir saattir Chanyeol'un derse odaklanmasını bekliyordu ama aksine uzun olan gözünü öğretmeninin saçlarından ayırmıyordu.
Chanyeol ise çok mutluydu. Hem Baekhyun'un evini öğrenmiş hemde okul dışında onunla vakit geçirebilmişti.
"Eğer böyle devam ederse daha fazla derse devam etmeyeceğim."
Baekhyun kalkmaya yeltenirken uzun olan onun kolundan tutup yerine oturttu.
"Tamam tamam. Çalışıyorum."
Chanyeol önündeki kağıda dönerken Baekhyun zaferle sırıttı.
----
"Woah! Hepsi doğru! Aferin Chan!"
Baekhyun elindeki doğru cevaplarla dolu ingilizce testine bakarken uzun olan kollarını iki yana bağlayıp sandalyesine iyice yaslanmıştı.
"Demiştim işte. Hepsini zaten biliyorum. Şimdi ödülümü ver."
Baekhyun şaşkınlıkla gözlerini kağıttan ayırıp Chanyeol'a döndü.
"Hepsini biliyorsan neden özel ders istedin? Ve ödül de ne? Ben ödül var demedim."
Baekhyun kağıdı yanına bırakıp kollarını bağladı.
''Ödülümü sonra alacağım.''
----
Günler geçiyor ve Chanyeol'un gözlerinde ki derinlik daha da büyüyordu. Baekhyun ile konuşmuyor ona yaklaşmıyordu. Baekhyun bu duruma şaşırıyordu çünkü en son bir hafta önceki özel derste gayet iyi anlaşıyorlardı. Chanyeol'un bir derdi olmalıydı.
"Eğer If clause' da Type 1 kalıbı kullanıyorsanız, cümlenin virgülden sonraki kısmında..."
Barkhyun bir yandan ders anlatıyor bir yandan da gözleriyle Chanyeol'u izliyordu. Uzun olan dersle ilgilenmiyor, gözünü camdan dışarıya dikmiş düşünceli bir şekilde kaş çatıyordu.
"...future tense veya simple present kullanmalısınız..."
Pembe saçlı öğretmen öğrencisinin bir sorunu olduğundan emindi. Karışmak istemiyordu ama ister istemez bu uzun çocuğu merak ediyordu.
"Park Chanyeol."
Çatık kaşlı öğrencisi yavaşça öğretmenine çevirdi başını. Dışarıda ki parlak güneş yüzüne vuruyordu ve o an, pembe saçlı öğretmen onun çok güzel olduğunu düşündü.
"Efendim."
Baekhyun onun bu sakin ve derin sesini günlerdir duymadığını ve hatta bu sesi özlediğini farketti. Sonra düşündüğü şey için kendine kızdı.
"Dersten sonra benimle resim odasına gel."
Uzun olan kafasını sallayıp bakışlarını tekrar pencereye çevirdi. Ve Baekhyun dersi anlatmaya devam etti.
----
" Bir sorun mu var, Chanyeol?"
Resim odasında yalnızca ikisi vardı ve sandalyelerde karşılıklı oturuyorlardı.
"Hayır yok."
Baekhyun sıkıntıyla iç çekti ve kollarını topladı. Kesinlikle bir şeyler olduğundan emindi. Chanyeol'u ilk defa böyle durgun görüyordu.
"Bana her şeyi anlatabilirsin. Canını sıkan bir şey olduğundan eminim."
"Yaani, evet. Her insanın hayatında birkaç sorun vardır tabiki. Ama benim daha büyük bir sorunum var..."
Baekhyun kurulan bu uzun cümlelerle kaşlarını havalandırdı.
"...günlerdir seni öpememek gibi çok büyük bir sorunum var, öğretmen."
Baekhyun hışımla ayağı kalktı. Ne zaman ona yardım etmeye çalışsa olan hep buydu, Chanyeol'un taşkınlıklarıydı.
Uzun olan ayağa kalkıp öğretmeninin tam karşısında dikildi.
"Derdimi soran sizdiniz. Gelin görün ki derdimin çaresi de sizsiniz."
Ani bir hareketle küçük olanın omuzundan tutup dudaklarına yapışan uzun olanın tek düşündüğü pembe saçlı öğretmeniydi.
Geri çekildiğinde gözleri fal taşı gibi açılmış bir Baekhyun vardı karşısında. Öpücüğüne karşılık alamasa da bu görüntüyü görmeye değerdi. Baekhyun ise şaşkınlıktan konuşamıyor ve her defasında bu kadar donakalmasına sinirleniyordu.
"Yanaklarınız saçlarınızla aynı renkte şuan. Benim derse gitmem lazım. Yarın ki özel derste görüşürüz."
Yandan bir gülüşle odayı terkeden Chanyeol, arkasında sinirden kıpkırmızı olan bir öğretmen bırakmıştı.
-----
ÖZÜR DİLERİM ÇOK GEÇ GELDİ BİLİYORUMM...
iyi okumalar. lov u 💖
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Teach Me, Teacher! -chanbaek-
Fiksi Penggemarİngilizce öğretmeni Byun Baekhyun, onu her fırsatta sıkıştıran serseri öğrencisi Park Chanyeol ile ne yapacağını bilmiyordu.