𝗦𝗽𝗲𝗰𝗶𝗮𝗹

2.2K 260 106
                                    

"Lütfen kolileri şuraya koyun."

Çalışanlar ellerindeki kolileri evin köşesine doğru yavaşça koymaya devam ediyordu. Çocuk bir bir herşeyin tam olduğundan emin olmaya çalışıyordu.

Işlerini bitirdikten sonra çocuğa eğilerek selam verip evden çıktılar.

Çocuk bugün eskiden yaşadağı şehire geri dönmüştü. Çocukluğunu ve lise'sinin olduğu bu şehire geri dönmüştü.

Yanlızlık onun başına vurmuştu. Üniversite için gittiği Seul'de bir sey bulamayınca geri dönmüştü. Belki güzel şeyler yaşar, belki biraz daha iyi bir hayat yaşar diye gitmişti. Ama hiçbiri gerçek olmayınca okuduğu bölüme ara verip buraya taşınmıştı.

Geldiği ev eski bir evdi. Buranın sahibi burayı onarmıştı. Bu eski evi güzel yaşanabilir bir yer haline getirmişti. Ve bütün şehir bu evin balkonundan gözükebiliyordu.

Çocuk biraz yanlız kalmanın iyi geleceğini düşünüyordu.

Hiç-bir şeyi ellemeyip, balkona gitti. Ceketinin cebindeki sigara paketinden bir dal çıkardı ve yakarak dudaklarına götürdü. Bir nefes alıp, üfledi.

Buranın balkonundan bütün şehirin gözükmesi çok güzeldi. Burada daha önce yaşayanlar çok şanslı diye geçirdi içinden. Biraz da olsun kafa dinleyeceği bir yer olduğunu düşünüyordu.

Işe başlamanın zamanı geldi diye düşünürek, sigarasını söndürdü. Sigarasını balkona attı. Nasıl olsa burayı silip süpüreceğim diye düşündü. Arkasını dönerek içeri girmek için ilerledi fakat ayağını çarptığı sert bir sey yüzünden duraksamak zorunda kaldı. Acıyan ayağı yüzünden yüzünü buruşturdu.

Çarptığı şeye baktığınfa bunun orta boylarda bir koli olduğunu gördü. Kendi kolilerinden biri olduğunu düşünmüyordu çünkü koli çok tozluydu.

Merakına yenik düşerek eğilip ,koliyi biraz oynattı. Üstünde bir şey yazmıyordu. Üstündeki tozu biraz üfledi. Ellerini kolinin iki kapağı arasına alarak açtı. Açtığı zaman bir sürü şey ile karşılaştı.

Kolinin içinde bir kumbara vardı ve büyük ihtimal ile içi doluydu. Onun yanında katlanmış bir şekilde duran bir üniforma vardı ve bu üniforma çocuğun eski okulundaki uniforma ile aynıydı. Üniformanın üstünde orta boylarda mavi bir günlük veya defter vardı.

Çocuk ne olduğunu anlamadığından kutunun içindekileri boşalttı. Eli üniforma'ya değince gözüne ilişen şey ile gözleri şaşkınlıkla açıldı.

Kim Taehyung

Gözlerine inanamadı, bu üniforma tam 3 yıl önce intihar eden arkadaşının üniformasıydı. Çocuk en son onunla bir sınıfta konuşmuştu. Ondan sonra hiç görmemişti. Tam 3 hafta sonra arkadaşının öldüğü haberi gelmişti. Cansız bedeni sahil kenarındaki denizde bulunmuştu.

Çocuk ne diyeceğini bilemedi. Ölen sadece bir arkadaşı değildi. Onun çocukluk arkadaşıydı. Yani öyleydi bir zamanlar.

Çocuk elindeki üniformayı kenara koydu ve ardından kolinin içindeki mavi günlüğe götürdü elini. Elindeki günlüğün üstündeki tozları, eliyle sildi. Mavi günlüğün kapağını açtı. Bir kaç sayfa çevirdi ve gördükleri ile bütün bedeni buz kesti.

Çünkü bu onun isminden başka birşey değildi.

Sevgili Jungkook

Bu onun ismiydi. Çocuk gözlerine inanamadı. Şok geçiriyordu ama ne yapacağını bilemiyordu. Bu sadece öylesine ölen bir arkadaşının günlüğü değildi. Bu onun çocukluk aşkı, çocukluk arkadaşıydı. Onun için kimseden önemli olmayan tek insanın günlüğüydü. Sadece bu değildi yanlız.

Çünkü bu günlük bizzat kendisine yazılmıştı. Her sayfanın basında onun ismi yer alıyordu. Sevgili Jungkook diye başlıyordu.

Sayfaları çevirdi. Her sayfayı çevirisinde, her cümleyi okuyuşunda kalbine bir ağrı çöktü. Göz yaşlarını durduramadı. Göz yaşlarını bir bir günlüğe dökülmesine izin verdi.

Bu kadar kötü birisi mi olmuştu. Ona bu kadar şey yaşatmıştı. Hiçbirini bilmeden yapmıştı. Inanmadı gözlerine çocuk. O bu kadar mı kötüydü. Kendinden nefret etti. Her sayfayı çevirdiğinde ona yaşattıkları yüzünden ağladı. Bu kadar iğrenç bir insana dönüştüğü için ağladı.

Bütün sayfaları okumayı bitirince , ne yapacağını bilemiyordu. Ne yapması gerektiğini düşünemiyordu. Göz yaşları durmaksızın akıyordu.

Onu bulmasını istemişti.

Onu eğer görmek isterse gelebileceğini söylemişti

Kayalıklarda olacağını söylemişti.

Çocuk hızla ayağı kalkıp ,koşarak evin çıkışına doğru koştu. Kapıyı arkasından bile kapatmadan koştu. Var gücüyle, onun gibi nefes alamayacak dereceye gelene kadar koştu. Küçükken hep oturdukları o kayalıklara kadar koştu.

Geldiğinde kayaliklara çıkardı. Ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Ne yapabilirdi. Ne yapmalıydı. Ona bu kadar yaşattıklarından sonra ne yapmalıydı bilmiyordu. Nasıl yaşardı böyle. O ona bu kadar sevgi beslerken , o ona neler yapmıştı. Ne kadar kötü kalpli olmuştu.

Benim yüzünden diye düşündü. Benim suçum. Benim yüzümden oldu. Sadece birinin kalbini kırmakla kalmayıp , katil de oldum dedi.

Yüzüne vuran rüzgar ve dalga sesini dinledi bir süre.

Bağırmaya başladı. Sesini onun duyabileceği kadar yüksek sesle bağırdı.

"Duyuyor musun Taehyung! Burdayım. Seni ziyarete geldim. Yanına geldim. Özür dilerim. Çok ,özür dilerim. Senin o masum kalbini hiç-bir zaman göremedim. Çok üzgünüm. Şimdi nasıl yaşarım. Haaa! Söyle bana şimdi ellerim kana bulanmışken nasıl yaşarım. Nasıl güzelce bu hayatı yaşarım. Bunu ben haketiyordum Taehyung. Ben ölmeliydim. Ben yaşamalıydım bunları."

Gözlerindeki yaşları sildi çocuk. Sonra kafasını kaldırıp devam etti.

"Ha beni duyuyor musun Tanrım. Neden izin verdin buna. Nedenn!"

Dizlerinin üstüne düştü. Bu kadar olay yaşantıdan sonra sadece dizlerinin üstüne düşüp şiddetle ağlamaya başladı. Ve ardından o duyar diye sessizce fısıldadı.

"Seni seviyorum Taehyung. Senin sevgini haketmesem de , seni seviyorum."

Giderken sadece bir günlük bırakmamıştı, o.

Giderken yaralı bir kalp'te bırakmıştı.

Sonsuza kadar yaralı kalacak bir kalp.

Taehyung sevgisini, çocukluğunun masum kayalıklarında bırakarak gitmişti.

♡♡♡

"Mükemmel olan çok az şey vardı
Aynı bizim gibi"

I'm SorryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin