'Suyu severdim, karayı görene kadar'
×Ursula×
Yüzdü ve yüzdü, şatodan iyice uzaklaşana, artık nerede olduğunu bilemeyene kadar yüzdü. Arkasına bakma ihtiyacı bile duymuyordu, Nerissa. Kimsenin onu takip etmeye cüret edemeyeceğini biliyordu, çünkü.
Halkına ihanet etmiş gibi hissetmekten alamıyordu, kendini. Kime karşı beslediğini bilmediği bir öfke yaşıyordu,içinde. Ara sıra garip bir acıma duygusuyla yüreği sızlıyor, on altı yıldan beri umutsuz olan yüreğiyle bu duyguya karşı koyuyor, bu çatışma onu yoruyordu. Büyük bir hata mı yapıyordu?
Gerçi eninde sonunda geri dönmesi gerekecekken kendini üzmesine gerek var mı, onu da bilmiyordu. Gidecek başka yeri yoktu sonuçta. Hangi Krallığa giderse gitsin, onu hoş karşılayacaklarını sanmıyordu. Sonsuza kadar okyanusta boş boş dolaşacak hali de yoktu.
Artık yüzmekten kuyruğu ağrımaya başladığında durdu, Nerissa. Üzerindeki pahalı elbiseyi çıkartıp atalı epey zaman olmuştu, o şeyin içinde yüzmek ölüm gibiydi.
Büyükçe bir taşın üzerine otururdu ve yapılması saatler sürmüş topuzunu açtı. Uzun sarı saçları beline dökülürken, tâcı da kucağına düşmüştü. Ellerini tâcın oymalarında gezdirdi bir süre. Tam ortasında yuvarlak turkuaz bir taş bulunan tâcın oymaları, sarmaşıkları andırıyordu.
Mariana'yla birlikte bu taçları seçeli tam on bir yıl oluyordu. Tabi ki bu orijinali değildi. Her iki sene de bir aynı tacı, farklı boyutlarıyla değiştiriyorlardı. Narissa'nınkisinin taşı turkuazken, Mariana'nınki siyahtı. Kuyrukları gibi.
O gün ne kadar heyecanlı olduğunu hâtırladığında, yüzü bir tebessümle aydınlandı. Mariana'yla yaptığı her şey gülümsemesine sebep oluyordu. Tabii ki arada sırada kavga ediyorlar, birbirlerini öldürme girişimlerinde bulunuyorlardı. Ama yine de birbirlerine sahip oldukları için şanslıydılar.
Mariana'nın, onu geride bırakıp gitmesine kızıp kızmadığını düşündü, bir süre. Cevap kesin olmamakla birlikte büyük ihtimal hayırdı. Sonuçta Kraliçenin düğünü bırakıp kaçması büyük bir olaydı ve yanında getireceği kaos da olay kadar büyüktü.
Ve onun hayatta en çok sevdiği şey, kaostu.
Boşta kalan elini çenesine yasladı ve olduğu ortama odaklanmaya çalıştı. Annesi kambur oturduğunu görse, kafayı yerdi herhalde.
Dört bir yanı mercanlarla çevrelenmişti. Pembe, mor, turuncu. Etrafı birkaç lamba balığı aydınlatıyordu. Ona bakmadan geçip gittiler, deniz kızları balık yediğinden balık türlerinin büyük bir kısmı onları sevmiyordu. Omuz silkti, Nerissa. Besin zinciri işte, n'aparsın?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Silver Queen/Harry Potter
Fiksi PenggemarSular altında bir yaşayan bir prensesti, Nerissa. Büyük halası Ariel'i örnek almaya karar verene kadar... Su cadısıyla aptalca bir anlaşma yapan Nerissa, çok iyi arkadaşlar ve sevimli bir kurtadamla geçirmeye başlar günlerini. Remus Lupin\ OC Başlan...