Adı, “gökyüzü“ anlamına gelen Tanrı Uranus’un Akdeniz’e saçılan hayalarındaki tohumlarla, denizin köpükleri döllendi. Ve bu olaydan sonra, güzeller güzeli bir kız çocuğu dünyaya geldi: Yunancada “köpük” anlamına gelen “afr”dan türeme ve “köpüklerin çocuğu” anlamında Afrodit adını verdiler ona.
Daha sonra gelen Dört Mevsim Tanrıçaları onu bir güzel giydirip kuşattılar; takılar taktılar, allayıp pulladılar... Sonra da ellerinden tutup hep birlikte Kıbrıs’ta karaya çıkardılar.
Afrodit saraya vardığında güzelliğiyle bütün Olimpos'u büyüledi. Zeus Afrodit'in güzelliğiyle adeta büyülenmişti. Bir Tanrıça'nın alabileceği bütün güzellikleri bir arada taşıyordu. Kıskanılası bir güzelliğe sahipti. Ve evet tabiki onu kıskanan kendilerince güzel sayılabilecek başka Tanrıçalar da vardı elbet. Peki bunlar kim miydi? Bunlar Zeus'un karısı Tanrıça Hera ve kızı Atena'ydı.
Zeus içten içe Afrodit'e sevgi besliyordu. Yalnızca Zeus da değil Olimpos' taki herkes onun güzelliğinden baş döndürücü bir haz alıyorlardı. Bu duruma Zeus'un karısı Hera ve kızı Atena çok tepkililerdi. Ee haksız da sayılmazlardı değil mi?
Hera bir kadının bütün kusurlarını taşıyan kocasına aşık kıskanç bir kadındı. Hera Afrodit'ten sonra en güzel Tanrıça'ydı. Ancak Zeus türlü çapkınlıklarıyla onu bir hayli üzmüş ve kıskanç bir kadına dönüştürmüştü. Hera buna rağmen kocasına bağlı bir kadındı. Ee bu durumda Afrodit'i kıskanması sizcede doğal değil miydi?
Athena Zeus ve Mites' ın kızıdır. Zeka, strateji, savaşçılık ve barış denildiğinde akla gelen ilk isim Atena'ydı. O, bilgeliğini annesi Metis'ten; üstün savaşçılık yeteneklerini de tanrılar tanrısı olan babası Zeus'tan almıştı. Athena Zeus'un en sevdiği çocuğuydu. Çünkü Athena Zeus'un ete kemiğe bürünmüş zekasıydı. Ares' ın aksine daha barışçıl bir yapısı vardı Athena'nın. Babası ona bu kadar değer verirken Afrodit'in onun önüne geçmesi haliyle onu öfkelendiriyordu.
Eveet gel gelelim Ares'e. Peki bu Ares kimdi? Hemen anlatayım; Ares, Zeus ve Hera'nın oğlu olarak doğan ve belkide en nefret edilen savaş tanrısıdır. Az önce de dediğim gibi Athena da savaş Tanrıçasıydı fakat Ares gücünü kötülük için kullanırken Athena bilgelik ve barış için kullanırdı. Kim bilir belki de Zeus bu yüzden en çok Athena'yı seviyordu. Bir diğer rivayete göre Hera Zeus'un yardımı olmadan bir çiçeğe gebe kalarak Ares'i dünyaya getirmiştir. Belki de Zeus'un Ares' i sevmemesinin altında yatan en büyük neden budur. Kısacası babası da dahil olmak üzere hemen hemen kimsenin sevmediği savaş tanrısıydı Ares. Ares türlü nedenlerden dolayı Saraydan kovulmuştu. Bu yüzden babası başta olmak üzere sarayda yaşayan herkese karşı öfke ve kin doluydu.
Tüm Olimpos halkı Afrodit'in güzelliği hakkında konuşuyordu. Bir gün bu söylentiler Ares' in de kulağına gitti. Ares'e babasından ve Saraydan intikam almak için güzel bir firsatti bu. Ares gökyüzünde kara bulutların üzerinde kendine küçük bir yer yapmıştı. Şimdilik orada kalıyordu. Ancak her zaman intikamını alıp Olimpos halkının tek tanrısı olmayı hedeflerdi. Iste Afrodit de amacına ulaşması için bir adımdı. Peki gerçekten öyle miydi? Kim bilir.Zeus sürekli Afrodit'le zaman geçiriyor onu kendine yakın tutuyordu. Ancak tüm kadınların aksine aşk Tanrıçası Afrodit Zeus'a karşı ilgisizdi. Hera hem kıskanıyor hem de Afrodit'in bu davranışlarına bir türlü anlam veremiyordu. Nasıl olur da tanrılar tanrısı Zeus onu severken Afrodit ona karşılık vermezdi. Ne kadar düşünürse düşünsün bir türlü cevabı bulamıyordu. Yine de bu duruma sevinmişti. O, Afrodit'in ilgisizliğinden dolayı Zeus'un gözdesi olmaktan çıkacağına inanıyordu. Fakat Zeus'un daha çok hırslanıp bunu takıntı haline getireceğinden habersizdi.
