Ayağımla yerde ritim tutarken gergin bir şekilde ellerimi yüzüme yelpaze gibi salladım. Kötü bir sonuç almamak için sürekli dua ediyordum.
"Elisa Dalkıran." İsmimin seslenilmesiyle ayağa fırlamam bir oldu. Kapıyı çalıp doktorun odasına girdim.
"Doktor Bey, sonuçlarım nasıl? Sadece üşütmüşüm değil mi?" Diye hızlı hızlı sordum. Adnan Bey garip bir ifadeyle bana baktı. Üzgün gibiydi sanki. Masasının önündeki koltukları işaret edip oturmamı söyledi.
"Kızım dışarıda ailenden veya akrabalarından birisi bekliyorsa çağırır mısın?" O an sertçe yutkundum. Yoktu ailem diyeceğim kimse. Ailemi tanımadığım için akrabalarımda yoktu.. "Hayır, tek başıma geldim."
Doktor sıkıntıdaymış gibi baktı yüzüme. Ardından gürültülü bir nefes verdi. "Kızım daha fazla uzatmak istemiyorum. Çünkü bu saklanılacak bir şey değil. Kan tahlil sonuçlarına göre kan kanseri hastasısın. Yani lösemi. Bunun hakkında..."
Diğer söylediklerini duymadım o an kulaklarım basınçta kalmış gibi tıkanmıştı.
Ne diyordu bu doktor? Kan kanseri ne demekti. Lösemi diyordu. Lösemi hastasısın.
Hıçkırığım dudaklarımın arasından firar ettiğinde elimi dudaklarımın üstüne örttüm.Önüme konulan bir bardak suyla kendime geldim. Büyük hıçkırıklarım büyük iç çekişlere dönmüştü. "İyi misin kızım?" dedi doktor Adnan Amca şefkatli sesiyle.
"Ama bu nasıl olur?" Diye saçma bir soru çıktı dudaklarımdan.
"Sebebini bilmiyorum. Aileden gelen bir durumda olabilir. Ailende kanser olan veya kanser atlatan birisi varmı?"
Boğazım düğümlendi. Önümdeki bardağa uzandım ve soğuk sudan bir yudum aldım. Yalan söyleyecektim yine. Var diyecektim. Benim ailem var. Zihnimin karanlık kuytularından bir pençe çıkıp bana çelme taktı. "Seni terk etti onlar" dedi. "Ailen bile seni istemiyor!" Elimdeki su bardağını sertçe masaya koydum. Şimdi bunları düşünmenin sırası değildi.
"Hayır,"
"Bu hastalık süreci çok riskli bir durum. Kan kanserinin çeşitleri vardır. Akut miyeloid. En riskli halinden bir tanesi. Bu süreçte kendine çok dikkat etmen lazım. Akut Miyeloid Lösemi hastalığı olgun olmayan miyeloid cinsi hücrelerin kontrolden çıkması sonucu ortaya çıkar. Bu süreçte kendini yıpratmamalısın. Dört gün sonrası için randevu veriyorum. İyileşme sürecini başlatacağız. İyi günler."
Oturduğum sandalyeden kalktım ve doktorun uzattığı kağıdı aldım. "Kolay gelsin. İyi günler."
Doktorun odasından çıktığım gibi hastahanenin bahçesine koştum. Yemyeşil çimenlerin üzerine uzanıp bulutlu ve kasvetli gökyüzünü seyrettim bir süre. Onlarda benim gibiydiler. Karanlık ve kasvetli. İçimdeki duygu boşalmasından dolayı gözlerimden yaşlar akarken bir anda kahkaha atmaya başladım. Bütün uğursuzluklar daha ne kadar üst üste gelebilirdi ki? İki hafta sonra on sekiz yaşıma giriyordum ve yetimhaneden çıkartılıyordum. Hastaydım. Param yoktu. Yurttan çıktıktan sonra bir gelir kaynağımda yoktu. Yurttada param yoktu ama aylık yardımda bulunan aileler olursa bizede veriyorlardı. O kadar.
Ne yapacaktım ben şimdi. Düşün Elisa düşün. Yattığım yerden doğruldum. Göğe baktım ve gözlerimi kapattım. "Allah'ım ne olur bana bir çıkış yolu göster," diye fısıldadım.
Yanımda hissettiğim hareketlilikle gözlerimi açtım. Ellili yaşlarda saçlarına hafif kır düşmüş takım elbiseli bir adam vardı yanımda. Bu çimenlere oturmak sanki ona yakışmamış gibiydi. o parlak temiz yeşil be gür çimenleri hak ediyor gibiydi. Takım elbisesinin ceketinin cebindeki broş bile beni rüyanda bile göremeyecek kadar değerliyim diyordu resmen.
"Merhaba." Uzattığı eline baktım. Kötü biri gibi durmuyordu ama tedbirli davranmakta fayda vardı. Kucağımdaki sırt çantamı bir elimle sıkıca kavradım ve diğer elimi adama uzattım.
"Elisa DALKIRAN. Nasılsın?" Ama nasıl? Bu adam benim ismimi nereden biliyordu? Şaşkınlıkla açılmış ağzımı zorla kapatıp yanımdaki adama baktım. Saçımı kulağımın arkasına attıktan sonra korkudan kurumuş dudaklarımı ıslattım dilimle. "Tanışıyor muyuz?"
Ellili yaşlarındaki adam bembeyaz dişleriyle kocaman gülümsedi. "Aslında tanışmıyoruz. Ama ben seni gayet iyi tanıyorum."
Bu saçmalığı daha fazla dinlemek istemediğim için çantamı alıp kalkıyordum fakat adam kolumdan tuttu. "Sana zarar vermeyeceğim merak etme. Sadece gerçekleri öğrenmeni istiyorum."
Gürültülü bir nefes verip adamın yeşil gözlerine baktım. Elimle saçımı karıştırdıktan sonra sordum. "Gerçekler Neymiş?"
"Ben Erdal BATIKAN. İsmimi duyup duymadığını bilmiyorum ama her neyse. Yetimhanede kalıyorsun ve kan kanseri hastasısın. Günlerdir ateşin düşmüyor ve solunum sıkıntısı çekiyorsun. Ve hastalığın senin sandığın gibi değil. Daha ileriki bir seviyede. Ameliyat olman gerekiyor."
Erdal Bey'e baktım. Nereden biliyordu. Ameliyat ne alakaydı. "Doktorum öyle bir şey söylemedi."
O güzel gülümsemesini tekrar bahşetti. "Çünkü ona farklı bir kan testi verdik. Laboratuvarda değiştirmişde olabiliriz."
"Nasıl yani?"
"Başka bir kan kanseri hastasının tahlillerini aldık ve seninkinin yerine koyduk. Saçma sapan dedikodular çıkmasını istemeyiz değil mi?"
"Erdal Bey, daha açık konuşurmusunuz? Gerçekten hiçbir şey anlamıyorum."
"İleride seni nereden tanıdığımı öğreneceksin. Ama şimdi değil. Ameliyat olman gerekiyor demiştim. Hastalığın ciddi bir boyutundasın çünkü. Ve bu ameliyatın masraflarını karşılayamayacağını biliyorum."
"Nereden biliyorsunuz?" Elindeki kağıtları uzattı.
Bunlar bir hastane kaydıydı. Benim ismim yazıyordu raporda. Ve hemen sağ alt köşesinde ameliyat tutarı. "Üç milyon mu?"
Ameliyat parası ödenmişti ve ameliyat tarihi verilmişti. Bugün ayın yitmibiriydi. Ameliyat tarihi 24.04.2018 olarak geçiyordu. Ne yani?
Ödenmişmiydi tüm masraflar? Hemde ben ameliyata girmeden! "Bunu neden yaptınız?""Çok iyi bir kız olduğunu duydum. İyiliklere iyilikle karşılık verdiğini. Sen ameliyata gireceksin ve başarılı bir şekilde o ameliyattan çıkacaksın. Bir hafta sonrada oğlumla evleneceksin. Kabul ediyor musun?"
"Ama sizi tanımıyorum..."
Anında lafımı kesti ve cevap verdi. "Ben seni çok iyi tanıyorum. Zaten sadece iki ay sürecek bu evlilik. Sende bizi zamanla tanıyacaksın. Şimdi cevap ver! Yaşamak için teklifimi kabul ediyor musun?"
Her şey yaşamak içindi. Gözümden akan bir damla yaşla cevap verdim. "EVET!"
Instagram; @erdaduman
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PÂYİDAR
ChickLit"Konuşacak neyimiz kalmış? Biz çoktan,bitmişiz." Kadının ağzından dökülenler adamı yıktı. Kırmıştı kadınını, öldürmüştü. Kendi yıkılsa kaç yazardı? Ağlayarak yanından uzaklaşan kadınına baktı. 'Gitme!' demeye yüzü yoktu. O gün ilk defa yaptığından...