Bir fincan dolusu çay parmaklarımın arasından kayıp yere düşerken , saniyeler boyu somut dehşetin suratıma yayıldığını hissettim. Buraya ne olmuştu böyle? Koşarak dolabıma ulaştım ve elbiselerim arasındaki ufak kutuyu aradım, kırmızı kadife kapak gözüme çarptığında derin bir nefes aldım. Zaten dokunamayacaklarını biliyordum, tılsımlar onu korurdu. Birkaç dua gönderip gökyüzüne, kolyemde asılı ufak anahtarı deliğe soktum. Tanrıya şükürler olsun ki atlatmıştım. Geldiklerini ruhumun dahi duymaması beni ürpertirken aklımdaki düşünceleri unutmak için kafa Gitmişlerdi ve gece olana kadar bir daha dönmezlerdi. Küçük kutuyu açtığımda içeriyi tatlı bir melodi doldurdu , rahatladığımı hissederken içindeki kolyeyi alıp bonuma geçirdim. Yıpranmış sarı kağıdı elime aldım ve karmaşık el yazısına göz attım : '' Bodrum katında. '' Bodrum katına inmeden önce eşyalarımı toparladım ve koca bir sırt çantasına doldurdum. Gidecektim, adres muhtemelen bodrum katına bırakılmıştı ve acele etmeliydim. Ne kadar çabuk , o kadar güvende. Yarım saat sonra bodrum katına inip haritayı bulmuş eşyalarımı toparlamıştım, buraya kadardı. Bu gece gidiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sessizlik Senfonisi
Mystery / ThrillerYürüyordum, kulaklığımı takmıştım. Kulağımda son ses müzik yankılanıyordu , oysa öylesine sessizdi ki her şey. Öylesine yalnızlık kokuyordu ki sokaklar... Bayılacağımı düşündüm, hemen burada, birkaç saniye içerisinde yere yığılıp kalacağımı sandım...