Bu bölümü okumazsanız bir şey kaçırmazsınız ama Chaennie moment olduğu için okumanızı tavsiye ederim.
Chaeyoung beyaz ve kırmızılı elbisesini giydi ve sonra hızlıca hafif bir dudak parlatıcısı sürüp dışarı çıktı. Sitenin girişine doğru yürümeye başladı, sarı üstü ve açık mavi kot pantolonunu giymiş bir şekilde sitenin girişinde onu bekleyen kızı görmesi üzerine adımlarını hızlandırdı ve çok geçmeden yanına ulaştı. "Selam" Chaeyoung bunu dedikten sonra Jennie onu farketmişti. Oda selam verdi ve yürümeye başladılar. Jennie ona ne yapacaklarını söylememişti ve Chaeyoung bunu merak etsede sormamayı seçmişti. İki kız yanyana kaldırımda yürüyorlardı. Havaya sessizlik hakimdi ama rahatsız edici veya tuhaf bir sessizlik değildi. Jennie kolundaki saate bir bakış attığında Chaeyoung'a dönüp konuştu. "Geç kalırsak kaçırırız, hızlı yürüyelim." Chaeyoung onaylar biçimde başıyla onayladı ve adımlarını hızlandırdılar. Yaklaşık 10 dakika sonra Jennie'nin planladığı yere gelmişlerdi.
Bu yer marina tarzıydı fakat tam marinada değildi. Denize doğru bakan balkon tarzındaki bir iskeleydi. Burayı limandan farklı yapan şey ise ne balık ağlarıyla nede gemiler ve çöplerle dolu olmasıydı. Chaeyoung içten içe burasının gayet bulunabilir bir alan olduğunu bilmese Jennie'nin gizli yeri olduğunu düşünebilirdi. Tahta iskelenin üstüne çıkıp iskelenin denize en yakın olan kısmındaki kenarlıklara denize bakacak şekilde yanyana durarak tutunmuşlardı. Tam saatinde gelmişlerdi, güneş yeni yeni batıyordu. Bu yüzden havayada sarı, turuncu ve tonları hakimdi. Chaeyoung deniz havasını içine çekip gülümsedi. Jennie yandan ona bakıyordu ve kızın burayı sevmiş olması istemsizce tebessüm etmesine neden oluyordu.
Denizi izlemeye başladıktan sonra kafasını kaldırırken istemsizce Chaeyoung'un bilekliğini farketti. Üstünde sadece bir taş vardı ama güneşin gitmekte olan ışığı sayesinde anlık parlamıştı. Bileklik metal gibi duruyordu ve üstündeki taş kalp şeklindeydi. "Bilekliğinin bir özelliği var mı?" Jennie bu soruyu hem meraktan hemde konu açmak için sormuştu. Chaeyoung kısaca düşünüp cevapladı. "Hm, aslında aşırı özel bir hikaye değil ve tam olarak hikayede değil ama daha küçükken bir aile üyesi hediye etmişti bana. Yaklaşık dört yıldır hiç çıkarmadan takıyorum." Jennie onaylar anlamda başını salladı ve söze girişti, "Aslında bence sürekli olarak taktığın ve hiç çıkarmadığın bir şey olması güzel."
"Gördüğüm kadarıyla yok ama senin sürekli taktığın veya yanında taşıdığın bir şey var mı?" bu sefer soruyu yönelten Chaeyoung'du. "Yani bu kalıba sokulabilecek sadece lavantalarım var aslında, takılan bir şey değiller ama lavanta bahçem hep orada. Ve onlarla her gün zaman geçiriyorum, onları takamam veya her yere götürememem benim için pek sıkıntı değil." Chaeyoung, Jennie'nin lavantalarına verdiği değeri ve lavantalarıyla olan ilişkisini seviyordu. Çiçekler ve insanlar nasıl iyi bir ilişki kurabilir diye fazla sorgulamanıza gerek yoktu, Jennie ve lavantaları bunun yaşayan örneğiydi zaten.
İki kız güneş iyice batana kadar biraz daha sohbet ettiler: güldüler, birbirleri hakkında yeni şeyler öğrendiler ve birbirlerine daha fazla ısındılar. Sonrada tekrar aynı yoldan yürüyerek siteye döndüler. Aynı yol olsada bu yürüyüşü farklı kılan şey ikisininde yeni bir arkadaş edindiklerini ciddi ciddi hissetmesiydi ve bunun verdiği mutluluktu. Eğer ilk yürüyüşlerindeki sessizlik tuhaf olmayan bir sessizlikse; bu yürüyüşlerindeki sessizlik mutlu bir sessizlikti.
Ve Jennie Kim, Park Chaeyoung'a ciddi anlamda alışmaya başlamıştı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pools Of Lavender | Chaennie.
Fanfiction[TAMAMLANMADI ve şimdilik devam etmiyor]. Jennie: Demek bahçemizdeki lavantaları çalan sendin. - Texting, Kim Jennie x Park Chaeyoung. © Tüm hakları Jennie'nin lavanta bahçesinde saklıdır.