2.

186 20 5
                                    

Gelen mektubun üzerinden 2 hafta geçmesine rağmen ben hâlâ ilk günki gibi korku ve merak içerisindeydim.

Vücudumda çokça salgılanan adrenalinden olsa gerek, yerimde duramıyor, büyük salonumun tüm köşelerini turluyordum.

Gelen o mektup da neydi öyle? Bir eşek şakası mıydı?

Bana böyle saçma türden şaka yapacak hiçbir tanıdığım yoktu. Tanıdığım insanlar şaka bile yapmazdı. Onlar olgun, işlerini ve ailelerini düşünen nezih insanlardı.

Böyle aptalca ve mahlukça şakalar yapabilecek olan bir insan maksimum 15 yaşında rock dinleyen ergenlerden fazlası olamazdı.

Uzun düşünme seansı sonrasında mektubu alıp polise götürmenin ve şikayette bulunmanın en mantıklı seçim olduğunu bulmuş ve odama doğru çıkmıştım.

Üzerime siyah kot pantolonum, beyaz gömleğim ve siyah ceketimi hızlı bir şekilde giyinip çantamı aldım. Seri bir şekilde aşağı kata inip evden çıktım.

Arabama yürürken bile mektup ile bakışıyordum. Bu mektubu yazan kişi noktalama işaretlerine oldukça dikkat etmiş, kağıdı çok düzenli tutmuştu. Yazısı ise gerçekten güzeldi.

İşte buydu aklımı karıştıran unsur.

Eğer bunu küçük bir çocuk yazsa bunlara pek önem göstermezdi.

O mektubu yazan kişi beni yakından tanıyordu. Bir düzen hastasıydım. Bunu sadece pek yakın olduğum 2-3 dostum bilirdi.

Fakat dostlarımın böyle ergence şakalar yapabileceğini sanmıyordum. Bir an kuşkulanıp onları evime davet etmiştim ve olanları anlatmıştım. Fakat yapmadıkları açık bir şekilde belliydi. Mektup onları çok fazla endişelendirmiş ve korkutmuştu. Çok endişelenmelerini istemediğimden daha sonrasında mektubun bir yanlış anlaşılmadan dolayı evime geldiğini söyledim onlara.

Yalandan nefret ederim ama bunu yapmam gerekirdi. Sonuçta bu mektubu yazan kişi gerçekten beni öldürmeye çalışıyorsa ve bunu yakınlarımın da bildiğini anlarsa onlara büyük zararlar verirdi. Benim yüzümden hiç kimsenin hayatını kaybetmesini göze alamazdım. Özellikle en yakınlarımın.

Nihayetinde arabama binip polis karakoluna geldiğimde ofise girip durumu kısa ve öz bir şekilde onlara anlattım.

Polis memuru mektubu iyice inceleyip minik notlar aldı. İnceleme aşaması bitince bana döndü ve konuşmaya başladı.

"Bayan Kim, bu mektup sizin için bir tehlike arz ediyor olabilir. Sonuçta ne amaçla yazıldığını henüz bilmiyoruz. Bu nedenle mektubun araştırma sürecinde lütfen evinizden çıkmayın ve gerekli önlemlerin alın."

"Gerekli önlemleri alacağım. Teşekkür ederim," çantamı alıp oturduğum deri siyah koltuktan kalktım. "İyi günler efendim."

Dikkatli bir şekilde arabama binip eve geldiğimde ılık bir duş almanın iyi bir fikir olacağını düşünüp banyoya ilerledim.

Bir an aklıma gelen mektupla duraksadım. Ya o mektubu yazan kişi şuan içeride ise? Beni öldürmeye geldiyse?

Korkunun ecele faydası yoktu. Ne olacaksa olsun artık diye düşünerek kapıyı açtım. Kalbim yerinden çıkacakmış gibi hissediyordum. Öyle ki bacaklarım artık beni tutacak gücü kendinde bulamamış ve titremeye başlamıştı.

Banyoya göz attığımda beklediğim hiçbirşeyin banyoda olmadığını farkettim. Banyo temizdi. Huzurla nefes verip küveti ılık suyla doldurdum. Kıyafetlerimden kurtulup kendimi ılık suya bıraktığımda, suyun gerilmiş bedenimi ne kadar yumuşattığını hissettim. Bu his, hoştu.

Yarım saat sonrasında duştan çıkıp kendimi odama attım. Üzerime saten geceliğimi geçirip yatağa uzandım. Telefonumu geniş yatağımın yanındaki kahverenhi komidonun üzerinden alıp saate bakacağım sırada o şeyi farkettim.

Ordaydı. Yeni bir mektup.






caro ruby || jensooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin