you may steal a little kiss

1.5K 162 221
                                    

Wooyoung

"Nereye gidiyoruz?" diye sordum cevap vermediği halde San'a onuncu kez.

"Aç mısın?" dedi sorumu es geçerek. Gözünü yoldan ayırmıyordu.

"Hayır, evden çıkmadan önce yedik ya." dedim ben de. "Klimayı kapatır mısın? Çok sıcak oldu."

"Daha tam iyileşmedin." dedi ve çalan radyoyu kapattı. Bir sebepten dolayı uyandığımızdan beri gergin duruyordu.

Bu gerginliği bana yansısa da belli etmemeye çalıştım. San'la sahildeki evinde beş gün geçirmiştik. Bu sürede dışarıyı geçtim, yataktan bile çıkamamıştım. San beni fazla şımartarak benimle ilgilenmişti.

Dışarı çıkacağımızı söylediğinde bu yüzden heyecanlanmıştım.

San klimayı kapatmadığında üzerimdeki montu çıkarıp arka koltuğa bıraktım ve bana büyük gelen San'ın hoodiesini parmaklarımın ucuna kadar çekip onlarla oynamaya başladım.

"Eve uğrayıp en azından şarj aletini falan almak ister misin?" diye sordu kırmızı ışıkta durduğumuzda bana dönerek.

Eve gitmek istemiyordum, Seonghwa'yla karşılaşmaya hazır değildim. Muhtemelen bana çok kızgın veya kırgındı. İki seçenek de karnıma ağrılar girmesine sebep oluyordu.

San'la telefonlarımız farklı model olduğu için evde bana göre şarj aleti yoktu ve telefonumu kullanamamıştım. Seonghwa'yla ne kadar konuşmak istesem de konuşamamıştım bu yüzden.

Şimdi ise fazla geç kalmış gibi hissediyordum ve onun gözünden bakınca ben ne desem ona bahane gibi gelecekti muhtemelen.

"Gerek yok." dedim ben de ona dönerek. Direksiyonu tutan ince parmaklarının ritim tutmasını izledim.

Bugün gözlüğünü takmıştı, saçları alnına dökülüyordu. Spor giyinmişti ve siyahtan farklı olarak ilk defa ayağında gri eşofmanı vardı.

Onu ilk gördüğümdeki zamanlar gelmişti aklıma. Bana tamamen bir yabancıyken, kimseye anlatmayacağı şeyleri anlatmıştı.

Her şeyden uzak kaldığım sahildeki evde çok daha fazla yakınlaşmıştık. Bana kendi hakkında bir sürü şeyden bahsetti.

Birbirimizle konuşacak çok şeyimiz vardı bu yüzden günler çabucak geçmişti.

San dışarıya gözüktüğünün aksine çok duygusal biriydi. Konuşmayı, anlatmayı seviyordu. Verecek çok fazla sevgi ve ilgisi vardı etrafına. Bunu ne zamandır kendine sakladığından tam emin olmasam da bana fazlasıyla verdiğine emindim.

Onu ne dinlemekten, ne izlemekten hiç sıkılmıyordum.

Arkadan korna sesleri geldiğinde San hemen önüne dönerek yola devam etti.

Bu dalgınlığı beni güldürürken onun gergin havasını da biraz olsun almak istedim.

"Araba kullanırken gözümde ekstra bir artın oluyor." dedim ona takılarak.

Bana dönmeden yutkundu.

"Direksiyonu falan çok güzel tutuyorsun." dedim bunun bir anlamı olmadığını bilsem de. Direksiyonu başka nasıl tutabilirdi ki insan?

"Boynumu da öyle tutsana." deyip siyah hoodiesinin kolunu çekiştirdim azıcık.

Bir yandan gülüyordum çünkü onunla uğraşmak çok eğlenceliydi.

"Al elimi senin olsun, ama bu konuyu kapatalım." dedi ve sağ elini bana uzattı.

Kahkaha atarak elini tutup kucağıma aldım ve parmaklarıyla oynamaya başladım.

seventh floor of hell/woosanhwa ♧Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin