Selam! Öncelikle bu kadar beklettiğim için çok özür dilerim. Bu aralar çok yoğundum ve bu yüzden yayınlamaya fırsat bulamadım. Bundan sonra daha sık yazmaya çalışıcam. Bu arada belki kiminize göre azdır ama bu benim için hele ki ilk hikayem için fazlasıyla büyük bir rakam. 100 VOTE! okuduğunuz ve bu kadar sabırsızlıkla beklediğiniz için çok teşekkür ederim. şimdilik kendinize iyi bakın. İyi Okumalar :*
Gözlerim yavaş yavaş açıldığında güneş daha yeni doğuyordu.Normalde bu kadar erken kalkmam ama feci halde tuvaletim gelmişti.Kalkmaya üşeniyorum ama kalkmazsam da yatak bir daha yatılacak durumda olmaz.Kendi iyiliğim için kalkıp tuvaletteki işimi görüp hızlıca yatağıma girdim.Hırsızlardan çok korkarım.Sitede oturmamıza rağmen korkarım çünkü ben daha 10 yaşındayken apartman dairesindeki evimize hırsız girmişti.Bende gecenin bir vakti su içmeye kalkmıştım.Karşımda siyahlar içinde birini görünce hırsız olduğunu anlayıp çığlık atmıştım.Hırsız da çığlık attığımı duyunca bana döndü ve elindeki bıçağı bana karşı salladı.O bunu beni korkutmak için yapmıştı ama ben korkudan elimle yüzümü kapatayım derken kolumda çok derin olmayacak ama malesef izi kalıcak bir derinlikte yara bıraktı.Kolumdan kan aktığını görünce de hızla evi terk etti.Saniyeler içinde olan bu olay beni çok korkutmuştu.O günden sonra geceleri gerekmedikçe yatağımdan başımı bile kaldırmazdım.Belki saçma ama uyuduğumu görünce gider diye düşünürdüm hep.Ben böyle düşünlere dalmışken okul için kurduğum alarmım çalmaya başladı.Alarmı kapatıp yataktan kalktım.Yüzümü yıkayıp kendime geldikten sonra okul üniformamı giydim.Pekte üniformaya benzemiyo aslında tek yapmamız tişörtlerin üstünde baskı olmamak şartıyla koyu renk giyinmekti.Özel okul olmasına rağmen disiplinli bir okul.Zaten arkadaşlarım orada olmasa katlanılmaz bir hapishaneye dönüşürdü.
Aşağı inmeden önce hava serin olduğu için dolabımda duran koyu yeşil hırkamı aldım.Kahvaltı her zamanki gibi hazırdı.Annem kahvaltıya çok önem verir ve her sabah tam saatinde hazırlardı.Zengindik fakat evimizde hizmetli yoktu.Annem çalışmıyordu çünkü kendi yuvasıyla bir hizmetlinin değil kendisinin ilgilenmesini istiyordu.
Kahvaltıya oturup hızlı bir biçimde yemeğe başladım.Yemek yerken pek nazik olmazdım çünkü nazlı olmakla uğraşırsam servis gelirdi ve ben kahvaltı yapamazdım.Bunları düşünürken kahvaltının sonlarına geldim.Ben de geç kalmamak içinm masadan kalkıp hırkamla uyumlu koyu yeşil ayakkabılarımı giyip dışarı çıktım.Dışarı çıkında sokağa sapan servisimizi gördüm.Servis önümde durunca Tonton’a (servisçimize) selam verip yerime geçtim ama geçerken gözüm her zaman boş olan yan koltuğumda oturan Atlas’a kaydı.Onun ne işi var burada? Hem arabası ne güne duruyor?Ben bunları düşünmek yerine sorularımı Atlas’a yönlerdirdim.
“Sen niye buradasın?” Atlas servise bindiğimden beri kafasını kaldırıp ilk kez bana baktı ve kendi konuşmayarak odunluğunu konuşturdu.Bunun üzerine tekrar soru sordum.
“Araban varken niye servis?” Kafasını çevirip ikinci kez baktı ve konuşmamızı bitirdi.
“Uyumak istiyorum Derin!”
---
Servisteki kabalığından sonra hiç konuşmadık.Zaten onunla konuşmaya pek meraklı değilim ama iki saatlik Almanca dersinde ne yapacağım ben?Zaman durmuş,yelkovan ilerlemiyo,yanımdaki odun konuşmayı bilmiyor! En iyisi uyumak ama nedense uykumda yok.Bende biraz yüzsüzlük yaptım ve benimle konuşmak istemeyen Atlas’ın önüne üstünde ‘odun’ yazan kağıdı koydum.O da bana anlamını bilmediğim bir bakış atıp cevap yazmaya başladı ve kağıdı yavaşça önüme bıraktı.