Athena bir süre sonra Afrodit'i kabullenmişti. Hera'nın aksine onu samimi buluyordu. Hatta arkadaş bile olmuşlardı. Ama Afrodit'in bu davranışları onun da kafasını kurcalamıyor değildi. Bir gün dayanamyıp
" Afrodit, babam seni bu kadar önemserken neden ona karşı bu kadar ilgisizsin anlayamıyorum."
Diye sormuştu. Afrodit bir süre sustukan sonra nihayet konuşmuştu.
" Beni affedin Tanrıça Athena ama babanızın bu ilgisi hiç dikkatimi çekmiyor. Aşk Tanrıçası olmama rağmen ona karşı bir şeyler besleyemiyorum. Belki de başkalarının aşkları için uğraşırken kendi duygularımı yitirmişimdir."
Afrodit'in bu cevabı üzerine Athena Afrodit'in elinden tutar ve hızlıca sarayın en alt katında bulunan bir odaya götürür.
" Neden buraya geldik?"
Athena gülümser ve Afrodit'i karşısında bulunan adama takdim eder.
" Yüce Asklepious, sana iyileştirmen gereken birini tanıtacağım."
Athena tekrar Afrodit'e gülümsedi ve elinden tutarak onu Asklepious'a yaklaştırdı.
" Bu gördüğün aşk Tanrıçası Afrodit. Onun kalbinde bir rahatsızlık vardır. Lütfen onu iyileştir."
Asklepious ayağa kalktı ve Afrodit'e şöyle uzunca bir baktıktan sonra gülümsedi.
" Demek güzeller güzeli Tanrıça Afrodit sendin."
Afrodit onu tanımak istiyormuşçasına dönüp Athena'aya baktı. Athena bir şeyi söylemeyi unutmuş gibi kafasına vurmuştu.
" Asklepious iyileştitici Tanrı'dır. O burdaki herkesin derdine derman olmuştur. Eminim seninde derdini dermanını bulacaktır. "
Asklepious yerine oturduk tan sonra kısık gözleriyle Afrodit'e baktı.
" Yüce Tanrıça'm söyleyin derdinizi dermanını vereyim. O narin bedeninizde hastalıkları def edeyim."
Afrodit konuşmak için ağzını açar fakat Athena ona izin vermeden kendisi atılır.
" Yüce Asklepious, Tanrıça'm hüzünlüdür. Babamın ona olan aşkına karşılık duygusuzdur. Acaba yitirdiği kalbindeki bu mükemmel aşkı tekrar ona bahşedemez misiniz?"
Asklepious şaşırmıştır. Aşk Tanrıçası, nasıl olur da aşk denen bu duygudan mahrum olabilirdi ki? Acaba lanetlenmiş miydi? Peki ama neden?
" Affedin Tanrıça'm ama bir şey sorabilir miyim?"
Asklepious'un sorusuna hemen cevap verir Afrodit.
" Elbet sorabilirsiniz."
Asklepious ağzında bir şey geveleyip durduktan sonra nihayet konuşabilmişti.
" Acaba tanrılar tarafından lanetlenmiş olabilir misiniz? "
Asklepious'un bu sorusu karşısında Afrodit sinirlenmişti. Lanetlenmek demek hata yapmak demekti. Fakat Afrodit'in hiçbir hatası yoktu. Tanrılar onu neden lanetlesinlerdi.
" Siz ne dediğinizin farkında mısınız yüce Asklepious! Anlaşılan derdimin dermanı sizde degil."
Afrodit sinirle odadan çıkmıştı. Asklepious'un söylediğinin yanlış olduğunu farketmesi çokta uzun sürmemişti. Athena da Afrodit'in arkasından çıkmıştı.
Afrodit bir şekilde huzursuzdu. Acaba gercekten hata yapmış mıydı? Hayır yapmamıştı, peki bu lanet de neydi? Belki de gerçekten Asklepious yanılmıştı. Athena Afrodit'in içini okumuştu sanki." Hayır Tanrıça'm Asklepious asla yanılmaz. Evet bu işte bir bit yeniği var ama eğer Asklepious lanet diyorsa lanettir."
Athena'nın bu sözleri Afrodit'in başından aşağı kaynar sular dökmüştü. Boğazı düğümlenmişti. Aşk Tanrıçası'nın aşkını kaybetmesi demek sahip olduğu gücü kaybetmek demekti. Peki ama ona bu laneti kim neden yapmıştı. Lanetleri ancak Tanrı ve Tanrıça'lar yapardı. Bir ölümlü bir Tanrıça'yı lanetleyemezdi. O zaman onu lanetleyen bir ölümsüzdü. Peki ama kim?Arkadaslar yeni yazdığım bu kitabı umarım beğenirsiniz. Sizin oylarınız sayesinde umarım ismini duyuracağım bir kitap olur.
Vote ve yorum yapmayı unutmayın❤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TANRIÇA'NIN AŞKI ( FANTASTİK )
FantasyAşk Tanrıçası Afrodit ne yaparsa yapsın bir şekilde Zeus'un aşkına karşılık veremez. Acaba Tanrıça Afrodit kalbindeki tüm mükemmel duyguları yitirmiş miydi? Hayır Tanrıça Afrodit lanetlenmişti. Bir ölümlüye aşık olmuştu. Peki bir Tanrıça ve ölümlünü...