Üniversitemin ilk günüydü hiç meraklı olmadığım bilgisayar mühendisliğimin ilk lanet dersine girecektim bende çoğu herkes gibi aile zoruyla seçilmiş ve mecburen okuyacak olan kişilerden biriydim İstanbul’a diğer herkes gibi aşık olmayan hatta bir an önce kurtulmak istiyordum. Zaten aileye düşkün bir yapım olduğundan kendimi çok yalnız hissediyordum. Bu sayede kitaplarla da tanışmış oldum. Zamanla okumayı o kadar çok sevmiştim ki tam bir bilim kurgu manyağı olmuştum. Zamanda yolculuk, geleceğe dönüş ve binlercesi zamana o kadar çok kafayı takmıştım ki rüyalarım hep geçmişe akıyordu. Kitaplara boğuldukça öğrenmeyi sevmeye başlamış hatta iyi ki de gelmişim buraya bile diyordum. Tarih kitaplarının yeri bende çok özeldi. Onları okurken sanki içindeymişim gibi hissediyordum. Bazen ki yazılan şeylerin yanlış yorumlandığını hatta başka bir şey olduğu konusunda kendimle tartışıyordum. Öyle ki o zamanda bende yaşamışım gibiydi. Kafamda gayet net canlandırabiliyordum her şeyi ve buda çok hoşuma giden bir şeydi, en azından bu lanet ettiğim yerden birazda olsa uzaklaşıyordum kendimce. Geleli üç ay olmuş ama hayatımın sınırını okul bahçesinden öteye taşımamıştım. Ama hayallerim gelecekte geçmişte bugünde ve yarında dolaşmaktaydı.
Oda arkadaşım benimle bu konuda çok dalga geçerdi. ‘Bir dozda bana versene şu kitaptan seni iyi uçuyor’ gibi benim hevesimle böyle dalga geçiyordu ama gene de dostumdu ve her zaman yanımdaydı. Aslına bakarsanız okulda ki tek dostumda oydu.
Arkadaşım Burak Mersin’den gelmişti burada fizik bölümü okuyordu benim aksime o ailesinden kurtulmak için buraya gelmişti uzun boylu sert bakışlı biraz asabi ama genelde şakacı biriydi. Ama her zaman arkamı da kollamıştır. Fakültelerimiz ayrı olduğu için sadece akşamları görüşürdük. Burak bana geldiği yerleri, mekanları sözde eski kız arkadaşlarını anlatıp dururdu. Bazense sıkı sıkıya bir tartışmaya oturur sabahlara kadar devam ederdik. Üniversitemin ilk yılı böyle geçmişti.
İkinci yılında Burak’la beraber ufak, okullarımıza yakın olan bir ev bulup taşındık. Amacımız evde kendi başımıza olmak kafamıza göre takılacaktık. Burak’la beraber her gün eğlenerek geçiyordu. Ders konusunda da bir hayli ilerlemiştim. Kendi başıma programlar yazıyor elimde ki bilgisayarımda farklı düzenlemeler çalışmalarla uğraşıyordum. Ekim ayının altıncı gününde elektrik dersi için proje hazırlamamız istendi. Bende kesintisiz bir jeneratör fikri düşündüm bu jeneratör bir elektrik enerjisinin yüzde beşini kullanarak daha büyük bir akımla yüzde yüz bir enerjiyi kullanmamıza yarayacaktı yani bu jeneratör hiç bir dış etken olmadan kesintisiz bir yıldan uzun sure çalışabilecekti. Bu fikir için biraz elektrik bir kaç devre ve mıknatıs fikri kafama yatmıştı. Burak’ın yardımı ile iki buçuk ayda jeneratörü bitirmiştik ama denemeye cesaretimiz yoktu. Bitirdikten sonar fark ettim ki çok saçma bir şey meydana gelmişti kimse sınırsız bir enerji elde edemezdi hatta bu cihazın çalışacağından bile kuşkum vardı ama denemek zorundaydım bu cihaz yirmi santim genişliğinde kırk santimetre yüksekliğinde kapalı bir kutuyu andırıyordu ön yüzünde analog dalga sinyal göstergesi akım ölçüm paneli
bulunuyordu arka tarafında ise bir priz bulunarak normal elektriği bağladığınızda yüzde bir enerjiyi yüzde yüz de kullanmanıza yardımcı oluyordu yani bir pil ile tüm evi aydınlata bilecek enerji meydana getiriyordu. Cihazı çalıştırmak için öncelikle prizi taktım ve akımın az olması için dördüncü seviyeye getirdim. Ve çok tiz bir sesle çalışmaya başladı. Ses o kadar tiz çıkıyordu ki soğutucu fanın çalışıp çalışmadığının bile farkında değildim. Burak kapatmamı istedi ama cihazın çalışıp çalışmadığından emin olmak istiyordum sonrasında notebookumu cihaza bağladım ve düğmesine bastım…
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zaman Makinası İcat Edildiğinde
Science FictionDüşünün! Sizce zaman nedir? VEYA geçmiş göster Aslında geri Bir olgumudur getirilemeyecek? herkes öldüğünde dünya ne olacak? bunun gibi Binlerce Soru sorabilirsiniz. Ama Elde edeceğiniz cevap sadece sadece hiçlik OLACAKTIR. Bir gün biri Geçmişe gitt...