3

9 1 0
                                    

Mutluluğun resmi çizilir mi? Yalnızlığın?

Bunlar nasıl kavramlardı böyle... O kadar anlamsız ama bir o kadar da anlamlı. Dibine kadar hissederiz. Göremeyiz, dokunamayız ancak başkasında görebiliriz. Onlar gelip ruhumuza dokunur. Resim kursundan çıktığımda içimden seslenen sesler de bunlardı. Bir de önümde tanıdık birisi var. En iyi arkadaşım Ela. Biraz hızlanıp yetişebilirim.

-Hey, Selam! Nereye böyle?
-Ah! Melis selam dershaneye gidiyorum sen de gelsene
-Yok eve geçiyorum kurs bana yetti bugün
-Hmm tamam ben derse geç kalıyorum nasılım güzel miyim?
-Sen her zaman güzelsin...
-Teşekkür ederim, Fikretle görüşeceğiz ya güzel olayım
-Ahh genç aşıklar... Hadi görüşürüz, iyi dersler
-Sağol görüşürüz.

Küçük bir mutluluğu vardı işte. Bunca zorluktan sonra hakettiği mutluluk. Ne kadar zor ulaşılıyordu ona değil mi? Ulaşınca ne kadar korkuyorduk kaybetmeye... Çok korkak varlıklarız. Sokaktaki hayvanlar kadar bile korkusuz değiliz ama öyle sanarız ki korkusuzuz. Onların tek korkusu aç kalmak, saldırıya uğramak bizimse ne kadar çok korkumuz var. Yalnız kalmak, evsiz kalmak, sevdiğimiz şeyleri kaybetmek, gelecek korkusu... Belki onların da bir dünya korkusu ve derdi vardı. Belki onlar da uyuyarak hallediyordu. Kediler hep ondan mı uyur?

Bir ses daha, eve gelmişim benim için son durak.

Köpeğim yerinde, çiçeklerim yerinde her şey normal. Kitaplığım da yerinde olduğuna göre bir kitap okuyabilirim. En sevdiğim, Dostoyevski. Beni Petersburg sokaklarına götürür. Gitmesemde orayı çok seviyorum. Fyedor baya halden anlıyor. Beni kimse bu kadar iyi anlayamazdı diyorum bazen. İnsan anlaşılmak istiyor tabii. Omzundaki yükleri paylaşmak istiyor. Birisi öyle bir anlasın ki her şeyi unuttursun. Hayat hala bu kadar pembe mi emin değilim. Çünkü nedense hep en çok sevdikleri üzüyor. En çok sevdikleri dipsiz bir kuyuya itiyor. Ve nedense o kuyuya girip çıkartmaya kimse cesaret edemiyor. Oysaki beraber gülmek ne kadar kolay. Kuyunun dibinden bakınca kimseyi görememek ne kadar zor. Belki de sorun bendedir diyorum bazen. Belki beni sevmek, beni mutlu etmek çok zordur. Ama kendime dışardan bakıp tanımak da bir o kadar zor. Çok garip değil mi? Yıllardır kendimle beraberim oysa.

-Melis!?
-Ah anne hoşgeldin
-Sen orda otur kitap oku hiç annemle babam gelir onlara yemek hazırlayayım deme kızım. Nasıl olsa biz çalışıyoruz siz yatın anca!

Evet yine koptu bu fırtına. Mutfakta devam ediyor. İnsan sadece iş yapmam için mi doğurdu diye merak ediyor. En çok kızdığım kısım ise burda "Hadi beraber akşam yemeğini hazırlayalım." demek varken bağırması. Taştan kalbi olan bir insan görmedim. Her bağırış aksine kalpte yankılanıyor. En kötüsü de herhangi bir zorlukta oyundan çıkamamak. Devam etmek zorunda olmak. Kolumdaki fazla görünmeyen izlere gidiyor gözüm. Başarısız intihar girişimlerime... Ne kadar kesik atsam da ne kadar tüm ilaçları içsem de ölmek o kadar kolay değilmiş. Yaşamak da çok zormuş. Tuna Kiremitçi'nin "Selanik'te Sonbahar" romanında okumuştum. O da tüm ilaçları içmişti ama uyandığında sadece başında uğultu vardı. Çok iyi biliyordum, anlıyordum. İlk defa birisini çok iyi anlamıştım. Ne yazıktır ki beni kimse anlamamıştı. Böyle olaylardan sonra pek yemek de yemezdim bir de. Odama kapanıp ağlardım sadece. Üstüne bunun kavgası da gelir tabii kısa bir süre sonra. Hayatı yeni tanımaya başlıyorken, hayat işte ben buyum diyordu. Gitmek istediğinde de hiçbir yere gidemezsin diyordu. Bütün bunlardan sonra da dertleşebileceğim tek kişi vardı. Günlüğüm... Kim beni dinlemek ve ayağa kaldırmak isterdi ki ailem bile düşürüyorken. İnsan bir tek ailesi varsa yeterli o zaman mutludur diye düşünüyordum. Çünkü çok küçük yaştayken ailem yoktu bile. Beni bakıcıya ve anneanneme bırakırlardı. Bakıcıma da bir dünya sorun çıkartırdım ailem gelsin de beni alsın diye. Anneanneme bunu yapamazdım tabii. Haliyle ailemi sadece haftasonu bir gün görebilirdim. Giderlerken o günün sonunda kimse bilmezdi arkalarından ağladığımı. Büyüdüm onlara sahibim artık her gün. Ama bir terslik var. Hala ağlıyorum ve kimse bilmiyor...


SARSINTIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin