Cingulomania

3.3K 224 216
                                    

Cingulomania: Bir kişiye sarılmak için duyulan büyük arzu.

Medya: You Can Be King Again - Animenin özeti niteliğinde olduğundan izlemeniz önerilir.-

Hikaye Hotarubi No Mori E animesinden esinlenerek yazılsa da belli başlı şeyler hariç kurgunun ilerleyişi farklılıklar içermektedir. Lütfen beğenip yorum yapmayı unutmayın. İyi okumalar! 

Hikaye smut içermemektedir. - Angst hikaye-

--

Babaannemin Daegu'daki evine yedinci sınıfı bitirip, yaz tatil için geldiğimizden beri çok fazla söylenmeme neden olan bir şey vardı.

Sıcak!

Dedemin buzdolabından çıkardığı soğuk karpuzu yerken, üstümdeki tişörtün yakasını yelleyerek serinlemeye çalışıyordum. Vücudumdaki suyun dahi buharlaştığını hissetmekten kendimi alamıyordum. Bu sıcağa babaannem ve dedem fazlasıyla alıştığı için hiç söylenmiyorlar, gülen yüzleriyle 'Birkaç haftaya alışırsın,' diyorlardı fakat sıcağa karşı bir dayanağım maalesef ki kalmamıştı. Gerçi buraya geleli daha iki gün olduğu için de bu kadar söyleniyor olabilirdim. Belki de gerçekten zaman geçtikçe sıcağa alışmaya başlardım. Umarım bu alışma sürecim çok uzun sürmezdi.

Çekirdeklerini özenle ayırdığım karpuza çatalımı batırıp ağzıma atarken gözlerimi olduğumuz yerden görünen ormana diktim. Geldiğim günden beri burada oynadığım çocuklardan o ormanın hayaletli olduğunu duyuyordum. Bu saçmaydı. Hayalet diye bir şey yoktu ve sırf böyle bir yalan ortaya atıldı diye o orman lanetli olarak sayılıyordu.

" Dede," dedim karpuzu ağzıma sokuşturup. Karpuzu hızlı hızlı çiğneyip yutkundum ve yanımda oturan dedeme döndüm. " Oradaki orman cidden lanetli mi?" Dedem elindeki çatalı karpuz yediğimiz kabın içine koyup bana ciddiyetle baktı. Ben de kendimi ciddi olmak zorundaymış gibi hissedip onun gibi çatalımı bıraktım.

" Bak Taehyung," diye cümleye başladı dedem. " Oradaki orman hakkında söylenen birçok şey olduğundan eminim ve bunu söyleyebilirim ki bunların hepsi doğru." Dedemin ciddiliğini sorgulamak için yüzünde bakışlarımı gezdirirken konuşmaya devam etti. " Ben oraya gittiğimde bir hayaletle karşılaştım hatta." Şaşkınlıkla kaşlarım havalandığında heyecanla yerimde kıpırdandım.

"Gerçekten mi? Neye benziyordu?" Dedemin yüzündeki ciddi ifade asla bozulmadı. " Siyahtı ve uçuyordu. Hatta şapkamı çalmıştı!" Tüm hevesim kursağımda kaldığında oflayıp tekrar çatalıma uzandım.

" Bence hayalet dediğin şey bir kuştu dede." Dedem bana yüzünü buruşturup " Sen ne anlarsın," der gibi baktığında gözlerimi devirip tekrar bakışlarımı ormana çevirdim.

Buradan gitmeden önce o ormana uğramalıydım sanırım.

--

Altımdaki bol şortu düzeltirken yere bir tane taş daha bırakıp doğruldum ve etrafımda gözlerimi gezdirdim. Aklıma koyduğum gibi ormanı gezmeye gelmiştim ve kaybolmamak için ilerlerken geldiğim yerlere topladığım renkli ve büyük taşlardan koyuyordum. Otlar nedeniyle çok belli olmuyorlardı ama dikkatli baktığım sürece görebileceğimden emindim. En azından kaybolmayacağımı garantilemiştim.

Ne kadar süre yürüdüğümden emin değildim ama yaklaşık 2-3 saat olmalıydı ki güneş hafiften batmaya başlamıştı. Elimdeki taşlar da azalmıştı fakat geçin hayaleti, kuşlar hariç herhangi bir hayvan bile görmemiştim şu ana dek. Lanetli orman demişlerdi fakat ağaç hariç bir şeyin bulunmadığı bir orman nasıl lanetli olabiliyordu ki?

" Hayaletli olsaydı da iki heyecan yaşasaydım keşke," diye mırıldandım kendi kendime. Kafama taktığım şapkayı düzelttim ve hayal kırıklığıyla arkama döndüğümde gördüğüm şeyle bir adım geriledim. Siyah ve kanatları olan fakat kuş olmadığından emin olduğum garip bir yaratık ağzında tuttuğu benim yere koyduğumdan emin olduğum parlak taş ile bana bakıyordu. Şokla yutkunup ona doğru bir adım attığım gibi havalanıp uçtuğunda kocaman açılan gözlerim ile bakakaldım.

Nudie Mag / VkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin