Merhaba, ilk önce hayatımın bir bölümünü size anlatayım;
Adım Bade, 18 yaşındayım.
İki kız kardeşim var, Deste ve Beste. Deste 16, Beste ise 17 yaşında. Anne ve babamız çok geç evlendikleri için vefat etmeleri de bu kadar erken oldu. İyi bir ailemiz vardı. Maddi durumumuz kötü diye bizi yurda vermişlerdi. Anne ve babamın vefatını duyduktan sonra sadece üzülmüştüm. Ne bir damla göz yaşı dökmüştüm. Şimdi ise kardeşlerimle beraber bavullarımızı hazırlamıştık. Babamın eskiden kardeşi gibi gördüğü bir adam vardı. Bizi almaya gelecekti. Duyduğuma göre 3 oğlu varmış. Kızlarla beraber beklerken hocanın bizi çağırması ile irkildim. ''Kızlar, Levent Bey geldi. Hadi gelin aşağı.'' dediğinde toparlanıp bavullarımı elime aldım. Kardeşlerim merdivenlerden hızlı ve meraklı adımlarla aşağı inerken, ben ise zerre kadar merak etmemiştim. Aşağı ağır adımlarla inerek gelen adama baktım. Orta yaşlarda, yaklaşık 1.85 boylarında kahverengi saçlarına kır düşmüş, ela renkli gözleri vardı. Adam bize sıcak gözlerle bakarak yanımıza geldi. "Haydi kızlar arabaya." dedikten sonra teker teker arabaya doğru gidip bindik. Araba siyah bir jipdi. Ön koltuğa ben oturmuştum, kardeşlerim de arkaya oturmuştu. "Evet kızlar pasaportunuzu çıkarttım ve artık Londra'ya gidebiliriz." dedikten sonra kızlar heyecanlandı. Bende ise hiç bir şey yoktu. Sakin sakin oturuyordum. Levent Bey bize pasaportlarımızı dağıttıktan sonra cebinden çıkarttığı uçak biletlerini bize verdi. Sahte bir gülücük atıp somurtmaya devam ettim. Levent Bey bizi uçağa doğru götürdü. Bavulları hostes yerleştirdikten sonra yerlerimize oturduk. Kafamı geriye doğru yaslayıp gözlerimi kapadım.
* * *
Uyandığımda uçak durmuştu. Bavullarımızı alıp uçaktan indikten sonra karşımızda üç tane erkek vardı. Levent Bey bize oğullarını tanıtmaya başladı, "En büyük oğulum Berk, ortanca Eray ve küçüğümüz Uzay." sıra bizi tanıtma fastlına gelmişti. "Bu hanım kızlar da, en büyük Bade, ortanca Deste ve küçük hanım ise Beste." dedikten sonra oğlanlarla el sıkıştık. Berk hariç Eray ve Uzay hepimizi süzmüştü. Aslında bende kimseyi dikkate almamıştım. Sanırım iyi bir dost olacağız. Eray ve Uzay yanıma gelip beni süzdü. "Ne?" dediğimde Kıkırdadılar ve beni de güldürmüşlerdi. Eray, Berk'e seslenip "Berk, gelsene kızlarla tanış. Kabalık etme." dedi. Berk ağır adımlarla yanımıza geldi. Berkelini bana uzatıp "Merhaba, ben Berk." Dedi gülümseyerek. Vay canına çok güzel gülüyordu. Elini tutup gülümsedim. "Merhaba, memnun oldum Berk. Bade bende." dedim. Elimiz 10 saniye birleşik kalmıştı. Birden yüzü kızardı. Kesinlikle benimde kızarmıştı. Ellerimizi ayırıp birbirimize sırıttık. "Kaç yaşındasın" diye sordu. "18 yaşındayım sen?" dedim hızlıca. "19." diye cevap verdi ve Levent Bey bizi çağırıyordu. Spor bir arabaya binmiştik. Yollar çok güzeldi. Berk'e bakarken bir anda bakışlarımız birleşti. Ona kırmızı suratla bakarken önüme döndüm hızlıca.
* * *
Arabadan indiğimizde önümüzde kocaman bir ev vardı. Bahçesinde su akıtan mermer bir çeşme vardı. Evin bahçesindeki koruma bizi selamladı. Bu insanların varlıklı bir aile olduğunu tahmin edememiştim. Evin kapısını bir hizmetli açtı. Hadi ama! Bu da ne demek? Bu kadar varıklı olduklarını tahmin etmemiştim(x2) "Hoş geldiniz. Sofrayı da daha yeni kurdum. Yoldan geldiniz, acıkmışsınızdır." diye selamladı bizi. Ev o kadar büyüktü ki kaybolabilirdim. Levent Bey bizi masaya götürdü. "Kızlar siz oturun, biz bavullarınızı arabadan indireceğiz Mustafa Bey ile. Teker teker oturduktan sonra Berkler de önümüze oturdu. Hizmetli yemekleri önümüze koyduktan sonra yavaş yavaş yemeğe başladık. Yarım saat sonra nihayet doymuştuk. Levent Bey bize kalacağımız odaları gösterdi. Hepimizin odası farklıydı. En büyük oda yine benimdi. Levent Bey "Kızlar eşyalarınızı hizmetliler yerleştirecek. Siz de nerede ne var evi gezin kendi eviniz gibi. Artık burası sizinde eviniz." dedikten sonra aşağı indi. Tabii ki eşyalarımızı biz yerleştirecektik. Deste ve Beste'ye de aynısını dedikten sonra odama gidip kapımı kapadım. Bavullarımdaki eşyaları dolabıma yerleştirdikten sonra yatağa uzandım. Yorgunluğum üzerime çöktüğünde uyuyakalmıştım.
***
Sabah uyanıp odamın kapısını kitleyip odamdaki banyoya girdim. Küveti doldurup kıyafetlerimi çıkartım. Yavaş yavaş küvete girdim. Kendimi serbest bırakıp hayal kurdum. 'Annem, babam ve kardeşlerim. Hepsi yanımdaydı. Onlarla beraber pikniğe gitmiştik. Tertemiz bir hava. Bol oksijen her yer yeşillik güneş var. Annem ve babama sarılıyorduk.' ama bunların hepsi bir hayaldi işte. Böyle bir şey olmayacak. Hem de hiç bir zaman. Küveti boşaltıp normal duşa girdim. Papatya kokulu şampuanımı saçlarıma sürdüm. Her tarafımı yıkadıktan sonra duştan çıkıp havluya sarındım. Dolabımdan iç çamaşırlarımı çıkartıp yatağıma koydum. İç çamaşırlarımı yavaş yavaş üzerime geçirdim. Çilek kokulu kremimi vücuduma sürmeye başladım. Yaklaşık 10 dakika sonra tüm vücudum çilek kokuyordu. Siyah dar bir pantalonumu ve beyaz göbeği acık dar bir bustiyer çıkarttım. Kıyafetlerimi giydikten sonra beyaz bir çorap ve siyah bir spor ceket çıkartıp giydikten sonra kalın tabanlı beyaz bir spor ayakkabı giydim. Aynanın karşısına geçip saçlarımı tarayıp kurutmaya başladım. Yaklaşık 5 10 dakika sonra saçlarım kurumuştu. Aynaya baktığımda annemin gençliğindeki fotoğrafları aklıma geldi. Anneme çok benziyordum. Yüzüme nemlendirici sürdükten sonra kitlediğim kapıyı açıp aşağı inerken her çeşit reçel, peynir ve diğer kahvaltılıklarla dolu olan masaya göz attım. Yavaş adımlarla sofraya doğru ilerledim. Nuray Hanım yine döktürmüştü, tatlı bir sesle "Uyandınız mı Bade hanım? Açsanız siz oturun yiyin." dedi gülümseyerek. "Nuray teyze lütfen bana Hanım demeyin, hiç sevmem. Siz de çok tatlı bir hanım efendisiniz. Bade diyin bana siz." dedim tatlı bir surat ifadesi İle. Nuray Hanım anneme benziyordu. Sanırım bu evde en çok seveceğim kişi oydu. "Sen de bana siz diye hitap etmeyi bırak o zaman, bu evde kimse siz demiyor zaten. Senin de demen gerekmiyor." dedi yine tatlı sesi ile. Ellerimle Nuray teyzenin yüzünü kavrayıp "Nuray teyze anneme çok benziyorsun. Beni de hep anneme benzetirler. Gençliğine bakılacak olursa kopyası gibisin diyorlar." Nuray teyze bana çok sıcak bir şekilde gülümsedi, kendimi alamayıp ona sarıldım. Gözlerim dolmuştu, annem gibi kokuyordu. Belki de annem ölmemişti? Ya da anne sevgisi bulamadığım için ondan bu tür duygular içerisindeydim. Ona neredeyse anne demek istemiştim. Yukarıdan Evin 3 oğulu ve Levent Bey indi. "Ooo, Nuray abla ve küçük hanım çok samimi olmuşsunuz efenim." dedi Levent Bey. "Anneme çok benziyor, onun gibi de kokuyor. Annem gibi aynı." diyince Nuray teyze mutlu oldu. Uzay "Deste ve Beste nerede?" diye sorduğunda Deste"Buradayız!" diye bağırdı merdivenlerden inerken. Eray ve Uzay kızlara hayranlık ile bakıyorlardı. Çalan telefonuma bahçeye çıkıp cevap verdim. "Alo?" dediğimde eski sevgilim beni aramıştı yine. "Ne var? Ne istiyorsun?" diye çıkıştım. "Seni istiyorum Bade. Lütfen geri dön." dedi kendini acındırarak. "Barış yeter artık, uzak dur benden! Yeter bıktım senden be. Sürekli her saat arıyorsun! İlla polise mi söylemem gerekiyor?" diye bağırdığımda Berkevden çıktı. "Bade, son bir şans ver lütfen!" diye yalvaran kişiye son bir söz söyledim. "Defol! İstemiyorum seni. Rahat bırak beni!" diye çığrınırken, arabasına doğru giden Berkyanıma gelip telefonu aldı. "Birader anlamıyor musun? Kız istemiyorum diyor?" telefonun ucundaki ses "Sen kimsin?" diye terslendi. "Bak şimdi birader, bu kız benim kız arkadaşım. Bir daha bu kızı ararsan seni mavffederim. Anladın mı beni?" diye Diklendi Berk. "Allah Allah, maadem öyle arayacağım." şimdi de bu çıkmıştı başıma. Ayrıca bu çocuk beni nasıl arıyor? Yurt dışındayım. Ha sahi Whatsaap. Berkçocuğa daha diklenirken Barış bir anda "Tamam onu aramıyacağım." dedikten sonra telefonu kapatıp bana verdi. "Bir daha seni rahatsız etmiyecek. Edemiyecek daha doğrusu. Ederse kendi düşünsün." diyerek arabasına doğru gitti. Arkasından bağırıp "Berk," dedim. Bana dönmeden durdu. "Teşekkür ederim." dedikten sonra yürümeye devam etti. Kırmızı Kia'sına binip evden çıktı.