1# Gümüş Yumurta

2.3K 113 49
                                    

Gözlerimi açtığım an neler hissettiğimi hatırlamak isterdim, tabii bir şeyler hissetmiş olsaydım.

Bedenimin uykudan uyandığı anı milyonlarca kez hayal etmiş olmama rağmen gerçek hayal ettiğimden oldukça farklıydı.

Farklı ve yavan. Katıksız yenilen bir ekmek kadar yavan...

İlk düşündüğüm şey gözlerimi açmak için biraz fazla erken davrandığım oldu, aşırı parlak florasan lambası 7 yıllık körlükten sonra neredeyse gözlerime işkence eder nitelikteydi.

Nefes aldım. Havanın burun deliklerimden içeri girip ciğerlerimi doldurmasının sandığım kadar büyük bir olay olmadığını öğrenmek beni hayal kırıklığına uğrattı.

İlk hayal kırıklığım.

İstemsizce elimi yüzüme doğru götürdüm ve yeni bir ülkeyi keşfe çıkan bir kaşif misali önce burnumu ve ardından yanaklarımı uzun uzadıya okşadım. Yanaklarım yumuşaktı, yüzümse oldukça pürüzsüz.

Nasıl göründüğünü bilmemek insanı varlığından şüphe duymaya itiyordu ve işte ben ilk kez somut olarak varlığımı tüm benliğimle hissediyordum.

Kendimle ilgili düşüncelerimi tartarken saçları platin sarısı ve sanki özenle çizilmiş gibi dümdüz duran bir adam elinde dijital bir kâğıtla yanıma yaklaştı, artık kerestelerden yapılmış kağıtlar yoktu; dizüstü bilgisayarlar, tabletler yada cep telefonları... Hepsi tarihin çukurunda imha edilmişti. Tüm sosyal ağlar kapatılmış ve bir daha kullanılmamak üzere devlet arşivlerini boylamışlardı. Bunun sebebi teknolojinin gelişmesi değildi, aksine bugün hemen hemen aynı teknolojiyi kullanıyorduk ; amaç insanların neler yaptığını gözetim altında tutabilmekti. Bugün yazı, fotoğraf ve sesleri kaydedebildiğimiz dijital kağıtlar kullanıldıktan sonra direk devletin ana bilgisayarına gidiyor yada iletişim için kullanılan mikro çiplerde yapılan tüm görüşmeler devlet denetiminde gerçekleşiyor. Bu da halkı belli bir disiplin içinde tutmak için oldukça etkili bir yöntem.

Sürekli birileri tarafından izlenmek sizi yanlış bir şeyler yapmaktan alıkoyar.

Platin saçlı adamın yüzünü görmemiştim, yüzünü tam olarak görebilmem için doğrulmam gerekiyordu ama bunu yapmanın doğru olup olmadığını kestiremediğimden yerimde hareketsiz kalmayı tercih ettim. Adamın bir şeyler yazdığını parmağının portala değmesiyle çıkan sesten anlayabiliyordum. Ses kesildiğinde bir iki adım ayak sesi duydum. Adam yavaşça içinde bulunduğum gümüş yumurtanın metal sedyesini kendine doğru çekti. İşte şimdi yüzünü görebiliyordum. Yüzüde en az saçları kadar kusursuz görünüyordu. İri gözleri onu sevimli kılıyor, dudaklarıysa beyaz teni için fazla kırmızı kaçıyordu. Gördüğünüzde gülümseyeceğiniz bir çehresi olmasına rağmen öldürücü derecede soğuk bakışları vardı. Elini gözlerimin hizasında şıklattığında gözlerimi kırpıştırdım. Şimdi ikimizde reflekslefimin yerinde olduğundan emindik. Tekrar elinde ki ekrana döndü, çıkan ses öylesine ritmikti ki 2000'li yılların cep telefonu melodilerini andırıyordu.

Kulağıma eğildi, sıcak nefesinin tenime değmesi irkilmeme neden oldu.

" Beni duyuyor musun? "

Hemen cevap vermedim. Kendimce bir nevi hazırlık sürecine girişmiştim, ilk kez kendi sesimi duyacak olmanın heyecanı içimde bir yerlerde dolaşıp duruyordu. Platin saçlı adam tam bir şeyler yazmak üzere ekrana dönmüştü ki hızlıca cevap verdim.

" Evet. "

Başını kaldırıp bana baktı, sanki cevap vermekte geç kaldığım için bana kızmış gibiydi. Sonra yine ifadesiz yüz halini takınarak bir şeyler yazma işine geri döndü. Bense zihnimde başı boş bir şekilde dolaşan düşüncelerimi yakalayıp uygun raflara kaldırma telaşındaydım.

Yıldızlar ÖlünceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin