2. Bölüm

30 10 10
                                    

Medya; Ahenk

- Ahenk -

İzlediğim görüntülerin kanımı dondurması ya da korkmamı sağlaması gerekirken, umursamaz bir biçim de Yankı'nın kalktığı dönen sandalyeye oturup biramdan bir yudum aldım.

Diğerleri de umursamadan eski yerlerine otururken Deniz ufak bir kahkaha atıp "Az önce bir katili bayılttığının farkında mısın?" Diye bir soru yönlendirdi Caner'e.

Caner gülerek kayıtları izlemeye devam etti. Bir süre sonra bize dönerek yine umursamaz bir biçimde omuz silkti "Peki o cesetle aynı çatının altında durmamızı ne yapacağız?" Yankı şokla yerinden kalkıp Caner'in yanına ilerleyince Deniz de onu takip etti.

"Bodrum da mı bırakmış ceseti? Saklasaydın bari amca o ne öyle." Deniz'in umursamaz sesine hafifçe gülüp yerimden kalkarak içki şişelerinin olduğu dolabın yanında ki merdivenden bodruma doğru ilerledim.

"Ceset cidden ordaysa ne yapacağız?" Yankı'nın sorusuna "Meraktan bakacağız sadece sonra da siktir olup gideriz, bize ne" diye cevap veren Caner'i herkes onaylayınca bodrumun ışıklarını yakıp etrafa bakındım. Çürümüş et kokusu midemi bulandırırken elimi burnuma koyup merdivenin kenarına oturdum.

Deniz ilerde ki kutuya ilerleyip eline tozlanmış bir içki şişesi alıp şaşırdığını belli eden bir ses çıkardı "Yuh amına koyayım, götümü satsam alamam bunu. Giderken bir kaç tane yürütelim şunlardan" gülerek onları izlerken Yankı'nın attığı çığlıkla hepimiz ona döndük.

Galiba kurbanı bulmuştu.

"Orospu çocuğu, giderken başkalarını da yanına alma derdin varsa katilinden başla önce" adamı birden görünce verdiği tepki normal gelse de gülmeden edemedim.

Caner gülerek oraya için ilerleyip cesede bakmaya başladı.

Onlar cesetlerle ilgilenirken ben Deniz'in yanına gidip sırt çantama yıllanmış içkileri doldurdum.

Bir fotoğraf çekme sesi gelince arkamı döndüm Yankı cesetin yanında özgürlük işareti verip dil çıkarıyordu Caner'de fotoğrafını çekiyordu. Cidden mi?

Caner "Hadi gelin. Bi selfiemiz yok mu?" Diyip cesedin öbür tarafına geçince arkamda ki tezgaha yaslanıp onlara dalga geçer gibi baktım.

Deniz "Burdan çıkalım." Diyip arkasını dönüp merdivenlere ilerledi. Yankı "Hey bu adamı gömelim. Böyle kalmasın" dediğinde güldüm.

"Bu saatte hiç umrumda dahi olmadığım bir insanla ve onun kokmuş cesediyle mi uğraşacağım? Sanmam."

Yankı gözlerini devirip "Bende hayrına yapmıyorum o piç adam uyandığında ilk burayı kontrol edecek ve görecek ki adam yok, gitmiş." Dedi.

Deniz merdivenlere yaslanıp "Ve katil birini başımıza bela olarak alalım? Süper!" Dediğinde kıkırdayıp tezgaha oturdum. Ne çok başlarına iş açmak isteyen aptallar var.

"Bilmem. Bu bey amca da iyi birine benzemiyor, o da. Gömelim! Hemde bu tekelin arkasına."

Caner'de adamın bir eliyle oyalandı, düşünür gibi bir ses çıkardıktan sonra "Hadi kalk. Ayaklarından tut bey amcanın." Diye birden ayağa kalktı.

Yankı "Hey kolları bende. Bu adam ölü ve şişman." Dedi.

Caner gözlerini kısıp "İnsanların hayatlarına ve kilosuna karışman çok saygısızca hanımefendi." Dedi son derece yargılayıcı bi sesle.

Tekele geldiğinden beri kıkırdayıp hatta kahkaha atan ben hayatımda hiç gülmediğim kadar güldüğümü fark ettim bu yüzden tezgahtan inip elime yanda ne işi olduğunu asla bilmediğim küreği aldım.

Cesedi taşıyan Yankı ve Caner merdivenlerden geçerken Deniz gözlerini devirip "Bir tane de bana versene." Dedi.

Omuz silkip "Kendin al." diye yanından geçtim ve merdivenlerden çıkmaya başladım. Kürekte amma ağırdı.

Adamdan gelen çürümüş et kokularını duyumsadığımda kenara geçip sabaha kadar kusasım geliyordu.

Deniz arkadan homurdana homurdana gelirken üst katta ki tezgahta bıraktığım birayı alıp o kokuyu bastıracak şekilde içtim.

Tekelin büyük arka arazisi ormanlıktı. Ormanlığın içinde ise mezarlık vardı, biliyordum çünkü orada hep çizim yapıyordum.

Deniz küreğini içiyle vurup "Başla kazmaya, hadi." Dedi.

Ormanlığı incelememi kesip önüme döndüm. Yeni yağmur yağmıştı bu yüzden topraktan gelen kokular çok güzel ve keskindi, adamın kötü kokusunu engelliyordu.

Toprağı kazmaya başladım, peki bu biraz güç ister ve benim şuan tek uygulayabileceğim güç bira şişesini kaldırmak.

Çaresizce Caner'e baktım, anlamış gibi pis pis sırıttı, sonra yanıma gelip küreği aldı ve kazmaya başladı.

Üşümüş parmak uçlarımı birbirine sürttüm, Eylül ayındaydık ve hava ölümüne soğuktu.

Çıplak bacaklarıma çevirdim bakışlarımı. Onları hissetmeyi son 3 saattir bırakmıştım.

Siyah postallar ayağıma büyük geliyordu, palyaço gibi durduğuma yemin edebilirim. Eh, çalmıştım zaten.

Adamın koşmaktan kızarmış yüzü ve sinirli ifadesi aklıma gelince kıkırdadım. Her neyse...

Kayanın yanına koyduğum birayı alıp kayaya oturarak içmeye başladım.

"Bey amcayı alalım." Caner'in sesiyle kayanın yanında oturarak duran amcaya tekme atıp güldüm.

"Deli sürtük." Caner'den gelen sesle daha da güldüm.

Yankı "Amcama kötü davranma." Diye gülüp hızlı bir şekilde amcanın kolundan tutup kendine doğru çekti ve kazdıkları yere düşmesini sağladı.

"Oldu sanırım." Kafamı kaldırıp adamın yüz üstü yatışına baktım, mükemmel.

Ben ayağımla, Yankı sopayla Deniz ve Caner kürekle toprakları geri döşedik. Harika olmuştu.

Saçlarımı düzeltip "Bittiğine göre içmeye devam?" Diyip tekele ilerleyecekken tekelin orda o adamı gördük.

Bir eliyle kanayan burnunu diğer eliyle ise gömdüğümüz adamı vurduğu silahı tutuyordu..

runawayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin