Hoseok o kadar tarif denemişti ki en sonunda uykusuna yenik düşüp mutfak
masasına yaslanarak uyuya kalmıştı. Jimin onu uyandırmak için ilk önce biraz
sarstı. Uyanmayınca Taehyung'u da yanına çağırıp, bir kulağında Taehyung bir
kulağından Jimin olmak üzere bağırmaya başladılar. Hoseok bu sese ancak
uyanabilmişti. Gözünü buruşturarak açtığında Jimin'nin kendisinin yaptığı
yemekleri tek tek incelediğini gördü.Jimin: Bu ne Hoseok hyung? Yeniyor mu bu? Güzele benziyor.
Taehyung: Bıraksana Jimin! Hoseok belli ki çok uğraşmış.
Jimin: Süs olsun diye mi yapmış bunları? Elbet bunların hepsi midem ile
buluşucak. Bundan şüphen olmasın Tae!Hoseok kendine geldiğinde Jimin'e istemsizce bağırdı.
Hoseok: Çekil bakayım onların önünden. Onları hep birlikte yiyeceğiz!
Jimin'nin gözü bu kadar yemeği görmeye alışık değildi. Taehyung ise
temkinli davranıyordu. Sanki rüyada olduğunu sanıyordu. Kendini zor
tutuyordu anlıyacağınız.Mutfak kapısının önünde bir şeylerin kıpırdadığını
gören Hoseok, yavaş ama emin adımlarla kapıya doğru ilerledi.Gereksiz bir korku içindeydi. Buda yerindeydi. Çünkü bu Jungkook'tu.
Oda Jimin ve Taehyung'un yanında mutfağa gelmişti ama utangaç biri
olduğundan sadece kapının ucundan onları seyretmek zorunda kalmıştı.Hoseok: Sende mi Jungkook?
Jungkook: Evet bende. Ne yapayım ama şimdi? Çok güzle kokuyordu.
Bir yandan da Jimin beni zorluyordu. Bende gelmek zorunda kaldım.
Ama görüyorumda geldiğime değmiş gibi. Bunlar hiç tanıdık yemekler
de değil açıkçası. Yine mi türk yemekleri bunlar?Hoseok: Seni gidi sıpa! Senin türk yemeklerinle ne derdin var? Şöylesene bana.
Jungkook: Niyetim seni kızdırmak değil Hoseok hyung. Tek söyleyeceğim
şey senle bir daha dalga geçmiyeceğim. Sen bu marifetleri her zaman göstersen
senin kölen olurum. Eee... hadi. Ne duruyoruz burada? Hadi kahvaltımızı yapalım!Taehyung ve Jimin, Jin ve Namjoon'u uyandırmak için odalarına girdiler.
İkiside birinin yatağını seçip üzerlerine atladılar. Şiddetli bir sarsıntıyla
uyanan Namjoon ve Seokjin kızgın bir biçimde Jimin ve Taehyung'a
bakıyorlardı.Jimin: Kalkın artık tembel tenekeler!
Taehyung: Yalvarırım çeneni kapat Jimin! Namjoon hyung çok sinirli gözüküyor.
Seokjin Namjoon'u sakinleştirmese belkide onları dövebilirdi. Sakin olmaya
çalışarak sordu sorusunu.Namjoon: Bu uygunsuz davetinizi neye borçluyuz?
Jimin: Gelin de kendiniz görün. Hoseok hyung'un yaptığı yemekleri
görseniz inanamazsınız.Namjoon: Şu uykuku halim ile seni öldürebilirdim Jimin ama aklıma işe geç
kalacağımgeldi. Şu Hoseok'un muhteşem yemeklerinin tadına baktıktan
sonra gidebilirim herhalde.Namjoon ile birlikte kalkan Seokjin ,Hoseok'un yaptığı şeyleri merak etmişti.
Çünkü evde tek yemek yapabilen oydu. Şimdi ise karşısına bir rakip çıkmıştı.
Bu onun için onur meselesiydi.Hemen mutfağa inmek için üstünü giyindi.
Ondan sonra hemen gitti. Namjoon 'da işe geç kalıcağı korkusuyla giyinip
mutfağa gitti. Gördükleri manzara ise her çeşit şeyle donatılan masaya oturup
yemek yemeye başlayan Jungkook'tu. Hoseok'ta masadaydı ama o herkezin
gelmesini beklemişti. Onlar gelincede içten bir gülüşle onları karşılamıştı.
Seokjin kaşlarını çatmış yemeklere bakıyordu. Bu durum onu epeyce sinilendirmişti.Jin: Bakıyorumda bu evde yemek konusunda becerikli olan tek kişi ben değilim!
Hoseok Jin'in kendisinden bahsettiniğini zaten biliyordu. Buna karşın
alçakgönüllükle cevap verdi.Hoseok: O kadarda becerikli değilim Seokjin! Sadece biraz çabalamamın karşılığı diyelim.
Jimin sofradakileri görünce artık dayanamamış masaya doğru koşmaya başlamıştı.
Bu sıradada Namjoon'a çarpıp yere düşürmüştü. Namjoon ise sinirden resmen kudurmuştu.Namjoon: Şimdi seni elime bir geçireydim üç yıl boyunca çayırda otlatırdım!
Jimin: Yahu Namjoon hyung, ben hayvan mıyım ki çayırda otlayayım?
Namjoon: Neden olmasın?
Jimin: Sende iyice kafayı sıyırdın Namjoon hyung!
Namjoon: Senin gibi soytarılar bu evde yaşadığı müddetçe bu doğal bir şey.
Şu yemek işinide çok abarmışsın Hoseok. Üç beş bir şey yapar yerdik. Ama
hakkını vermişsin bu sefer. Seokjin'den bile becerikli çıktın.Bu sözlerden sonra Seokjin darılmıştı. Hoseok'u desteklemeyen kalmamıştı.
Jin: Ben aç değilim! İzninizle ben odama gidiyorum.
Hoseok: Yemeklerimin tadına baksaydın bari.
Jin Hoseok'a cevap bile vermeden gitti fakat bu durum kimsenin umrunda
değildi.Öyle ki herkes yemeklerini yiyip masadan çekilmiş, Namjoon ise
ayakkabısını giydiği gibi evden ayrılmıştı.İşine yetişmesi için daha yirmi beş dakika olmasına karşın o vaktinde
orada olmak istiyordu. Seokjin ise odasında içindeki şeytan ile konuşuyordu.
Başından geçenleri şeytana bir bir anlattı.Jin: Şeytan bey! Bu durumdan beni kurtarın. Kimsenin umurunda bile değilim.
Azıcık yardım edin yalvarırım.Şeytan: Vaktimi böyle az günahlı şeyler ile harcatıyorsun! Daha sırada büyük
günahlar işletecek çok insan var. Evet. Adam gibi söyle. Ne istiyorsun?Jin: Sizin şeytansı fikirlerine ihtiyacım var efendim!
Şeytan: O zaman dinle beni pis günahkar! Sana bu konuyla ilgili kimsenin
düşünemiyeceği kimsenin aklının ucundan dahi geçmeyecek kadar kötülük
dolu bir fikir söyleyeceğim. Duyunca aklın almıyacak emin ol! Nihaha!Jin: Güzel gülüş şeytan bey.
Şeytan: Sağ ol günahkar insan! Sağol!
...
~Fatherfingo~