Do not go gentle into that good night,
Rage, rage against the dying of the light.
Hiçbir zaman olmadığı kadar yorgundu gözlerim. Kapanmak için can çekişiyorlardı, açık kalmak için en küçük bir çabaları yoktu.
Onları kendi hallerine bıraktım ve anında yerçekimine yenik düştüler. Uyku beni derin kuyusuna çekerken ona direnmedim ve kendimi uykunun yumuşak ama bir o kadar tehditkâr kollarına bıraktım.
Gökyüzünü bulutlar kaplamıştı. Ve ben uçsuz bucaksız bir ovada duruyordum. Etrafımı turlayan akbabalar yerleri kaplayan cesetlere üşüşüyordu. Bense orada, tek başıma, her tarafım kan içinde, acı içinde etrafıma bakıyordum. Ellerimdeki kanlar kurumuştu ama içimden bir ses ruhuma işlenen yaranın asla kurumayacağını, kabuk tutmayacağını fısıldıyordu.
Bu sırada arkamdan gelen adım seslerini duydum. Bana yaklaştı ama dokunmadı. Ve içinde hiçbir duygu olmayan bir ses tonuyla:
''Nasıl yaşayacaksın bununla Diable?'' dedi. Sesinin soğukluğu içimi ürpertti.
Ama mantıklı tarafım ağır bastı ve:
''Ne yapılması gerekiyorsa onu yaptım Asır. Ama eğer ki burada verilen canların bedelini nasıl ödeyeceğimi soruyorsan hiçbir zaman rahat bir uyku çekemeyeceğimi, onların hayaletlerinin beni ölene kadar kovalayacağını bilmelisin.'' dedim.
Derin bir iç çekti ve:
''Umarım Allah bizi affeder; her ne kadar affedilmeye değmesek de.'' Dedi.
''Umarım.'' Dedim, her ne kadar buna inanamasam da.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İkarus'un Rüyası
General FictionHayatım boyunca hayalperest biri oldum. Bazen ejderhalar ya da dev yaratıklar gibi olmayacak şeylere inandım -Sizi temin ederim ki bunlar çocukluğumun oldukça yaratıcı geçmesinin yansımalarıydı. Ama büyüdükçe hayallerim ve ideallerim değişti ve geli...