7. bölüm

10 1 0
                                    

Seni bir an anlayabilmeyi inan çok isterdim. Neler yaşadığını, neler düşündüğünü, nasıl zaman geçirdiğini bilmek, seni anlayabilmemi kolaylaştıracak olması olağandır. Ama senden bihaber yaşıyor olmam seni anlamamı güçleştiriyor. Şu an senin hislerini anlayabilmem o kadar zor ki benim için. Duygularının yoğunluğunu ve bu duygularının neleri kapsadığını merak edip düşündüğümde karşıma her zaman bir başkası çıkıveriyor. O kişi gerçek sen olmuyorsun. Çünkü önce, o güzel zamanların başlangıcında tanıdığım seninle başlıyor düşüncelerim ve senin olmadığın bir başkası ile devam ediyor bu düşünce yolculuğum. İşte o an karşıma çıkan bedeni sen, ruhu bir başkası olan bu kişiyi tanımıyorum. Aslında tanımak için çabada harcamıyorum. Çünkü bu kişiyi tanımak bana acı veriyor. Önceleri yanyana, elelele, gözgöze yaşadığımız, sonraları sadece hayallarde yaşatabildiğim senin üzerine, karşıma çıkan bu zatı çizebilmek benim için namümkün bir durum.

Bunun nedeni önceleri onun için yaşadığımı düşündüğüm, hayatımı hep üzerine kurduğum, hayalimdeki, düşüncemdeki, gözlerimdeki, nefesimdeki tek kadın sana yapılacak bir haksızlık olarak düşündüğümden olsa gerek. Ne olursa olsun sana hiç kıyamadım ve hala kıyamıyorum zaten. Herşeyi göğüslemeye çalışmama rağmen seninde yıprandığın oldu tabi. Fakat bazı olumsuzlukları daha çabuk üzerinden atabildiğini gösterdin. Ben cümleleri bile tek tek irdelerken, sen o andaki durum çerçevesinde olması gerektiğini düşündüğün hayatı yaşamaya devam edebildin. Belkide doğru olanda budur. Sen belkide her zaman zaafım olarak kalacaksın.

Yaşadıklarımızı düşünüyorum önce. Hayatlarımızda varoluşumuzu, seni ve beni... kaçamak bakışlarımızı, ürkek dokunuşlarımızı, buluşmalarımızı, haylazlıklarımızı, birbirimizde kayboluşlarımızı, mutluluk sarhoşu hallerimizi düşünüyorum. Sonra sorularımızı, keşkelerimizi, her an yüreğimizde gizlemeye çalıştığımız hüznümüzü, cesaretimizi, cesaretsizliğimizi, şimdi ne olacakları ve pes edişleri.. sonra tamamen yakoluşları. Yokuluşların ardından bir yıldız gibi yanıp sönmeler sonra. Sende her zaman bir ışık bekledin belki. Benim kararan dünyamda seni aramam gibi. Bu yüzdendir ki bazen hep bencil olduğunu düşündüm. Kendi çizdiğin yolda herhangi bir kayma olmasın diye, diğerinin sana ulaşmak isteyeceği yolu önemsememek gibi. Senin yokoluşunun sadece onun sorunu olduğunu düşünerek, sadece onun halletmesini beklemek gibi. Sadece yanıp sönmelerine bile razı olduğunu düşünememek gibi. Onu yok saymak gibi. O zamanlarda, hatta bu zamanlara bile bunları anlayabilmem mümkün olamadı. Herşeye rağmen yokoluşumuzun tescili imzanı atacağın, bizi hasret hapishanesinde mahkum edeceğin zamanlarda bile söyleyeceğin o hayat ışığı, o malum tek söz "Seni Seviyorum" hayatımızın en önemli hediyesi olabilirdi. Ama öyle olmadı tabi. Hayat herşeyi yok sayarak geçti... ve hala hayatımız birbirimiz için varolup olmadığımızı, eğer varsakta ne kadar varolduğumuz sorusunu cevaplamaya çalışarak geçiyor. Belkide artık o zamanki bizden sadece kırıntılar kaldı ve biz onlarla yetinmeye çalışıyoruzdur....

