Agliophobia

239 38 2
                                    

Jeongin, Hyunjinin evine gidecekti.
Çantasını toplayıp yola çıktı.
Yollarda yürürken etrafa gülümsüyor, yüzünün güzelliğini saklamıyordu.
Fakat takip edildiğini hissediyordu.
Adımlarını yavaşlatıp arkasına baktı.
Anormal bir şey yoktu.
Yoluna devam etti.
Hyunjin'in evine yaklaştığında bir markete girip yiyecek, yara bandı,ağrı kesici ve Hyunjin'in en sevdiği pastayı aldı.
Parayı ödedikten sonra kasiyere teşekkür edip marketten çıktı.
Hyunjinin evine ilerlerken biri elindeki poşeti çekip kenara poşeti kenara fırlattı.
Jeongin elinden çekilen poşetin şiddetiyle savruldu.
Duvara çarpmıştı fakat düşmemişti.
Kendisinden iri birinin ona yaklaşmasıyla yutkundu.
Duruşunu düzeltip  hafifçe eğildi.
Karşısındaki çocuk onu yakasından tuttu ve cebinden bir çakı çıkardı.
Jeongin korkuyla titremeye başladığında çocuk kahkaha attı.
Jeonginin yüzüne iğrenmiş bir şekilde bakıp yumruğunu Jeonginin kusursuz yüzüne indirdi.
Ardı kesilmeyen yumruklar karşısında Jeongin çok dayanamadı.
Burnu ve dudağı kanıyordu.
Engel olamadan yere yığıldı.
Gözleri kapanmak üzereydi.
Çocuk jeongine tekme atmaya başladı.
Karnına,sırtına,bacaklarına... Her yerine yediği tekmelerle nefesi kesiliyordu.
Gözünden akan yaşlara engel olamıyordu.
Sadece hareketsiz bir şekilde duruyordu.
Çocuk, Jeongin'i biraz daha hırpaladıktan sonra çantasından değerli eşyalarını aldı.
Jeongin'in market poşetini de alıp uzaklaştı.
Jeongin'in zar zor açık kalan gözleri gökyüzüne çevrildi.
Alacak mıydı Tanrı canını?
Yanına mı gidecekti Tanrının?
Gök yüzünde bir Yıldız mı olacaktı Jeongin?
Hareket ettikçe durumu kötüleşiyordu.
Sonunda dayanamadı ve gözlerini kapattı.
Nefes alışları bile belli olmuyordu.
Hava kararmıştı.
Saat kaç olmuştu?
Yola çıktığında hava aydınlıktı.
Hyunjin ise evde aklını yitiriyordu.
Titreyerek oturduğu yerden kalkıp odanın içinde yürümeye başlamıştı.
Tırnaklarını yiyor, Jeonginin nerde kaldığını düşünüyordu.
Şu saate kadar gelmiş olması gerekiyordu.
Neredeydi?
Telefonunu alıp jeonginin numarasını tuşladı.
Kimse açmadı.
Neredeydi?
Hyunjin titriyordu.
Çok korkuyordu.
Fakat kafasını toparlaması lazımdı.
Jeongin onu arkada mı bırakmıştı?
Neredeydi?
Hava kararmıştı.
Hyunjin maskesini ve beresini takıp dışarı çıktı.
Jeongin'in okulunun yolunu tuttu.
Fakat daha yola çıkalı 10 dakika olmuştu ki sokak lambasının yanında yatan, yüzü kan yüzünden kırmızı olmuş bedeni gördü.
Hyunjin beyninden vurulmuşa döndü.
Jeongin.
Küçük meleği.
Yüzü kan içinde, ışığın altında yatıyordu.
Hyunjin titremeye başladı.
Jeonginin yanına çökmüş, elini yüzüne uzatmıştı.
Eli titriyordu.
Ağlamaya başladı.
Bir elini Jeongin'in bacaklarına, diğer elini sırtına yerleştirdi.
Jeongini kucağına alıp göz yaşları içinde evine döndü.
Apartmana girerken Jeongin gözlerini araladı.
Hyunjinin yüzünü her hâliyle tanırdı.
Yüzüne ufak bir gülümseme yerleştirdi.
"Hyung-"
Sözünü tamamlayamadan öksürdü.
Ağzından birkaç damla kan çıkınca Hyunjin'in ağlaması  hızlandı.
Daireye girdiklerinde Hyunjin, Jeongini yavaşça yatağa bırakıp yere çöktü.
Eli cebinde gitti fakat bu sefer kaçamazdı.
Banyoya gidip ilk yardım setini aldı.
Bir havluyu ıslatıp odaya geri döndü.
Titreyen elleriyle Jeongin'in yüzünü temizledi.
Jeongin zorda olsa gözlerini araladı ve gülümsedi.
"Hyung..."
Hyunjin ağlayarak Jeongin'in yüzünü temizledi.
Hyunjin,Jeonginin pantolonunun dizlerinin yırtıldığını görünce alt dudağını ısırdı.
"Sana giyecek bir şey bulacağım, hareket etme"
Hyunjin gittikten kısa bir süre sonra Jeongin yavaşça yattığı yerden dikeldi.
Her yeri acıyordu.
Dudağına gelen kan tadıyla yüzünü ekşitti.
Ağlamaya başlamıştı fakat güçlü olmalıydı.
Tişörtünü kaldırıp vücudundaki morluklara baktı.
Gözlerini silip tişörtünü indirdi.
Hyunjin odaya girdiğinde Jeongin'in kalktığını gördü.
Yanına yaklaşıp bebeğinin yanaklarını avuçladı.
"Sana en sevdiğin pastayı almıştım Hyung.. özür dilerim."
Hyunjin ağlamaya başlamıştı.
"Aptal, tek düşündüğün boktan bir pasta mı? Şu hâline bak Jeongin"
Jeongin gülümseyip Hyunjinin elindeki kıyafetleri aldı.
" ben giyinebilirim, salonda bekle beni"
"Benden utanıyor olamazsın, benden vücudunu da gizleyemezsin. Her şeyinle bana aitsin. Neden çıkayım? Bırak ben giydireceğim"
"Hayır Hyung, boşver ben iyiyim. Giyebilirim"
Hyunjin, Jeongin'e garipseyen bakışlarını yöneltti.
Hızlı bir hareketle Jeonginin tişörtünü kaldırdı.
Hyunjin gördükleriyle dona kalmıştı.
Bedenini nefret ele geçiriyordu.
Yumruğunu sıktı.
Jeongin kıyafetleri kenara bırakıp Hyunjin'in boşta kalan elini tuttu.
"Hyung, önemli değil. Hissetmiyorum bile"
Hyunjin, Jeonginin morluklarından birine dokundu.
Jeongin kısık ve acı dolu bir sesle inledi.
"Bana bir daha yalan söyleme Yang Jeongin"
Jeongin başını aşağı eğip elleriyle oynamaya başladı.
Hyunjin, Jeonginin çenesini tutup ona bakmasını sağladı.
Hiçbir şey söylemeden öylece durdular.
Hyunjin eğilip Jeonginin dudaklarını öpmeye başladı.
Jeongin karşılık verdi.

Ya' aburnee || hyunin ☽Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin