3. Bölüm

366 17 10
                                    

(Deniz temsili)

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

(Deniz temsili)


"Deniz biz gidiyoruz. Tamam mı? Kendine dikkat et." korktuğum başıma geliyor. Neden ben Rüzgar'la tek kalmak zorundayım? Nedenn?
"Tamam. Görüşürüz." Selin ve Rüya odadan dışarı çıkıp kapıyı kapattılar. Ve bende an itibariyle Rüzgar'la aynı oda da baş başa kaldık. Lütfen bana yardım edin!
"Telefonumu verir misin? Çantamın en dibinde." telefonumla ilgilencektim. Başka yapacak birşey yok yani.
"Tamam veriyorum." Rüzgar çantamın içinden telefonumu getirdi. Ve ilk işim annemi aramak oldu. Tabii ki de hesap sorucaktım. Telefon iki saniye çaldıktan sonra açıldı.
"Alo anne nerdesiniz siz? Neden beni bıraktınız?"
"Kızım yengen doğum yaptı. Bursa'ya gelmek zorunda kaldık. Sana söyleyecektik ama kendinde değildin. İki üç güne geliriz inşallah."
"Tamam anne. Neyse yarın görüşürüz."
"Görüşürüz kızım kendine dikkat et."
"Tamam." oda ölüm sessizliği oldu. Ve ben sessiz ortama alışık değilim.
"Deniz merak ediyorum da sen neden uykunda benim ismimi sayıkladın?" nerden biliyor ki? Doğru ya o da buradaydı.
"Nerden biliyim Rüzgar aklım yerinde değildi o sıra."
"Doğru haklısın. Her neyse. Saat gece on iki oldu. Hadi yat dinlen şimdi." Yanıma geldi yastığımı düzeltti ve beni geriye doğru yatırdı. Bende buna izin verdim. Afferin bana!
"Tamam ben hallederim. Teşekkür ederim."
"Tamam. Lambayı kapatayım mı?"
"Olur." Odanın lambasını kapattı ve o da koltuğa uzandı. Acaba rahat ediyor mu orada. Neyse şimdi bunu düşünmemeliyim. Biraz telefonda gezdikten sonra telefonumu bir kenara kapattım ve biraz uyumaya çalıştım. Fakat hiç uykum yok. Saat ikiye geliyor. Acaba Rüzgar uyudu mu diye biraz doğruldum. Uyumuş fakat üstüne birşey örtmemişti. Hasta olucak salak çocuk. Hemen sandalyenin üstünde ki örtüyü alıp onun üzerine örttüm. Sonra sessiz adımlarla yanından uzaklaştım.
"Teşekkür ederim." bir anda irkildim. Daha uyumamışmıydı.
"Rica ederim. iyi geceler." Diyerek yatağa uzandım ve gözlerimi kapadım. iki dakika geçmeden uykuya daldım.

***

Sabah kalktığımda saat ondu. Rüzgar oda da yoktu. Acaba nereye gitti. Telefonumu elime aldım ve Instagram'da gezinmeye başladım. İstemsizce Rüzgar'ın hesabına girdim. Ve fotoğraflarına bakmaya başladım. Galiba köpeği vardı. Çünkü sayfanın yarsından fazlasın da köpeğiyle fotoğrafı vardı. Ama köpek çok tatlıydı ya. İki dakika sonra kapı aralandı. Korkudan telefonu yüzüme düşürdüm.
"Ne yapıyordun gizlice. Ben gelince korktun galiba." Diyerek şakırdamaya başladı.
"Birşey yapmıyordum. Hem sanane. Hastaneden ne zaman çıkıcam. Eve gitmek istiyorum."
"Birazdan çıkıcaksın işlemlerini hallettim. Hazırlanmaya başla. He bu arada eve gitmiyorsun." eve gitmiyor muyum? Nereye gidicem ki başka.
"Neden eve gitmiyorum?"
"Çünkü anahtarın yanında değil. Annenlerde şehir dışında. Yani bana geliyorsun. Merak etme bir hafta boyunca kalmayacaksın sadece bu günlük."
neden yaa! Neden? Bıktım artık. Ya şuanda ezeli düşmanımla sevgili gibiyiz bildiğin. Tövbe estağfurullah. Offfff!
"Neden sadece bu günlük?" evet Deniz çok güzel bir soru. Şimdi yanlış anlayacak.
"İstersen bir hafta boyunca kalabilirsin." diyerek sırıtmaya başladı. Hahahah çok komik.
"Ben onu mu kast ettim? Yani hiç kalmasam?"
"Olmaz bu günlük kalmak zorundasın. İyi olduğunu görmeden bırakamam seni. Kesin emir var." anne yine mi sen? İki ay sonra on sekiz yaşıma giriyorum. Ama hâlâ küçük muamelesi yapıyorsun. Of anneee!
"Tamam ama sadece bu günlük!"
"Tamam hadi hazırlan birazdan çıkıcaz."
"Offff... Tamam." hemen ayağa kalktım. Ortalıkta kalan eşyalarımı toparladım. Zaten çok birşey yoktu.
"Hazırım."
"Tamam hadi gel. Dur çantanı ben alayım." diyerek elimdeki çantayı hemen kaptı. Sessiz bir şekilde arabaya gittik. Kemerlerimizi bağladıktan sonra eve gitmek üzere yola koyulduk. Yaklaşık yarım saat sonra çok güzel bir sokakta durduk. Sokakta her yer rengarenk çiçek dolu. Huzur verici bir havası var. Arabadan indik beyaz bir apartmandan içeri girdik. Asansörle üçüncü kata çıktı. Üçüncü katta oturuyormuş demek ki. Daire numarası da yediymiş. Ben neden bunları ezberlemeye çalışıyorum? Boşver Deniz.
"Gel hadi."
"Tamam geldim." dairenin içine girdik ve her yer siyah ve beyaz şeklinde tasarlanmıştı. Siyah koltuklar, beyaz sehpalar...
"Sen içeri geç otur. Bende geliyorum şimdi."
"Tamam." sessiz bir şekilde salona geçtim. Ve üçlü koltuğa oturdum. Beş dakika geçmeden Rüzgar'da yanıma gelmişti.
"Rahat mısın?"
"Evet."
"Birşeyler hazırlayayım ben. Sabah kahvaltıda etmedik."
"Tamam. Bende sana yardım edeyim."
"Gerek yok sen otur hastasın."
"İyiyim ben. Çok inatçıyımdır. Benden söylemesi. Senin yerinde olsam hemen izin verirdim."
"Tamam. Tamam gel hadi mutfağa. Ama sadece birşeyler doğrayacaksın. Tamam mı? Yoksa izin vermem!"
"Taamaam." biraz uzatarak söyledim. Beraber mutfağa geçtik.
"Ne yapalım?"
"Bilmem. Kahvaltı gibi hazırlayalım birşeyler. Çok uğraşmayalım. Ben çok aç değilim zaten." hasta olduğum zaman. Her insanda olduğu gibi yemek yiyesim gelmiyor.
"Tamam o zaman. Sen dolaptan domates al onları doğra. Bende patates kızartayım."
"Tamam." dolaptan domatesleri aldım ve kesme tahtasının üstünde doğramaya başladım. Doğrarken bir anda bıçak parmağıma geldi. Ve biraz kesildi.
"Deniz! Sakın bakma gözlerini kapat!" kan gördüğümde bayıldığımı bildiği için direk uyardı.
"Tamam bakmıyorum." Gözlerimi sıkıcana kapattım. Rüzgar belimden tutarak bir yere oturttu. Ve yanımdan uzaklaştı. Yara bandı alıcak galiba.
"Bekle geliyorum ben. Sakın gözlerini açma!"
"Tamam ama hızlı ol." iki dakika sonra yanıma geldi. Parmağıma birşeyler sürdü. Ve yara bandı yapıştırdı.
"Artık açabilir miyim?"
"Açabilirsin." sıkıca kapattığım gözlerimi yavaş bir şekilde açtım.
"İyi misin?"
"İyiyim."
"Sen geç salonda otur. Hastasın zaten. İnat yapmanı istemiyorum!"
"Tamam. Sustum. Ama bi-"
"Birşeye ihtiyacım olmayacak Deniz. Geç otur sen." sözümü bitirmeden hemen cevap verdi. Belki ben birşeye ihtiyacın olursa beni çağırma diyicektim. Aslında tam tersini diyicektim ama olsun. Her neyse şimdi bununla kafamı yoramam. Telefonumu alıp salona bir koltuğa oturdum. Instagram'ı açtım. Belki Rüzgar'ın fotoğraflarına bakmış olabilirim. Ama tabii ki de beğenmedim. Yaklaşık yirmi dakika sonra Rüzgar beni çağırdı.
"Tamam geliyorum." yavaş adımlarla mutfağa yöneldim. Karşımdaki sofrayı görünce şok geçirdim. Bir sürü şey yapmıştı.
"Oooo Rüzgar bakıyorum da döktürmüşsün." diyerek şakırdamaya başladım. O da utanmış bir simayla sırıttı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 15, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

FIRTINAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin