KAÇIŞ

45 9 0
                                    

"Kendini iyi hissediyor musun?"

Doktorun sesi ile kendime geldim. Ne zaman hastaneye gelmiştim? En son hatırladığım şey üvey annemin beni ittiği ve kafamı cam masaya vurduğumdu.

"Arzu sesimi duyabiliyor musun?"

"Evet"

Başımda keskin bir ağrı vardı. Sanki damarlarım patlamak üzereydi. O kadar susuzdum ki aldığım her nefeste canım yanıyordu.

"12 saattir uykudasın. Şu an saat 10.45. Şanslısın ki ne kafanı yardın ne de beyin kanamadı geçirdin. Ama seni her ihtimale karşı müşahede altında tutmalıyız"

Kadın doktor gülümsedi ve sözlerine devam etti.

"Tatlım annen üveymiş. Eğer düşmene o neden olduysa bunu söylemekten çekinme. Yoksa ileride daha kötü şeyler olabilir. Ona belli etmeden polisi çağırırım ve ondan kurtulursun. Emin ol baban gerçeği öğrendiğinde sana asla kızmaz"

Babam beni diri diri gömerdi.

"Yo hayır, bileğim burkuldu ve düştüm. Zaten böyle bir durumda kim yalan söyler değil mi?"

Kadın sorgulayan gözlerle bana baktı.

"Peki onları görmek ister misin? Durumunu merak ediyorlar"

"Hayır!"

Sesim fazla yüksek çıkmıştı. Çaktırmamak için yatağıma sindim

"Kendimi çok bitik hissediyorum. Onları sabah görmem de bir sakınca var mı?"

Kadın kaşlarını çatarak "Yok tabii ki" dedi.

"Nasıl olsa yarın sabah taburcu olacaksın"

Üzerimdeki örtüyü çeneme kadar çekip gülümsedim. Doktor odamdan çıkınca yataktan fırladım.

Uygar'ı aramam lazımdı.

Başıma giren ağrı ile sendelesemde durmadım. Ayaklı serumla birlikte odada gezinmeye başladım. Telefonum neredeydi? Ya da bu odada bana ait herhangi bir eşya var mıydı?

Tüm dolaplara bakmama rağmen bir şey bulamamıştım. Sıkıntıyla yatağa oturdum. Gözüme hastane telefonu ilişti. Aklıma gelen düşünceyi hemen kafamdan attım. Uygar diye danışmandakilerle konuşmak istemiyordum.

Serumla birlikte pencerenin kenarına gittim. Odam tahminen 1. Kattaydı ve kapkaranlık bahçeye bakıyordu.

Tanrım, ne korkunç!

O sırada kapım açıldı. Kapıya baktığımda nerdeyse küçük dilimi yutacaktım!

"Uygar!"

Yuvalarından fırlayacak gibi olan gözlerimle ona bakarken ışığı açtı. Hızlı adımlarla yanıma vardı.

"Gidiyoruz"

"Ne?"

Anlamaz gözlerle ona bakarken elleriyle yüzümü tuttu.

"Eğer bir gün buralardan gidersem benimle geleceğini söylemiştin. Şimdi gidiyorum. Daha fazla bu kaltak ile aynı evde kalmana izin veremem. Benimle gelecek misin?"

Kulaklarıma inanamıyordum. Ne diyordu manyak!

"Uygar ben 16 yaşındayım!"

"Ben de çok büyük değilim!"

"Çocuk istismarından içeri atarlar seni aptal!"

"Arzu çok zekisin ama ben reşit değilim!"

Derin bir nefes verip gözlerine baktım. Çok ciddiydi. Gitsek bile nereye gidecektik?

"Uygar, dilenci olarak mı yaşayacağız peki?"

TARUMAR +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin