Paletime döktüğüm mavi renkle karşımda duran denizin rengini taklit etmeye başladım. Bu yapacağım tablo evimin manzarasını gösterecekti.
Fırça tuvalin üzerinde dans ediyordu maviyle birlikte. Hareketli dalgaları taklit etmek için de fırçayı değiştirdim bu sefer. Dalgaların hareketiyle denizde bıraktığı gölgeleri lacivertle boyayacaktım. Paletteki lacivet boyaya ince fırçayı batırdım ve denizde gördüğüm gölgeleri taklit ettim tuvale.
Deniz benzemeye başlamıştı bile.
Daha sınırda duran taşları gri ve siyahla taklit edecektim. Olmadığı halde hayalimde yerleştirdiğim ufuğa yakın gemiyi çizecektim. Her şeyi kafamda kurmuştum. Elimdeki -başparmağıma takarak sabitlediğim- palete baktım. Üzerinde gemi için seçtiğim kırmızı renk yoktu. Kenarda duran sehpamın üzerine koydum fırçamı. Sonra da kırmızı yağlı boyadan biraz aktardım palete.
Artık daha da hazırdım ama odaklanamıyordum tam olarak. Kafamdaki sesler susmuyordu. Fırçayı almadan önce susması için sağ şakağıma vurdum ayamla*.
Biraz dindi kafamdaki sesler. Kafama vurduğum için burnumdan kayan gözlüğümü düzelttim ve sonunda aldım elime ucu lacivert boyalı olan fırçayı. Gölge eklemeye devam etsem dahî denizdeki dalgalar hareket etmekte ısrarcı oldukları için takip edemiyordum.
Sinirlendim denize.
Bir yerde dalgalar daire daire toplandı ve orada bir insan belirdi. Sadece omuzlarından yukarısı belli oluyordu. Uzun saçlarından kadın olduğunu tahmin ediyordum bu bedenin. Elimdeki paleti ve fırçayı sehpaya bırakıp ellerimi dudaklarımın iki yanına -megafon ağzına benzer şekilde- yerleştirdim. "Kadın boğuluyor!"
Biraz bekledim ama kimse gelmedi. Sanatımı bırakıp çaprazımdaki merdivenlerden koşarak indim. Denize kızmayı bırakıp duyarsız insanlara kızmaya başladım bu sefer. Koştum denize. Üzerimdeki kabanı üşüyeceğimi bile bile çıkarırken konuştum. "Bekle, geliyorum yardıma!"
Denizdeki beden konuştu bu sefer. "Boğulmuyorum, yüzüyorum ben!"
Kaşlarımı çattım bu sefer. Nasıl bir deliydi de bu soğukta yüzüyordu böyle. "Bu havada yüzülür mü!"
Gözüken omuzlarının silkelendiğini gördüm. Cümlemi takmaması daha da sinirlendirdi bu sefer. Kızarak bağırdım tekrar. "Deli misin sen!"
Kız denizin derinliğine inip gözden kayboldu bu sefer.Ee nereye kayboldu peki?
Yoksa hakaretime küsüp de gitti mi?
Son düşüncemden sonra kafamın içindeki sesler artmaya başladı ve az önce sağ şakağıma vurduğum için bu sefer sol şakağıma vurdum. Dengeyi sağlamazsam delirirmişim, annem öyle derdi.
Gerçi delilik böyle olmuyor bence, bu havada yüzmekle oluyor!
Denizdeki kız ben bu düşüncelerle boğuşurken biraz daha yakınımda çıktı meydana. Ardından biraz arkasında bir kuyruk gözüktü. "Arkanda balık var dikkat et!" diye bağırdım ve bana güldü.
Halbuki gülünecek hiçbir şey dememiştim ona. Dikkatli olması gerekiyordu çünkü arkasındaki kuyruk çok büyüktü, bu demek oluyor ki balık da büyük. Gerçekten hiçbir şeyi anlamayan deli biri.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DENİZ KIZI
Historia Corta*tamamlanmıştır* Çocukça tablolarıyla kendini ressam ilan eden adam, tablolarına yeni bir silüet eklemişti; deniz kızı. "Ve sen deniz kızı; seni damlalar halinde üşüten yağmurdan korumak için bıraktığım ceketimle beni polislere teslim ettin, acımada...