𓁹︎
Kutay, Çınar'ın sevimli çehresindeki küçük çenesinden yakalayıp, biraz kendine doğru çekerek hafifçe eğildi. Fısıldadı. "Benim seni saatlerce öpmek isteyişim gibi içten içe sen de beni öpmek istiyorsun."
Turuncu oğlan, kumral gencin kendini heyecanlandırdığını fark ettiğinde çenesindeki ele vurdu ve Kutay'ı göğsünden itti fakat cüssesi pek yer değiştirmemişti. Gittikçe kapana kısılıyordu. Hissettiği onca duyguya karşın sadece, basit bir "Yanılıyorsun." diyebildi.
"Bora'yı sevdiğini, benden nefret ettiğini, ayrıca onun ilgisine muhtaç olduğunu sanıyorsun. Sadece çok körsün. Bunu fark etmen benim söylememle olmayacak ama bir gün tüm bu çabamın ne anlama geldiğini anlayacaksın."
Bu sözler, Kutay'ın planladığı şeyler değildi. Tamamen doğaçlama yapıyor, hislerini ve fikirlerini saydam hâle getirmeye çalışıyordu. Bunlara karşın birkaç adım ötesindeki oğlanın turuncu kaşları olabildiğince çatılmıştı. "Büyük yanılıyorsun Akkurt. Onu çok seviyorum."
"Öyleyse neden, Çınar?" Sormak istediği pek çok şey vardı fakat hepsini bir "Neden?"e sığdırabilmiş gibiydi.
Rahatça göz teması kurabilmek için Çınar bir adım gerilemişti, yine tek kaşını kaldırmıştı. "Ne, neden?"
"Neden buradasın? Neden geldin?" Çınar'ın beyaz gömleğinin yakasından üstünkörü yakalamıştı. Hafifçe çekiştirdi. "Siktiğimin kıytırık bir vedası için mi tüm gece bunu düşündün, bastıramadığın bir heyecanla derslerin bitmesini bekledin ve şimdi de buradasın? Neden?"
Kumral gencin tane tane söylediği şeylerin adetâ bir ayna yardımıyla gerçekleri yansıtıyor oluşu, kirpiklerine kadar turuncu oğlanı inkâr etmek istediği bir sonuca sürüklemişti; tüm nedenlerin cevabı, Kutay'a duyduğu meraktı. Sinirlenmiş, ritmi hızlı olan yüreğinin ayarları tamamen bozulmuştu. Seyiren üst dudağıyla turuncunun sesi titremişti. "Çünkü..."
"Neden bana, beni öpeceğini söyledin?" Yakasındaki el usulca düşmüştü.
Sinirinden, heyecanından, ne yapacağını bilemeyişinden ela gözleri dolmuştu Çınar'ın. Etraf bulanıklaşmış, Kutay'ın yüzü belirsizleşmişti. Cevap veremiyordu, bağırıp çağıramıyordu. Ona "Yalan söylüyorsun." diyemiyordu; Kutay'ı itip oradan kaçamıyordu. Parçalar git gide yerlerine oturuyordu ve Çınar, hislerinin belgisizliğine adımlıyordu.
Kumral oğlan lambaların aydınlattığı sandalyesinden çoktan ayrılmış ve titreyen Çınar'ın önünde duruyordu. "Söylediklerimin çoğu doğru, değil mi, Turuncu? Ayrıca Çınar, endişelenme." Kabarık turuncularla buluşan Kutay'ın uzun ve biçimli parmakları titremişti. Kutay da Çınar da bu etkileşimden irkilmişti. Avucunu turuncu saçları üzerinde gezdirirken ağlamamasını her şeyden çok istiyordu. "Aşırıya kaçıp seni rahatsız etmeyeceğimi biliyor olmalısın, ne için ağlıyorsun?" Ağlamasın istiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
A LITTLE DEATH BxBxB &xB
Short StoryYarı Texting | +18 "Bu mu istediğin?" diyerek Bora sessizliği bozmuştu. "Üçümüzün aynı yatakta bir gece geçirmesi mi?"