İşte böyle, hikaye burada bitiyor. Etraf okulun son günü gibi. Zorlu bir senenin ardından bulundukları ortama alışmış çocuklar, gördükleri eğitimin ve verdikleri emeklerin karşılığında karne denen kağıt parçasını alırken yaz tatilinin sevinci vardır üstlerinde. Veliler de en az çocukları kadar sevinçlidir, çocuklarının bir şeyler başardığını görmek çok güzeldir.
Aynı böyle, ama bu sefer duygular hiç de okulun son günü gibi değil. Değerini anlama, kaybetme korkusu, her şeyi değiştirdi. Hiçbirinin hayatı eskisi gibi olmamakla birlikte aileler bir şeylerin farkına varacaklar.
Of, şimdi de tek tek buluştukları anlara bakmak zorundayız.
İlk kişi, Natsu Dragneel. Tam bir adrenalin tutkunu. Ama 2 gün boyunca yaşadıklarından sonra bir süre evden çıkacağını zannetmiyorum.
"Natsu! Natsu!"
"Abi!" Zeref Natsu'ya sımsıkı sarıldı ve yüzünü omzuna gömdü. Anne babası da peşinden geldiler. Zeref başını ayırdı. Natsu abisini ağlarken görünce biraz üzüldü.
"Abi ağlamasana, geldim işte!"
"Seni bir daha bir yere yollarsa babanı yolacağım!" Sarılma sırası annesindeydi. O da boğarcasına sarılırken Natsu konuştu.
"Baba birinci olamadım..."
"Önemli değil, kapıdan ilk sen geçtin ya o bana yeter!" Hık demiş burnundan düşmüş, küçük şeylerle mutlu olabiliyorlar.
İkinci kişi, Gray Fullbuster. Bu çocuk için soğuk hiçbir şey, bu dağa da ablasıyla girdiği iddiayı kaybettiği için çıkmak zorunda ama pek de zorlanacak gibi görünmüyordu. Ama en çok zorlanan o oldu.
"Gray!" Ablası Ultear ağlayarak kardeşine sarıldı. Biraz sarıldıktan sonra hasar kontrolüne geçmişti. Her yerine baktıktan sonra kardeşinin yüzünü elleri arasına aldı ve bağırdı.
"Eğer bir daha fotoğrafları kaybedersen ben de seni kaybederim! Ve lütfen daha dikkatli ol, söz veriyorum bir daha iddiaya girmeyeceğiz!"
"Ultear, aslında ben..." Diğerlerine baktı. "Oldukça eğlendim." Dürüst ol işte böyle çocuğum.
Üçüncü kişi, Erza Scarlet. Kendisine Scarlet diyor ama asıl soyadı Belserion. Ama galiba bir şeyler değişebilir.
"Scarlet!" Annesi boynuna sarılınca ne yapacağını şaşırmıştı Erza. O da yıllar sonra annesine doğru düzgün sarıldı, belini kollarıyla sardı ve başını omzuna gömdü. Annesi belli ki çok korkmuştu.
Onu test etmek için konuştu.
"Birinci olamadım anne."
"Önemli değil bir tanem, önemli değil. Olur böyle şeyler. Sen sıkma canını, ben de üzerinde durmayacağım. Bundan sonra her şey çok farklı olacak meleğim, yaptığım her şey için özür dilerim. Henüz geç değil, bence hala..." Cebinden bir resim çıkardı. Dondurma kıyafeti giyinmiş çocuk Erza ve Irene resmiydi bu. Erza 5 yaşındayken çizmişti. "Bence hala İki Top Kırmızı Dondurma olabiliriz. Şimdi sil yaşlarını..." Ay ne tatlı.
Dördüncü kişi, tam bir baş belası, Lucy Heartfilia. Kendisi Heartfilia şirketinin varisi, oldukça zengin ve arkadaşlarına hava atmak için dağa çıkmaya karar verdi. Ama şimdi bu kararı verdiğine sevinse mi üzülse mi bilemiyor.
"Babacığım!" Lucy babasına sımsıkı sarıldı. Jude kızını çok özlemişti, kızını kolları arasına hapsetti ve annesine çektiği sapsarı saçlarını öpmeye başladı.
"Kızım benim, çok özledik seni. Zorlandın mı orada? Sana kötü davranan oldu mu? Hemen eve gidelim ister misin? İstediğin bir şey varsa hemen söyle yapayım." 2 gündür prenses muamelesi görmeyen Lucy, eğer gezi normal gitseydi bir canlı yayın açardı. Ama babasını gördüğüne çok sevinmişti, babasının ellerini tuttu ve konuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dağ
FanfictionBir dağa tırmanış etkinliğine katılan 9 genç ve rehberleri, dağa çıkma yolunda sadece birazcık ilerleyebilmişken çığ düşer. İlk başta mağarada mahsur kalıp sonra çıkış yolu bularak iniş yolculuğuna başlayan ekip, hızla kaynaşacaktır.