Kız çalan telefonunu kulağına dayayıp oturduğu kafetarya masasından kalktı.
'Efendim Ceyda?'
'Bizimkilerle buluşacağız 15 dakikaya orda ol.'
Telefonun kapandığını anlayıp tekrar çantasına attı. Bir kez de emri vaki yapmasa olmuyordu sanki. Yer sormaya gerek bile yoktu zaten. Yine o eski ve rutubetli okul kaloriferhanesinin arkasındaki banklarda buluşacaklardı.
Adımlarını okul çıkışına yönlendirdi. Ayağındaki Converse'ler zeminde gıcık bir ses çıkarıyordu. Rahatsızlık verici bir ses. Merdivenleri teker teker indi. Sanki annesine koşan ilkokul çocukları gibi görünmek istemiyordu.Okulun arka bahçesine gitti ve oradanda doğru ormanlık tarafa. Tam ağaçların sıklaşmaya başladığı yerde okul binasının arkasına doğru bir yol daha vardı. Hızlı ve sessiz bir biçimde hafif taşlı yoldan geçip kaloriferhanenin önüne geldi. Banklar boştu. Erken gelmiş olmalıydı.
Hafif bir rüzgar vardı ve şansına kot pantolon giyiyordu. Beline bağladı ceketi çözüp omuzlarına aldı. Rüzgar beraberiyle güzel bir koku getiriyordu. Gözlerini kapatıp arkasına yaslandı ve sadece oturdu. Ta ki omuzuna değen eli hissedene kadar.
- Gece, Allah aşkına bir kere de geç gel artık ya. Yeter bir kere de ben ilk gelmek istiyorum, bir kere de ben 'Nerede kaldınız?' diye hava atmak istiyorum.
- Arda şimdi soracağım sorunun cevabını elbette ki biliyorum fakat senden de doğrulamak istiyorum. Hazır mısın?
- Tabii ki de bacım ayıpsın.
- Arda mal mısın lan? Nasıl bir şey için trip attığının farkında mısın sen?
- Al gırdın gırdın. Bende ki de kalp.
O sırada kulak tırmalayan bir ses duydu:
- Ya sizi Allah kahretmesin, ne var sanki kafeteryada buluşmuyoruz! Her yerime örümcek ağı dolandı, ve anlaşılacağı üzere bu kişi Su'ydu.
Arkadan gelen Oğuz, her zamanki gibi ona laf yetiştirmeye çalışıyordu.
- Burada buluşmamızı öneren sendin, diye bağırdı.Barış'la Ceyda' da çoğu zaman olduğu gibi evleri yakın olduğu için beraber gelip sohbete katılmışlardı. Bu ikisinin arasında bir şeyler olduğu barizdi, ama diğer arkadaşları fark etmiş gibi görünmüyordu. Bu konuyu en kısa zamanda ikisiyle de konuşmaya karar verdi.
Barış, Su'yu sinirlendirmek için elinden gelen her şeyi yapıyordu. En son "Sen kokonaysan biz ne yapabiliriz pek değerli bacım Su?" diye bağırmıştı. Cümlesini bitirmesi ile kafasına atılan Adidas ayakkabıyı da alıp koşmaya başladı. Herkes onların bu haline kahkahalarla gülerken, Gece'nin gülüşü aniden soldu. Başına ağrı saplanmıştı. Zihninde kesik kesik görüntüler belirirken ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Hepsinde kızın kendisi vardı. Fakat garip olan şey şuydu ki, beliren görüntülerdeki mekanları ve üstündeki kıyafetleri daha önce görmediğine yemin edebilirdi...
Hissettiği şeyleri daha önce hiç hissetmemiş gibiydi. İntikam,öfke ve doygunluk. Çok yabancıydı bu duygulara. Sanki başkasının ruhuna hapsolmuş gibiydi.
Gittikçe sesler boğuklaşırken kendi dünyasına dönmeyi diledi. Korkuyordu. Çaresizce birinin onu çekip çıkartmasını bekledi.
Oğuz elini kızın omzuna koyup yavaşça dürttü. Kızın dolan gözleri ve boş bakışları onu endişelendirmişti.
'Gece iyi misin?'
Kız transtan çıkmış gibi yanındaki çocuğa döndü. Hızla aktığını fark etmediği göz yaşlarını sildi ve konuştu.
'İ-iyiyim.'
İyi miydi sahiden'Biraz hava almak ister misin?'
'Zaten dışarıdayız salak mısın?'
Yanlarına gelen Arda ile tüm ciddiyet gitmişti.
'Bacım iyi misin?'
'Evet evet iyiyim Arda. Dün biraz uyuyamadım dalmışım.'
Gülümseyip yanındaki çocuğa döndü.
'Sen benim için endişelendin mi lan?'
'Ya Gece bi-'
Lafını Su kesmişti.
'Arda ağzını topla. Bir şey bulduk ama uzanamıyoruz yardım etsene.'
Bahane uydurduğu çok belliydi. Fakat Arda anlamamış ya da anlamamış gibi yapmıştı.
Yani ona zaafı olduğunu herkes biliyordu değil mi?

ŞİMDİ OKUDUĞUN
1 Body 2 Soul
Misterio / Suspenso"Kişilik, kim olduğumuzu tanımlamamızı için hayati öneme sahiptir. Ve maalesef bende bundan iki tane var..."