Yorum yapan ve okuyan herkese teşekkür ederim♡
_____________________________
Seni bende
Beni sende arıyorlar,
Beni senden
Seni benden tanıyorlar,
Bir birim gibiyiz tümünün gözünde,
Yarım'larımızı bütün sanıyorlarOlan lanet olaylardan sonra Archie ile uzun çimenlerin arasında oturmuş manzarayı seyrediyorduk.
Ama bizim manzaramız ne karanlığa esir düşmüş yıldızlar ne de şehrin yakıcı ışıkları, bizim manzaramız işleri yoluna koymak için çırpınan düşüncelerimizdi. İkimizinde göz kapakları asla açılmamaya yeminliymiş gibi sımsıkı kapalıydı. Karanlıktaki düşüncelerimizdi bizim manzaramız.
Peki ya ne mi olmuştu?
Bir çok polis aracı deponun önünde durup zengin veletlerin işlediği suçlar için onları tutuklamıştı.Neden mi?
Çünkü o zengin veletler itibarları nedeniyle onların suçunu avukat tutmaya parası olmayan, çalışıp para kazanmak zorunda olduğu için eğitimini tamamlayamamış, kendini savunamayacak insanlar çekiyordu.
Kimisi bir kaç gün kimisi de bir ömür suçsuz yere hapis yatıyordu. Birkaç gün hapiste kalanların siciline işlendiği için hiç kimse onları işe almak istemiyordu ve maalesef ki şansız olanlar bir köşede açlıktan ölüyordu.Adalet anlayışı işte buydu paran varsa mutlusun, yakışıklısın, güzelsin, sen en iyisisin paran yoksa bir hiç bile olamazsın.
Gözümün önüne sürekli polislerin araca adeta fırlattığı masumların o güzel gözlerinde ki acı, tükenmişlik, korku ve kabullenmişlik geliyordu. Belliydi çünkü eğerki o kulak tırmalıyıcı siren seslerini kulağının dibinde duyduğun an kaçınılmaz ölümün yaklaştığını anlardın.
Kafamda ki düşünceleri bir yana bırakıp göz kapaklarımı
araladım, karanlığa alışan gözlerimi şehrin ışıkları ateş misali yakıyordu sanki.- Lena buldum!!
Archie'nin bir anda gözlerini açıp anırmasıyla pardon bağırmasıyla yerimde sıçradım. Derdi neydi bunun tanrı aşkına?
- Şimdi beni iyi dinle
- Archie yine ne saçmalıycaksan emin ol ki hiç havam da değilim
- Çok ciddiyim Lena sadece beni dinle belki batmaya devam ettiğimiz bu bok çukurundan kurtuluruz
Gözlerimi kısıp yüzünü incelemeye başladım eğer ki söyleyecekleri mantıklı şeylerse gerçekten bütün hayatım yalanmış gibi hissedebilirdim. Hadi ama Archie bu sonuçta en fazla ne kadar mantıklı konuşabilirdi ki?
--------------⑅---------------
Tamam çok mantıklı konuşabilirmiş.
Yani en azından bize göre mantıklıydı, fakat normal hayata sahip bir insan gelse örneğin sabah işe kahvaltı yapmadan asla gitmeyen, ütülü ve düzgün kıyafetleriyle gezen bir mermur yada ofisinde sıcak kahvesini yudumlayan bir çalışan aklımızdakileri bilse büyük ihtimalle şöyle derdi 'hadi ama siz kafayı mı yediniz' yalan da sayılmazdı cidden kafayı yemiştik.
Şu anda yaklaşık bir buçuk saat önce bulduğum odada ki yatakta uzanıyordum, aklımda ise Archie'nin anlattıkları vardı. Bana bir soygun yapalım demişti. Evet, evet bir soygun. İkimizde biliyorduk ki bu kolay bir iş değil di ona göre ilk önce küçük soygunlar yapıp aldığımız parayla ekipman almalıymışız. Tanrım bu delilikti ve benim na yapmam gerektiği hakkında hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Ufak bir süpermarket bile soysak eminim polisler bizi aramaya başlıycak bir iki ay sonra da peşimizi bırakacaktı. Fakat bir veya iki ay uzun bir süreydi, yaşadığımız kasabadaki nedenini bilmediğim şekilde zenginler artıyordu. Bu da demek oluyor ki bir ay içinde neredeyse bu depoda yaşayan herkes zengin veletlerin suçunun artması nedeniyle hapiste olucaktık. Yani bu işi yapıcaksak hızlı olmalıydık, ve iki kişi kesinlikle bu işin altından kalkamazdık.
Aklımdaki sorunlar ve soruların bir son bulması lazımdı. Aldığım nefesi hiddetle geri bırakıp, yattığım yerde bağdaş kurdum.
Bir süre sonra daha fazla dayanamadım ve hızla yataktan kalkıp, kapıya doğru ilerlemeye başladım. Bu önemli bir konuydu, doğrusu hayatlarımız alıcağımız karara bağlıydı, nedense çok kötü hissediyordum.Tam kapının arkasında durdum ve birkaç kere derin nefesler aldıktan sonra hızla kapı kolunu indirip soğuk havada zemine sertçe basan ayaklarıma biraz daha güç verip hızla Archie'nin kapısına doğru yürümeye başladım. Dilediğim tek şey uyumamış olmasıydı, doğrusu uyusa bile uyanana kadar onu rahatsız ederdim.
Daha beş veya altı saattir tanıştığım insanla soygun planları yapıyordum. Anlaşılan temiz delirmiştim.
Archie soygun ile ilgili düşüncelerini anlattıktan sonra odama geldiğimde yatağa yatmadan önce bulduğum bez parçasıyla elimdeki ve yüzümdeki düştüğüm çamur çukurundan dolayı bulaşan çamurları silip, sonunda tavuğumu yemiştim.
Bir kaç adım daha attıktan sonra Archie'nin kapısının önüne gelmiştim, soğuktan titreyen parmaklarımla kapıya üç dört kere vurup seslenmiştim. Kapıyı çaldıktan sonra bir dakka bile geçmeden açılmasıyla şaşırmıştım. Ben o kapının önünde yarım saat falan açmasını beklemeyi düşünüyordum, demek ki o da şu soygun olayını düşünmekten uyuyamamıştı yada her neden uyumadıysa umrumda değildi önemli olan şey şu anda uyanıktı ve bana her zaman ki gibi bıkkın bakışlarıyla bakıyordu.
- Ne var Lena
Ne kadar da kibar öyle değil mi? İnsanın alıp ağzına iki tane çakası geliyor kibarlığından.
- Konuşmamız gerek Archie
- Bak mesele şu soygun olayıysa unut gitsin sadece saçmaladım o kadar, Tanrı aşkına biz öyle bir işin altından asla kalkamayız
- Gevelemeyi kes Archie konuşucaz dedim
- Peki ne konuşacaksak konuşalım
- Herşeyi Archie artık bir şeylerin vakti çoktan geldi ve o soygunu yapalım, ben varım
-Dünyayı alacak paramız vardı fakat ruhlarımızı kaybetmiştik-
Ortalık çok karışıcak
Bu kısa bir geçiş bölümüydü ve kafanızı karıştırmak için bir eski zamanı sonrada şimdiki zamanı anlattım çünkü neden olmasın
Bis sürü soru var misila
Bizim bu fakirler neden o depodan gitmiyorlar çünkü polisler orayı biliyor gitmeleri lazım amma gitmiyorlarYada deponun diğer kısmı ne
En önemlisi Yungi bey ne haltlar karıştıryo
Bir kaç bölüm sonra niler yaşancak niler djjdj
Neyse yine çok konuştum
Kendinize cici bakın♡
824 kelime
ŞİMDİ OKUDUĞUN
◍| Death Time'¹ |мчg◍
Teen FictionBizim ölme vaktimiz çoktan gelmişti sadece sınırları zorluyorduk ∞