Yaşadıklarımızdan sonra çektiğimiz onca acıyı düşününce, en azından kendi adıma, sadece kendimin kendime dost olduğu o zamanlarda bile tekrar yeniden hayata yol verebilmeyi başarmak, yaşananlardan doğru sonuçlar çıkarabilmekte belkide bir başarı. Fakat bunun yanında kapanması uzun yıllar alacak, alınan yaraların hala izlerini taşıyor insan. Artık çorak topraklara ekin ekmek, tohum serpmek yok. Şimdi daha uzun sürüyor sevgi sarmaşığının tekrar yeşermesi.. Ve bir daha yüreğimde yer etmesi, yeşermesi mümkün olmayan, nesli tükenmiş temsili bir daha ekilmesi mümkün olmayan tohumlar var artık bende. Bu da bunları öğrenmeye vesile oldu belki...

Sen; yalnızken pencereden yağan yağmuru seyrederken hayallare kapıldığın zamanlarda ara beni, yüreğini titreten türküleri dinleğinde ara, ölesiye aşkın özlemini çektiğinde, her an göğüs kafesini zorlayan aşk acısını hissedip, acıdan bir an nefesin kesildiğinde ara, gözlerin sürekli yollara dalıp gittiğinde, demet demet güller aklına geldiğinde, kendini papatya gibi hissettiğinde, yalnızlığının şerefine kadehini kaldırıp içkini yudumlarken, karşında kaybolup gitmeyi arzuladığın gözler aradığında ara, çılgınlığı özlediğinde, uçsuz bucaksız mavi deryayı bütün dertlerden uzak seyretmeyi arzuladığında, yağmurda ıslanmak, karda beyazlara bürünmek istediğinde ara, o ceylan gözlerinden süzülmek için gözyaşın zorladığı zamanlarda ara, kendini yalnız hissetiğinde, yüreğinde yarım kalmış sevdamızın yelleri estiğinde, kendinle başbaşa kaldığında ve değiştirmeye çalıştığın gerçek seni özlediğinde ara beni..

Şimdi; o özlediğim halinle uzak diyarlarda bile olduğunu bilsem, yinede bir seferi gibi yollara düşer arar bulurdum seni, fakat benden aldığın seni, sende aramak o kadar zor ki!! Belki ilk defa yenilgiyi bu kadar çok düşünüyorum... Belkide beyhude bir arayış bu.. ve sanıyorum ki eski gücüm yok artık...

Bir gün aradığım seni benden önce bulursan eğer, O'na O'nu Çok Özlediğimi söyle olur mu??

Vuslat kırık bir akrep, hasret bir yelkovan artık.. Dönen sadece yelkovan ve gösterdiği sadece hasret zamanı .. Bu saatte, sadece hasret için vuruyor gong her saat başı.. sonra zaman hasreti hasret geçiyor.. ve her geçen zamanda vuslat daha da zamanın gerisinde kalıyor.. Vuslat yitiyor ve hasret birikiyor.. Bilmediğimiz bir yerlerde, anlayamadığımız bir zamanda sürüyor bu fani yolculuk böyle.. Hızla sona doğru koşuyor zaman, kavuşmak istediği sonsuzluğa doğru... ve her kavuştuğunu zannettiği an da döküyor başka başka hayatları toprağa... Her sonda, saklı yeni bir başlangıç.. ve her başlangıçta yeniden bir çiçek açıyor, bir fidan yeşeriyor sonsuzluğun herhangi bir yerinde varolmuş bu evrende..

Ben seni yine anımsadım bu gündoğumda ve arada bir yoklayacaktır yine yokluğun bugünde.. Günbatımında tekrar karınlığa yenik düşeceğiz ve yeniden bekleyeceğiz ışığı.. Yeniden üzerimize başka bir benlik geçirerek başlayacağız güne.. Benim sende ve senin bende varolmadığı bir benlikte.. Şimdi biz birbirimize mi yabancıyız, yoksa kendimize mi?

Bir ihtimal bir yerlerde karşılaşırız belki... Senin sen, benim ise ben olduğum bir vakitte.. tıpkı mazideki buluşmalarımızda ki gibi.. Ama sanıyorum belkiler de tükeniyor.. Aynen bizler gibi... ve ben yinede belkileri çıkaramıyorum hayatımdan... Tıpkı sen gibi...

Sen yüreğimin her yangınında ilk kurtalıcaklardansın.. ama bu yangın galiba hiç sönmeyecek...

Hasretle..

Aşk DeryasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin