Cafuné

182 20 7
                                    

Jeongin çantasını toplayıp sınıfından çıktı.
Felixin yanına koşup yanından ilerlemeye başladı.
"Jeongin beni rahat bırak"
"Felixie Changbinle konuşurken çok tatlı oluyorsun"
"Kes sesisini veya seni öldüreyim"
"Gel öldür hadi"
Jeongin kıkırdayıp Felixle dalga geçmeye devam etti.
"Peki ya senin sürekli Hyunjin Hyung'a bakışlarına ne demeli"
Jeongin boğazını temizleyip felixin omzuna vurdu.
"Her şeyi yanlış yorumluyorsun"
"Tabii canım"
Jeongin göz devirip Felixe el salladı ve yolları ayrıldı.
Jeongin dar sokaklarda ilerlerken düşünceleri başını ağrıtacak kadar yoğunlaşmaya başladı.
Niye ilişkilerini gizliyorlardı?
Veya ortada hâlâ bir ilişki var mıydı?
Jeongin birine çarpınca düşüncelerini şimdilik kenara kaldırıp karşısındaki uzun bedene baktı.
Hyunjin.
Jeongin yumruğunu sıkıp karşısındaki çocuğa sert bir bakış attıktan sonra yolunda ilerlemeye devam etti.
Hyunjin gözlerinin dolmasına engel olamamıştı.
Jeonginin peşinden ilerledi.
İkisi de sessiz bir şekilde ilerliyordu.
Jeongin aniden durdu.
Hyunjin de durup ellerini ceplerine soktu.
Jeongin arkasını dönmeden konuşmaya başladı:
"Niye geldin? Birine ötmeyeyim diye mi? Merak etme, ağzım sıkıdır."
"Jeongin.."
Jeongin Hyunjine dönüp işaret parmağını Hyunjinin göğüsüne koydu.
"Senin yüzünden nerdeyse kemiklerimi kıracaktım, bir sürü kez saldırıya uğradım, bana karşı saldırıda buluna bilme ihtimalin varken yanında durdu-"
"Neden böyle yapıyorsun?"
"Canımı acıttın çünkü. Sana anlayış gösteriyorum her seferinde fakat sorunları olan tek kişi değilsin. Senden başka bir sürü sorumluluğum v-"
"Özür dilerim Jeongin.. Asla senin canını acıtmayacağımı sen de biliyorsun ama neden böyle yapıyorsun? Sorumlulukları ve kalbi olan tek kişi sen değilsin."
"Hyunjin, gidebilir miyim artık?"
"Nereye gidiyorsun?"
"Yurda-"
" yurt bu tarafta değil"
"Canım dolaşmak istedi"
" tamam Jeongin. Nasıl istersen öyle yap. Ve lütfen bizi de düşün. Benim de kalbimin ve duygularımın olduğunu bilerek karar ver"
"Peki Hyung, görüşürüz"
Jeongin önüne dönüp ilerlemeye devam etti.
Yurda gitmiyordu.
Sadece dolaşmak ve hava almak istemişti.
"Lütfen beni rahat bırakın"
Jeongin duyduğu sesle olduğu yerde kalakaldı.
Sesin geldiği yöne doğru ilerleyip uzaktan sesin geldiği kişiyi izlemeye başladı.
"Sevgilin illa sana uyuşturucu veriyordur, uğraştırma bizi ucube. Elinde olandan biraz vermek ne kadar zor olabili-"
"Size söyledim... Sevgilim uyuşturucu falan kullanmıyor. Ayrıca bende de yok. Lütfen rahat bırakın beni"
Jeongin kahverengi saçlı çocuğun etrafını çevreleyen kişileri hafifçe dürtüp ona dönmelerini sağladı.
"Vay vay.. Hwang'ın orospusu değil misin s-"
" ağzını topla."
Jeonginin sert sesi herkesi hayrete düşürmüştü.
Adam alay eder gibi gülüp Jeongine döndü.
"Kendinden 5 yaş büyük biriyle sadece parası için sevişiyorsun. Belki sana mallarından da veriyordur. Yaptığın şeyi söylediğimde mi kaba oluyor sen yapınca kaba olmuyor mu?"
Adam gülünce Jeongin yumruğunu sıktı.
Tamamen unutulan çocuk yavaşça uzaklaşırken Jeongin ona bakıp gitmesine izin verir gibi hafifçe kafasını salladı.
Çocuk koşarak Jeonginin geldiği sokağa girdi.
"Sen ne kadar cesursun böyle... hayret ediyor insan. Gerçi önemli bir insanın orosp-"
"Neden susup evine dönmeyi tercih etmiyorsun?"
Adamlar gülüp Jeonginin üstüne ilerlediler.
"Küçük tilkinin cesareti yüksek anlaşılan. Kafan da güzel sanırım, bu cesaretin başka açıklaması olamaz."
"Lütfen beni rahat bırakın, uzatmazsanız kimse zarar görmez."
"Hah!"
Adamlar jeongin'i kenara sıkıştırdı.
İki adam Jeonginin kollarını tuttuyordu.
Diğer adam elleri cebinde Jeongin'in çırpınışını izliyorlardı.
Jeongin bağırmaya başlamıştı.
Suratına yediği tokatla dona kaldı.
Canı acıyordu.
Adamlar bütün ceplerini arıyorlardı.
Çantasını etrafa saçtılar.
Jeonginin yapabildiği tek şey titremekti.
Geldiği sokakta duran iki bedene baktı.
Daha demin kurtardığı çocuk ve..
Hyunjin, demek isterdim.
Fakat hayır.
Hyunjinden daha kısa fakat Hyunjin kadar güçlü gözüken biri vardı.
Adam yanındaki küçük bedenle Jeongin'e doğru yaklaştı.
Jeongin'i tutan adamlar gelen kişiyi görünce diğer arkadaşlarını dürtüp oraya bakmasını sağladı.
Adamlar jeongini yere fırlatıp kaçmaya başladılar.
Küçük beden Jeongin'in yanına doğru koşarken yanındaki adam kaçan adamların arkasından gülerek onları izliyordu.
"Koşma Jisung, düşeceksin"
Küçük beden Jeonginin kolundan tutup ayağa kalkması için yardım etti.
"Ah.. Yang Jeongin.."
Jeongin hafifçe eğilip gözlerini yere dikti.
"Ben Minho. Hyunjin'in yakın arkadaşıyım. Veya bir sıralar öyleydim. Ah.. bu da Jisung."
Jisung gülerek Jeongine baktı.
Ardından boğazını temizleyip dudaklarını araladı.
"Seni.. arkada bıraktığım için özür dilerim.. Tek başıma o adamlarla baş edemezd-"
"Sorun değil Jisung.. İyi olmana sevindim."
"Hyunjin'i aramalı mıyım?"
Jeongin yumruğunu sıkıp kafasını hayır anlamında salladı.
Gözleri dolmaya başlamıştı.
Eşyalarını yerden toplayıp yoluna devam etmeden önce konuştu.
"Teşekkür ederim"
Cevabı umursamadan yürümeye hatta koşmaya başladı.
Hyunjin yoktu.
Yanında değildi.
Fakat bu kendisinin suçu olabilirdi.
Yolunu değiştirip Hyunjin'in evine ilerledi.
Minho çoktan Hyunjin'e olanları anlatmıştı.
Hyunjin salonunun ortasında dona kalmıştı.
Hareket edemiyor, düşünemiyordu.
Boşluğa düşmüş gibi hissediyordu.
Bir tanecik meleği her zaman onun yanındayken o meleğinin yanında olamamıştı.
Zilin çalmasıyla kapıya koştu.
Kapıyı açtığında gördüğü Jeongin yüzünden titremeye başlamıştı.
Jeongin içeri girip kapıyı kapattı.
Hyunjin yerinden kıpırdamamıştı bile.
Jeongin kollarını Hyunjin'e sardı.
Hyunjin kendine gelmiş ve ağlamaya başlamıştı.
Kollarını meleğine sarıp yüzünü saçlarına gömdü.
"Özür dilerim... özür dilerim... Yanında olmam gerekirdi. Onlara öyle şeyler söyledikleri için hadlerini bildirmem gerekirdi.. Özür dilerim.. yapamadım.."
"Hyung.. sakin ol ben iyiyim. Lütfen sakin ol."
Hyunjin ince parmaklarını sevgilisinin saçlarında dolandırıp sevgilisinin kokusunu içine çekti.
Jeongin derin bir iç çekip kendini Hyunjin'den uzaklaştırdı.
"Gerçekten iyiyim. Yemeğini hazırlayıp yurda döneceğim"
"Burada kalsan olmaz mı? Lütfen?"
"Hyung bahanelerim tükendi artık. Yurda bir daha geç kalırsam atılacağım"
"Benle kalırsın işte?"
"Olmaz Hyunjin, ailem.. zaten bana kızgınlar. Bunu göze alamam."
Jeongin mutfağa gidip malzemeleri çıkarttı.
Hyunjin ayaklarını yere sürterek Jeongin'in yanına gitti.
Titremesi durmamıştı.
Jeongin'in başına dert açmaktan bıkmıştı.
Her şeyin suçlusu kendisi gibi geliyordu.
Hem başarısız hem geleceği olmayan biriydi.
Jeongin'in tam tersiydi fakat bu gidişle Jeongin de Hyunjin gibi olacaktı.
Fakat Jeongin bunu pek umursamıyordu.
Zaten hiçbir şeye katlanamıyordu.
Hyunjin ona iyi geliyordu.
Her yerde gerginken Hyunjin'in yanına gelince bütün stresi uçup gidiyordu.
Yemek hazır olunca tabaklara yemeği döktü.
Üstündeki kazağı çıkartıp koltuğun üzerine koydu.
"Kazağımı buraya bırakıyorum, kötü hissedersen kullanabilirsin.."
"Neden bu kadar iyisin?"
Jeongin, Hyunjin'in dediği şeyi duymadan evden çıkmıştı.
Hyunjin kendini koltuğa atıp kazağı eline aldı.
Sabahtan beri aklında çalan şarkının sözleri dudaklarından dökülmeye başladı.
"Her zaman kötü biri olacağımı düşünürdüm. Şimdi bundan eminim"
Gülümsedi ve kazağı kenara bırakıp Jeongin'in hazırladığı yemeğe baktı.
"Çünkü sen çok iyisin ve ben senin gibi biri değilim"
"Kendine bir bak, ben sadece sana tapıyorum."
"Umarım birgün öğrenebilirim, neden benim çok özel biri olduğumu düşündüğünü."

꧁☔︎︎꧂

sonraki bolum final 😼
çok takar mısınız bilmiom

Ya' aburnee || hyunin ☽Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin