Bölüm 5
‘’Derin bugün de mi yok?’’
Ahmet Hocanın endişeyle çıkan sesi benim de endişelerimi arttırıyordu.Yoklama alınıyordu ve benim gözlerim Derin’in sırasını dikizlemeye devam ediyordu. Tam SEKİZ gündür. Derin,tam olarak sekiz gündür okula gelmiyordu. Ve tahmin edebileceğiniz gibi, Pamir de öyle.
Ahmet Hoca yoklamaya devam ederken ben ise meraktan defterimin kenarını koparıyordum. O kadar meraklıydım ki. En son ikisini de evlerine gittiğimde görmüştüm. Hatırladıkça yanaklarım kızarıyordu ve kendime bir şamar çakıyordum. Pamirle tanışmıştım. Yani resmi olarak. Her neyse. Tek bildiğim en sonra gördüğüme göre ikisi de iyi durumdaydı.
2-3 gündür kendime soruyorum,evlerine neden gitmiyorum ki? Sonuçta,nerede oturduklarını biliyorum değil mi? Derin’in arkadaşı olarak onun için edişelenmem normal , değil mi? ‘’Ya bir şey olduysa?’’ diye düşünmekten kendimi alıkoyamıyorum. Belki de gerçekten gitmeliyim. Yani arkadaşı olarak gitmem çok normal. Aman tanrım! Kafayı yiyeceğim galiba. En son arkadaşım olalı 7-8 sene olmuştu sanırım. Neyin nasıl yapıldığı hakkında küçücük bir fikrim yok.
6-7 saat üzerinde düşündükten,saçlarımı yolduktan ve 379481028 kez kendimi tokatladıktan sonra kontrol etmeye gitmeye karar verdim çünkü merakım ya beni öldürecekti,ya da öldürecekti. Çıkış yolu yoktu.
-
Ertesi sabah cumartesiydi ve hava biraz soğuktu bu yüzden üzerimde mont vardı. Gözüm istemsizce telefonumun saatine gitti. Öğleden sonra 2ye geliyordu. Dün gece ‘ saat kaçta gidersem normal olur?’ diye düşünmeyi de ihmal etmedim tabii ki. Nefesimi tuttum ve hafifçe bıraktım. Sakin olmalıydım. Bu tüm normal insanların yaptığı bir şeydi Elbette ki bende yapabilirdim.
Geniş villanın bahçesinden girdiğimde ellerim titriyordu. Kapıya doğru yaklaştıkça kafamda nasıl açıklayacağımı oluşturmaya çalışıyordum.
‘’Selam! Ben Çisem,Derin evde mi? Arkadaşıyım,belki beni hatırlarsınız hani,şu konuşamayan’’ yazmayı planlıyordum ama sonra aklıma geldi. Ben bunları yazarken kadın çoktan kapıyı yüzüme kapatmış olurdu bu yüzden aldım elime kalemi ve kapıya gitmeden önce kenarda bir yerde,
‘’Merhaba,Derin evde mi acaba?’’ yazdım ve defterimi kapatıp sol elimle tutmaya başladım. Ceketime daha sıkı sarıldım ve son kez bir nefes aldım. İşte başlıyordu.
Yavaş adımlarda kapıya kadar uzanan kenarları taşlarla süslenmiş yolda elimden geldikçe yavaş bir şekilde yürüyordum. Sağ elimi zili çalmak için kaldırdığımda sol el elimin titrediğini fark ettim. Kapıyı çalmıştım. Olan olacaktı artık.
Kapının gıcırtı sesi yerimde hafifçe zıplamama sebep oldu. Kapıyı orta yaşlarda bir kadın açtı. Saçları koyu sarıydı ve hafif dipleri gelmişti. Çok yaşlı birine benzemiyordu,daha önce onu hiç görmemiştim,Anneleri olmadığını biliyordum sadece.
Ellerimin titremesini göz ardı ederek elimdeki orta boyutlardaki defteri hafifçe kaldırdım. Kadının tepkisini beklemek bana işkence gibi gelmişti.
İlk önce beni süzdü. ‘neden bu mal deftere yazdı ki?’ diyordu muhtemelen. Bende aklıma ilk gelen şeyi yaptım. Tek elimi hafifçe boğazıma dokundurdum ve elimle çarpı yaptım ve gülümsedim. Bu yöntem ile insanlara konuşamadığımı gösterebiliyordum. Özellikte ilkokuldayken bana bunu yapmak çok yardım etmişti. Bana bu yöntemi Buğra öğretmişti.
Kadın biraz bekledikten sonra,beni anlamış olacak ki yarım ağızla gülümseyip anladım demek istercesine kafasını salladı.
‘’Derin mi? Şey,şu kızıl saçlı kız mı? Hani kısa saçlı olan.’’ Olumlu bir şekilde kafamı salladım.
‘’Çok sevimli bir kızdı,değil mi? Yazık olmuş. Arkadaşın mı? Annesi ve babası ölmüş sanırım,buradan taşındılar. Antalya’ya sanırım..? Biz geldik yerlerine. Abisi de varmış sanırım. Gerçekten yazık. Genç yaşlarında…’’
Tepkisizce kadının yüzüne bakmaya devam ettim. Yüzümde bir ifade yoktu. Olanları hala kafamda kurmaya çalışıyordum. Hala gözlerimi bir noktaya dikmiş ve izliyordum.
Kapının kapanma sesini duyduğum anda,olanlar beynime ulaşmaya başlamıştı. Elimden defterin kaydığını hissettiğimde,bacaklarım da o anda tutmayı bırakmıştı. Aniden dizimin üstüne çöktüm.
Pamir yoktu,Derin yoktu. Gitmişlerdi. Artık yoklardı,değil mi? Aslında şok olmama şaşırıyorum. Bunu beklemem gerekirdi. Tahmin etmeliydim. Benim içim işler ASLA yoluda gitmezdi. Eğer işler iyi şekilde gidiyorsa,yakında büyük bir patlak verecekti mutlaka. Sevdiklerimi kaybetmeye alışıktım. Babamı kaybetmiştim mesela. Henüz 4 yaşındaydım. 4 yaşındaki bir çocuğun babasını kaybetmesi zor bir şeydi. Siparişe gelen kişilere kapıyı baba diye açıyordum. Benim mutlu olamayacağım zaten en baştan belli değil miydi ki?
Bu kadar abarttığıma bakmayın. Muhtemelen benim burada sırf gittikleri için ağladığım kişilerden biri benim muhtemelen arkadaşı olarak bile görmüyor,diğer ide ucube olarak görüyor. Çok acınası biri olduğumu buradan anlamak kolay işte. Ben onlar için göz yaşı dökerken onlar arkalarında bıraktıklarının nasıl hissettiğini anlamıyorlardı.
Bir anda durdum. ‘Kadın ne demişti?’ diye geçirdim içimden. Gittiklerini duyduktan sonra gerisi pek dinlememiştim.
‘Annesi ve babası ölmüş sanırım..’
Aklıma kadının cümlesi geldiği anda ayağa kalkıp, milyonlarca tokat yiyen yüzüme bir tokat daha attım.
Bencilin tekiydim.Kalkıp eve gitmekten önce sanırım 20 dakika falan aynı pozisyonda kalmıştım.Dizlerim ağrıyordu.
-
Aylar sonra devam ediyorum,biliyorum jdfaskljdfs Yeni bölümü de yazdım,1-2 gün içerisinde onu da atmayı düşünüyorum. (。+・'ω・´)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sesim olur musun?
ChickLitÇisem,herkesin bildiği gençlerden farklı. Onun sıkıntısı konuşamamak. Doğuştan gelen bir sebep yüzünden konuşamıyor. Tek sıkıntısı bu da değil. Yıllardır aşık olduğu ''İyi Çocuk,Sevilen Çocuk.'' Pamir'in onu hiç takmaması ayrı bir sıkıntı. Pamir ise...