11.12.2014

5 0 0
                                        

Sevimsiz siz dağılmış. Hava uzun zamandır olmadığı kadar gri. Dün gece yatmadan önce verdiğim savaş da bitmiş. Vücudumda kıvranan herhangi bir parça yok. Alarm çalarken şaşırma sebebimi de anlıyorum. Vücudum hala yorgun ve uyku, eğer biraz daha olsa çok daha huzurlu bir gün geçirtecek bana. Sabah uyandığımda üşümekten nefret ediyorum. Eski evim çok daha sıcaktı bu evden. Asla herşey bir arada olmuyor değil mi? James Blake biraz yardımcı olabilir misin şu çok sevdiğim modern evimde, aynı kokuya sahip bir başlangıç daha yapmama? Retrograde şarkısını açıyorum. Sevimsizim bugün. Aynadaki aksim bile kendine sahip çıkmak istemiyor. Biri gelip her gece bir renk çalsa benden böyle siyah beyaz kalabilirim iki yıl sonra.

Çok işim var. Yaklaşık yarım saat sonra iş yerinde olmam gerek. On beş dakikada hazırlanmam mümkün ama yürümek hiç yakışmıyor yorunluk profilime. Telefon çalıyor.

- Naydınnn.

-Günaydın canım hazırsan alayım seni. Simit yer misin?

-Evet çikolatalı. Makyajımı odada yaparım. Giyinip iniyorum otoparka.

-Anlaştık.

Bu kadın bazen zihin okuyor. Hızla giyiniyorum. Neden stajerime bugün çok uyku şansı verdim ki? Bu kadar iş varken neden kendimi bir süper kahraman ilan ediyorum ki?

'Sorun yok!'

Gün boyunca sevimli sevimsiz yüzlerce iş ve insan, yüzlerce kelime, melodi, renk. Her zamanki gibi yüzlerce beklenti, onlarca kurgu ve değiştirme çabası. Onlarca telefon konuşması ve mutlu mutsuz bin tane ruh hali. İşim bitince kendime biraz daha iş üretip çevreme faydalı olup kendimi mutlu etmeye çalışıyorum. Spor yapıyorum bütün yorgunluğuma rağmen. Güzel vücuduma bakıyorum aynada. Çalışan kaslarımı hissedip kendime daha çok değer veriyorum. Annemi arıyorum ve uzun zamandır yapmak istediğim yemek için tavsiyelerini soruyorum. Birkaç mesaj yazıyorum sevdiğim insanlara. Günlük kontaklarımı koruyorum. Ne kadar sıradan bir gün. Ne kadar sıradan mutluluk ve mutsuzluklar. Ne sıradan bir manzara şu an baktığım. Sıradan masam, sıradan bilgisayarım ve sıradan kelimelerim kaleme döktüğüm. Oysa bu ev için haftalarca bekledim. Öncesinde hayalini kurduğum semtte hayal gibi dekore edilmiş bir ev ve yalnız, özgür bir yaşam için beklediğim onca zaman vardı. Bu bilgisayarı aldığım ilk büyük ikramiyem, büyük çabalar ve uykusuz geceler sonucu elde ettiğim. Günlerce kullanırken keyifle keşfettiğim. Bu hayat...

Neden hep eksiğim ki? Neden herkes gibiyim? Mesela neden senin zihnini okuyamıyorum? Neden kendi saçma küçük kayıp anlarımı bulup çıkaramıyorum? Neden keyfe çeviremiyorum o aptal çaresiz mutsuzluklarımı? Biram bittiğinde yenisini açmak için bile tereddüt ediyorum hala. Bu mu özgürlük?

Bazı soruları yarına bırakmak gerek. Bazı umutları da dondurucu gibi saklamak...

GüncelerimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin