Oy ve yorumlarınızla desteklemeniz dileğiyle, iyi okumalar.
*
Genç kadınının bedeni yorgunluktan ve soğuktan dolayı sertleşen kasları yüzünden ağrıyordu.
Genç adam yarı uyanık, yarı baygın olduğu için kendisine az da olsa yardım etmiş bedenini zorlansa da attan indirerek ormanda bulduğu küçük kulübeye taşıyabilmişti.
At sırtında ormanda ilerlerken genç kadının tesadüfen bulduğu küçük terk edilmiş kulübe sayesinde şans yüzlerine gülmüştü. Üstelik kapı kilitli de değildi. Tek sorun içinde küçük bir şömine ve eski bir döşekten başka bir şeyin bulunmamasıydı.
Genç kadının kaşları çatılırken adamın üstüne bulduğu kalın battaniyeyi sererek bedeninin ısısını korumayı amaçladı. Adamın artık ihtiyaç duymadığı pelerinini geri alıp üstüne geçirirken başlığın altına gizledi soğuktan uyuşmuş suratını.
Elleri belinde adamın tepesinde dikilmiş sağa sola bakınırken şömineyi yakması gerektiğinin farkındaydı yoksa her ikisi de donarak ölecekti.
Aslında genç kadın adamı burada bırakıp sıcak sarayına geri dönebilirdi. Sonuçta adama yardım etmiş, buraya taşıyarak donmasını ertelemişti. Fakat adamı yaralı hâliyle bırakmaya gönlü elvermiyordu genç kadının. İçindeki dürtü adamın iyileşip kendine gelinceye dek yanında durmasını fısıldıyordu.
Kafasını umutsuzca iki yana salladı. İçeride birkaç çöpten başka yakacak bir şey yoktu ki bunlar yeterli gelmeyecekti.
Sıkıntıyla bir nefes alıp kapıya yöneldi. Arkasını dönüp son kez döşeğin üstünde yatan adama baktıktan sonra dışarı adımını attı.
Çıkar çıkmaz suratına çarpan soğuk rüzgarla birlikte birkaç kar tanesi saçları arasında yeni yuvasını bulurken karların içinde zorlukla ilerlemeye koyuldu. Üstündeki pelerinin içine daha çok sinerek soğuk rüzgâra karşı direnmeyi sürdürürken keşke hiç saraydan çıkmasaydım diye içinden geçirdi genç kadın. Fakat sonra belki de ilgisini bu denli çeken adamla karşılaşmayacak ya da onu bulmasa orada donarak ölecek olma ihtimali gibi daha birçok seçenek aklının perdesine düşerken bu fikirden vaz geçti.
Karlar ona zorluk çıkarırken zaten adamı taşımakla tükettiği enerjisi onu hepten zorluyordu. Ormanda zorlukla bulduğu birkaç çalı çırpıyı kucaklayıp kulübeye götürürken atını kuytu bir köşeye bağlayarak onu fırtınadan korumayı unutmadı. Onu kulübenin arkasındaki üstü ve yanları kapalı küçük oyuğa yerleştirirken kafasını okşadı.
İçi rahat bir şekilde evin kapısına dönerken yere bıraktığı odunları alarak içeri girdi.
Yaklaşık bir saattir dışarıda olmasın karşın adam hiç kıpırdamamış bıraktığı şekilde uyumaya devam etmişti.
Kafasını iki yana sallayarak tebessüm etti.
Elindeki odunları ve etraftaki çalı çırpıyı alıp şömineyi yakmaya çalışırken kibrit kutusunu nedensiz bir şekilde yanında taşıdığına şükretti.
Uzun uğraşlar sonucu şömineyi yaktığında karanlık çoktan ormana bastırmış, kar fırtınası kulübenin camlarını zorlarcasına hırçınlaşmaya başlamıştı.
Kulübenin içi dışardaki soğuğa inat yanan ateşle birlikte ısınmaya başlarken ateşin başına kurulup soğuktan artık parmaklarını hissetmemeye başladığı ellerini ısıtmaya çalışıyordu.
Isı tüm bedenini cömertçe sarıp sarmalarken yavaş yavaş çözülen bedeniyle keyifle inledi genç kadın. Üstündeki pelerini çıkarıp şöminenin hemen önüne yere serdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kanlı Saltanat
FantasyYasak ve kanlı bir aşk hikâyesi... "Beni bırakmayacaksın değil mi?" Adam bu soruyla kalakaldığını hissetti. Kalbi teklerken bedeninin dayanıklı bünyesine rağmen buz kestiğini düşündü. Kadının sanki anlamışçasına sorduğu bu soruyla adamın ruhundan sü...