İlk önce bize kendini tanıtır mısın?
-Ben kendini anlatmayı pek beceremem aslında. Ama basite indirgersek, çılgın karakterleri, bayat esprileriyle ünlü sıradan biriyim. Kitap okumayı ve vaktim varsa bir şeyler yazmayı, hayaller kurmayı severim. Başak burcuyum, burcumun özelliklerini de fazlasıyla taşırım. Köpeklerden korkarım, mantar yemem, iyi bir dinleyiciyimdir. Bunların dışında pek anlatabileceğim bir şey yok. Ben de herkes gibiyim.
Bazı benzer yönlerimiz var.Buraya nasıl üye oldun?
-Takip ettiğim bir yazarın hikayelerini bu site de paylaşacağını öğrenmiştim. Bölümlerini kaçırmamak ve yorum yapabilmek için hesap kurmuştum.
Çok güzel bir neden. Peki bize kitabından bahseder misin?
-Hangisinden?
Farketmez ama benim en sevdiğim kitap çikolatam olur musun olduğu için o yüzden ondan bahsedebilir misin?
-Peki, Çikolatam Olur Musun? kendinden nefret eden bir kızın hayatını konu alıyor. Adel hiçbir alan da kendine güvenmeyen ve ailesi dahil kimse tarafından sevgiyi tatmamış ve bolca nefret edilmiş biri. Artık dayanamayacak noktaya geliyor ve hayatına son vermek istiyor. Hikaye de tam o anda başlıyor zaten. Adel tam uçurumdan atlamak üzereyken ona bir el uzanıyor ve onu kendine çekiyor. Onu kurtaran elin sahibi bir anda hayatındaki her şey oluveriyor, sahip olamadığı tüm mutluluğu, aşkı ve sevgiyi ona en ince detayına kadar tattırıyor. Ama sonra olaylar başka bir boyut alıyor ve hiçbir şeyin tesadüf olmadığı ortaya çıkıyor.
Bu kitaba aşığım ama kendi kitabın hakkında ne düşünüyorsun?
-Adel'in depresif kişiliğinden dolayı yazmaktan zevk aldığım bir kitap değil. Çok sevdiğim söylenemez. Yazarken de amacım, öyle büyük ve inanılmaz olayların gerçekleşeceği bir kurgu değildi. Sadece dinlenmek ve birazda kafamdaki kurguları toparlamak için araya soktuğum bir hikayeydi.
Genede "Çikolatam olur musun?" çok sevilin bir kitap. Herneyse sıradaki soru kitaplarını yazarken nereden ilham alıyorsun?
-Notalardan. Hüzünlü bir bölüm yazacaksam mutlaka hüzünlü parçalar dinlemem gerekiyor, aksine neşeli bir bölüm olacaksa hareketli müzikler dinliyorum. Sonra bölüm ortaya çıkıveriyor. Öyle yazmak için pek yaşadıklarından ilham alan yazarlardan değilim, maalesef.
Olsun genede çok güzel yazıyorsun. Peki sana bir şey sorucam kendini erkek gözüyle nasıl buluyorsun?
-Bu zor bir soru oldu benim için. Kendimi erkek gözüyle düşünmeyeceğim, pek anlamam o işlerden. O yüzden bu soruyu pas geçiyorum
Tamam sorun yok. Bize bir anını anlatır mısın?
-Böyle sorunca bir an için kilitlenip kaldım. Anılarım genellikle yaşanıldığı anlarda yaşadığımız kişilere özel olduğu için, pek anlaşılmayacaktır büyük ihtimalle. Ama aklıma ilk gelen çok iğrenç bir anım var, daha bacak kadar boyum varken, üçüncü sınıftayken yanılmıyorsam, sınıfımızdaki bir arkadaşım, evimin önüne gelip balkon da bir Türk Filmi Klişesini gerçekleştirip, şarkı söylemişti(Sesi de karga gibiydi). Bir de böyle artık nereden topladıysa, dikenli güllerle küçük bir kalp yapmış, içine de baş harflerimizi yazmaya çalışmış ama gül yetmeyince, D harfini I gibi bir şey yapmıştı. Herkese rezil olmuştum ve çocukla tam üç ay boyunca konuşmayıp onu öğretmene şikayet etmiştim.
Vay be!
Bize bir kitap önerir misin?
-Martin Eden. Yazmaya başlamama neden olan romandır. Kitap Jack London'ın hayatını anlatıyor ve o kadar güzel ki, bence mutlaka okunmalı.
Bir bakmalıyım. Bende Bir Kalp Hapishanesi öneririm.Senin tam adını öğrenebilir miyim?
-Önerine bakacağım. Tam adım Dilek Tarıncı.
İkinci adın olmaması çok iyi olmalı
-İkinci bir adım yok, ama kendi adımdan daha çok seslenilen bir göbek adına sahibim :/ Ama yine de pek şikayetçi olduğum söylenemez.
:D Son söylemek istediğin bir şey var mı?
-Yok, röportaj için teşekkürler. Zevkliydi.
Asıl ben teşekkür ederim kabul ettiğin için :)