chapeau et fleurs

457 95 133
                                    

Parça nihayetinde bittiğinde uzun bir sessizlik çöküyor araya. Başın öne eğik bir şekilde dururken parmakların hâlâ piyanonun tuşlarında. Düşünceli bir halin var, nedir seni dünyadan alıp götürmeyi başaran o düşünceler?

"Bravo küçük piyanist, güzel çalıyorsun."

Gülümseyerek oluşan sessizliği bozmak için konuşup alkışlayarak dikkatini bana yönlendirmeye çalışıyorum. Saçma ve çocuksu bir davranış ama her zaman işe yarar.

"Biraz daha boyumla alay edersen bacaklarını kesip boylarımızı eşitleyeceğim ve ortada sorun falan kalmayacak."

Bugün içinde ikinci keredir gerçek bir gülüş sunuyorum dudaklarımdan dışarı. Göz ucuyla bana bakıp bir şey demeden yeniden öne sabitleniyor bakışların. Tapılası mavi gözlerinin tek odak noktası ben olmak istiyorum o anda.

"Eee, ismimi sormayacak mısın?"

"Sormam mı lazım illa? Sonuçta öyle ya da böyle söyleyeceksin."

"...beynin boyunla ters orantılı çıktı woah~"

Tamam... Bu gidişle bugün ilk ve son görüşmemiz olacaktı... Bunu istemediğim için sürekli takındığım alaycı tavrımı bir kenara bırakıp yerimden kalkıyor ve şapkanı alıp günebakan tarlasına koşup yüzüme çarpan tatlı rüzgarın tadını çıkararak gülümsemeden edemiyorum.

"O-oi! Şapkamı geri getirsene be, çocuk musun sen?!"

Dudaklarındaki neredeyse bitmiş sigara izmaritini alıp piyanonun kenarına konulmuş olan küllüğe bastırarak son kalan hafif ve güçsüz ateşi söndürerek piyanonun koltuğundan kalkıp gerilerek ellerini belinin iki yanına koyuyor ve günebakan tarlasının karşısında duruyorsun. Epey uzaklaşınca durup arkamı dönerek seni izliyorum. Saçların rüzgarın etkisiyle bukle bukle dalgalanırken mavi gözlerini benim üzerime dikip kaşlarını çatmışsın. O kadar güzel bir manzara ki yeniden ve yeniden bakmak istememe sebep oldu bu durum. Şapkayı başıma takıp ellerimi ağzımın iki kenarına koyarak öne doğru vücudumun üst tarafını eğip bağırıyorum.

"İsmim Osamu, Dazai Osamu!"

"İsminden banane be! Şapkamı getir şapkamı!"

"Eeeeh~? Ama istemiyoruuuuum~!"

Şapkayı çıkarınca ayçiçeklerinden bazılarını koparıp ceketimin iç cebinden çıkardığım çakıyla çiçeklerini keserek çirkin gözükse bile sen taktığın sürece muntazam bir güzellik olan şapkanın içine koyuyorum tek tek. Şapkada yeterli miktarda ayçiçeği olduğuna tatmin olunca iki elimle fedoranı kavrayıp sanki yıllardır var olan bir savaşı kolaylıkla yenmeyi başarmışım gibi gülümsüyorum yeniden, sebebi bilinmez.

"Bak, Chuuya!"

Heyecanla seslenişime göz devirerek zaten gözlerin benim üzerimdeyken içi ayçiçekleri dolu şapkaya bakıyorsun.

"Fena olmamış. Artık şapkamı geri alabilir miyim?"

"Ol-maaaz~"

Koşarak yanına geri gelip şapkayı kuyruklu piyanonun onu destekleyen çubuk sayesinde açık kapağından içeri kısma bırakıp yerleştiriyorum. Bu ister istemez bana keyif verip hoş bir görüntü oluşturuyor.

"Estetik zevk uyandırıyor değil mi? Kesinlikle ben de sanatçı ruhla doğup gelmişim bu dünyaya."

"Tabi canım...ne demezsin."

"Bir daha desene~"

"Neyi?"

Soruna cevap vermeden kollarımı iki yana açıp etrafımda dönerek gökyüzünü seyrediyorum. Biliyor musun gökyüzü, Chuuya'nın saçlarının rengi senden daha güzel. Onun saçlarına karşı sönük bir yıldız olarak kalırsın sen.

"Chuwuya~"

"Ha?"

"Valse dediğin parça hakkında düşüncelerin neler?"

"Niye böyle saçma bir soru sormaya gerek duydun bandajlı ucube?"

Piyanonun tuşlarına kısa bir bakış atıp koltuğu tekmeleyerek ilerliyor ve parmakların piyanonun tuşlarında baştan sona kadar gezerek tüm notaların seslerini dışa vuruyor.

"Valse'ı çalarken... sol el ritmini kaçırmamaya çalışırken sağ elin çılgınlar gibi solo atmasının verdiği haz paha biçilemez."

Duygusal anlamda bir açıklama yapmaman üzerine sorgulamayıp cevabınla yetinerek piyanonun tuşlarındaki elini kavrayıp parmaklarımızı kenetledim yavaşça, ince ve zarif parmaklarınla parmaklarımın uyumunu sana nasıl anlatabilirim bilemiyorum. Diğer elini tutup kendi belime yerleştirdikten sonra elim omzundaki yerini buldu ve kalbim hızlandı... Ah, bu hisse aşık oldum sanırsam.

"Valse'ı çalarken ellerinin birbiriyle uyumunu bir de bu şekilde göstersene, görmek ve öğrenmek istiyorum."

"Basbaya bana depar atıyorsun."

"Hadi oradan~"

Fark etsen bile omuz silkip dudaklarında oluşan kıvrımı önlemeden isteğimi kırmıyor ve ayçiçekleri buna şahit olurken benimle eşi benzeri olmayacağına inandığım bir uyum içinde dans ediyorsun. Zamanın durması ya da bu anın sonsuza dek sürmesi için her şeyimi verebilirdim. Beni kendine çeken belimdeki elin yeter ki gitmesin. Başka bir isteğim yok.

***

Saçma bir bölüm oldu ya... Aniden aklıma gelmesi ve bölümü silip baştan yazmamla anca bu kadar oldu. Neeeeyse... Günebakan tarlasında dans eden soukoku kadar saf ve mesut olmanız dileğimle~

Valse || SoukokuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin