1

1.5K 52 4
                                    

Koçovalı malikanesinde herkes dağılmış, bi umut Yamaç'tan gelecek güzel haberi bekliyordu. Yamaç kayıplara karışmış, Selim ruh gibi dolaşıyordu. Sultan, ailesinin tekrardan dağılmasının verdiği hüzünle bir kenara savrulmuş yemek yiyemez kimseyle konuşmaz olmuştu. Karaca ise Salih Amcasının da yardımıyla her ne kadar Cumali Amcasıyla hapiste de olsa Çukur'u idare etmeye çalışıyordu.

FLASHBACK

O gün Akşınla Celasun'un yeni evinde Karaca'nın sardığı ince ince sarmalardan, Damla'nın yaptığı çeşit çeşit mezelerden, Saadet'in daha fırından yeni çıkardığı sıcak sıcak dumanı üstünde şekerparelerden oluşan bir masada yerini yeni alan pirzolalardan, köftelerden yerken; mangaldaki odunların yavaş yavaş tutuşurken çıkardığı o cılız seslerden, Cumaliyle Salih'in birbirine yaptığı ima dolu şakalardan belkide hayatlarının sonuna kadar unutamayacakları tehlikenin farkında değillerdi.

Herkes güzel güzel yemeklerini yerken bir anda kulakları sağır eden bir ses duyuldu, bir bomba sesi, herkes korkarak birbirine bakmaya başladı. Biraz uzaktan gelen bi sesti ama ne kadar büyük bir patlama olduğu burdan bile anlaşılıyordu.

Herkes ayaklandı, bu gürültünün kaynağını merak ediyorlardı. Bağırış seslerinin de gelmeye başlamasıyla tüm masa aynı anda sözleşmiş gibi kalkıp koşmaya başladı. İşte tahmin edilen olmuştu, başına gelmelerinden korktukları o şey belkide en mutlu günlerinde başına gelmişti. İdris Baba'nın emaneti o ev patlamıştı... ya da patlatılmıştı.Patlamanın ardından elektriğe bağlı olarak yanında çıkmıştı.Ev bir yana dursun içeride Acar'ın oyuncağını almaya gelen Acar ve Sena vardı.

Tüm kadınlar ağlarken Yamaç kaşla göz arasında bir anda içeri daldı.Bağrışmalar daha da artıyordu.Yamaç 5 dakika içinde sırtında Sena Kucağında Acarla beraber çıkmıştı.Herkes tam derin bir oh çekecekken ne Acar'dan ne de Sena'dan gelmeyen ufacık bir yaşam belirtisi onları daha da ayakta duramayacak bir hale getiriyordu.Herkes şaşkınlıkla olanları izlerken sessizliği bozan Akşın olmuştu.

Akşın: Ne duruyosunuz kalksanıza hastaneye gidelim hadi hadi kalkın, Yamaç amca kalk bak bak Acar'ı, yengemi hasteneye götürelim amca hadii.

Bunları söylerken hıçkıra hıçkıra ağlıyordu.Son kelimeyi bağırarak söylemişti.Fakat zaten geldiklerinde iki de çoktan melek olmuşlardı bile.

Yamaç:Akşın...

Akşın: Akşın ne amca ne. Biriniz bi şey diyin allah aşkına ya

Akşın'ın ağlaması git gide artıyordu.Herkes Yamaç'ın ağzından çıkacak bir kelime beklerken.Yamaç olumsuz anlamında ağlayarak başını iki yana salladığında.Sultan ana acıyla bağırmaya başlamıştı.Karaca Akşın'ın koluna girmiş bayılmak üzere olan kuzenini ayakta tutmaya  çalışıyordu.Gerçekten olmuş muydu bunlar.Sena Yengesi..Acar... Gitmişler miydi yani..

 O gün içeride kalan kül olan anıları bir yana bırakın Acar' ve Sena'yı  koruyamadıkları için kimse toparlanamamıştı.

FLASHBACK SON

Karaca ailesinin bu durumuna üzülmeyi bırakıp bi şeyler yapmaya başlamıştı. Öncelikle bunu kimin yaptığını bulacak sonra da Çukur'un eski haline dönmesini sağlayacaktı.

Olayın yaşanmasından 3 hafta geçmişti ev ahalisi kısa bir sürede bulabildikleri eve yerleşmeye çalışıyorlardı. Karaca bu gün gece olacak silah sevkiyatını yönetecekti. Siyah pantolonunun üstüne siyah bluzunu giymiş altına da babasıyla beraber olaylar yaşanmadan bir hafta önce aldığı beyaz ayakkabıları giymişti ve son olarak silahı da beline takıp odadan çıktı.

Aşağı indiğinde tam kapıya doğru yönelecekken kendisine merakla bakan Sultan ve Damla'ya dönüp Çukur'un olduğu durumu, artık bir şeyler yapması gerektiğini ve en önemlisi bunu yapanları bulup intikamını alması gerektiğini açıkladı. Sultan ilk başta itiraz etse de kendine dikkat etmesi karşılığında izin vermiş hatta torunuyla belki de ilk defa gurur duymuştu. Damla ise onun da yardım edeceğini söylemiş, ikisi arabaya atlayıp Mekelerin yanına kahveye sürmeye başlamışlardı. Tam kahveye biraz kala Karaca Damla'ya birden alel acele arabayı durdurmasını söylemişti. Damla arabayı durdurup Karaca'yı izlemeye başlamıştı. Karaca ara sokakta 2 gencin birbirlerine bir şey uzattığını görmüştü ve bunun ne olduğunu hemen anlamıştı. Belinden çıkardığı silahı onlara doğrultup ellerindekileri almıştı.

Karaca: Bunlar ne lan, ne bunlar

Genç1: Abla valla benim değil ya

Karaca: Senin değilse kimin lan bu bi de yalan söylüyo

Demin paketi elinden aldığı adamı göstererek
Genç1: Onun abla

Karaca: Sen mi satıyosun bunları

Cevap vermez

Karaca: Sana diyom lan sen mi satıyosun bunları

Genç2: Abla ben...para  lazım evde benim ekmek getirmemi bekleyen 4 kişi var, hepsinin açlıktan ağızları kokuyo. Koçovalılarda yok başımızda ne yapalım sen söyle

Karaca: Ulan it sen bizim kapımıza geldin de biz seni geri mi çevirdik ha? Bak ben sana yardım edicem ama sen bir daha ASLA AMA ASLA BUNLARI ÇUKUR'A SOKMIYCAKSIN anladın mı beni güzel kardeşim

Genç utançla kafasını sallar

Karaca: Sende bu illeti bi daha kullanmıycaksın, hee eğer dersenki kullancam o zaman bu silahla kafana sıkarım anladın mı beni. Şimdi Meke'yi yolluyorum buraya o illetten kurtulana kadar dışarı çıkmıyosun anladın mı

Karaca telefonunu çıkarıp Meke'ye mesaj atar. Biraz sonra Meke gelip çocuğu alır.

Karaca: Şimdiiii gelelim sana. Sana bunları kim verdi

Genç cevap vermez. Karaca cevap alamayınca sinirlenir ve çocuğa diz atar. Çocuk yere düşünce ağzından ufak bi inilti çıkar.

Karaca zor da olsa malı kimden aldığını öğrenmiş ve çocuğun ailesine yemek götürmesi için kahveden biraz para alıp ona vermişti. Kahveye geri döndüğünde geceki sevkiyatın ayrıntılarını inceleyip çıkmıştı Karaca.

Eve gelip Damla Yengesinin yemek hazırlamasına yardım edip ailedeki kalan kişilerde iştahsızda olsa yemek yemişlerdi. Karaca kahvesini içip zamanı bekliyordu.

Ve zaman gelmişti. Karaca silahını alıp Meke'nin arabasına binmiş sevkiyatın yapılacağı yere doğru harekete geçmeye başlamışlardı.

Sevkiyatın yapılacağı yere geldiklerinde Karaca'yı stres basmıştı. Hayır korkmuyordu, ama içinde kötü bir his vardı. Bu düşüncelerin arasından onu Meke uyandırdı. Meke çoktan inmiş Karaca'nın da inmesi için arabanın penceresine vuruyordu.Karaca toparlanıp indi arabadan. Sevkiyatı yapacağı kişiler daha gelmemişti, birazdan gelirler herhalde diye düşünüp beklemeye başladılar. Biraz sonra 3 tane siyah araba ardı ardına bulunduğumuz bölgeye giriş yaptılar. Üç arabanın ortasındaki arabanın şoförü inip arka kapıyı açtı. İnen kişiye şaşırmıştım. Çünkü sevkiyatı yapacağımız kişilerden biri değildi. Sanki yavaşlatılmış bir dizinin sahnesi gibi ahenkle yanımıza kadar geldi. Meke'nin alnında oluşan damarlardan ne kadar sinirli olduğunu anlayabiliyordum. Tam bir şey diyecekken Meke atıldı.

Meke: Ne işin var lan senin burda

Adam: Oo Meke kardeşimde burdaymış. Ama dur dur sende kimsin? Koçovalılar böyle ortamlara kadınları sokmazdı, noldu.Aa pardon unutmuşum onlar artık yoktu dimi.

Karaca sinirlenmişti, ama karşısında pişmiş kelle gibi sırıtan bu adama koz vermek istemediği için sinirini içine atıp yüzüne onunki gibi bir sırıtış yerleştirmiş ve konuşmaya başlamıştı.

Karaca: Yalnız senin bilmediğin bir şey var.Evet kadınlar pek fazla böyle işlere girmez ama bu girmeyecekleri anlamına da gelmez. Sen şimdi bırak onu da söyle bakalım kimsin sen?

LULE ~ AzKarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin