[2804]- not yazısı #3
Uzun zaman geçmiş.. Çok uzun zaman hem de.. Bugün son cümlelerimi resmediyorum buraya. Bilmiyorum, gerçekten de son cümlelerimmiş gibi hissediyorum. Benliğimi bu denli ele geçiren garip hislerle boğuşmak, gerçekten sona, çıkmaz bir sokağa sürüklüyor adımlarımı. Ve ben artık boş bir umut için adım atmaktan yoruldum.
İlk kez.. İlk kez aklı başında bir adam olarak oturdum burada, ellerimi kana buluyorum. Daha önce yazdıklarım, anlattıklarım bir ilizyondan ibaretti. Ve ben, bu gece son kez çıkmaza ilerleyeceğim ayaklarımla.
Bana, benim olanla yaşıyorum diye deli diyorlar. oysa.. Oysa bu bir sevgiydi. Aklımı yitirecek kadar mıydı yani? sevmek.. Aklını yitirmek miydi bir adamın bakışlarında? Yoksa koca bir aldatmaca mıydı hepsi? Susmuyorlar.. Aklımda çalkalanan sorular susmuyor. hepsi bir ağızdan bağırıp duruyor.
"Aklını kaçırmışsın Taehyung!"
İşte bu cümle yüzünden hepsi. beynimi kemiriyorlar, onlar tarafından suçlanıyorum. beni bir günahkâr yapıyor her kelâm. Kaç kez susturmaya çalıştım biliyor musun? Kaç kez denedim! Olmadı. Gece çöktüğü, hava karardığı vakit hepsi bağırmaya başladı. Duvarların köşesine çöküp dudaklarımı kemirdim. Kanayana kadar, susmayanların acısını dudaklarımdan çıktım.. Oysa ne çok severdi o.
Jeongguk.. Beni bu tımarhanede yalnız bıraktın Jeongguk... Dudaklarımı her defa kanattıkça uğradın yanıma. Kanayan, kurumaktan çatlayan dudaklarıma sürdün parmak uçlarını. Belki de, o yüzden her defasında dudaklarımın sızısına aldırmadan kanatıyordum bu iki et parçasını. Gelirsin diye.. Oysa sen bir silüettin sevdiğim. Bana deli damgasını yedirten, senin silüetindi..
Gözlerini ebedi kapatışını hatırlıyorum. Bak, bak parçalanıyor sol yanım. Gözlerimi hunharca oyup çıkarmak, aklımı ve zihnimi vahşice ezip yok etmek istiyorum.. Hatırlamasınlar diye. O lanet anı hatırlamasınlar diye. Sonra vazgeçiyorum. Bunu yaparsam güzel çehreni, gözlerini, gülüşünü, sesini, ismini ve sana ait olan binlerce zerreni unuturum diye korkuyorum.. Ben bir korkak mıyım Jeongguk? Karanlıkta dolanan silüetine kaç kez sarılmayı, kokunun hasretinden kuruyan ciğerlerimi mutlu etmeyi istemiştim. Ama sen her seferinde beni o karanlıkta terk ediyordun. Sana kızamıyorum bile. Ellerim acıyor sevdiğim.. Dudaklarının izi kaldığı parmak uçlarımda, şimdi kan taneleri boy gösteriyor. Ve bu sana ihanet etmişim gibi hissettiriyor bana. Canım yanıyor.. kanayıp, sızladığı için değil, dudak izlerin soluyor diye. Lâkin az bir zaman, çok az bir zaman kaldı. Kokunda yok olup, gözlerinde kendimi bulmama biraz daha zaman kaldı.
Göz kapaklarım ilk kez bu kadar erken ağırlık yapıyor gözlerime. Onlar bile bu kadar çok acele ediyorken bekleyemem. zaman tükeniyor.. Ebedi uykunun gözlerime konacağı an yaklaşıyor. Şimdi uzanacağım yatağıma, derin bir nefes soluyacağım ve ağırlaşan göz kapaklarıma izin sunacağım.
Ağlıyorum, sana kavuşacağım diye ağlıyorum Jeongguk. Bir çocuğun hoyrat heyecanı kaplıyor benliğimi. Aklım başımdayken ilk kez dudaklarımı bir tebessüm işgâl ediyor. Bu huzurun dalından koparılmış bir getiri.
Zaman doldu.. Yanına geliyorum. Sadece üzgünüm, artık gitmem gerek.
Ve son bir şey daha.. Seninle çok konuştum biliyorum. Karşına geçip saatlerce konuştum. Beni dinledin. Teşekkür ederim Kamelya.. Teşekkür ederim. Beni özleme. Mutlu olacağım, inan bana. Hoşça kal Kamelya...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Enfer
General Fiction" Gözlerin, cennetin gökyüzünden çalınmış birer yıldız gibi. Lâkin bir yok oluş böylesine güzel, böylesine hazin olmamalıydı Jeongguk.. "