-Sabah Sehun'un ağzından-"Ne diyorsunuz ? Luhan ölmedi. Böyle bir şey olmadı. Beni Luhan'a götürün.Çabuk diyorum.Suho bir şeyler söyle!!Xiu sen niye susuyorsun ? Chanyeol kenarda ağlamayı bırakta şunlara bir şeyler söyle. Neden hiç biriniz bir şey yapmıyorsunuz ?! Neden neden delireceğim neden? "
Ben bağrınırken Xiu en sonunda konuştu:
"Üzgünüm Sehun. Çok üzgünüz.Ama dün gece net bir şekilde gördük. Onu kaybettik.Erken müdahale etmeliydim.Hastalığını farketmeliydim.Sadece bizim için sabretti. Fanlar için.Hiçbir şey söyleyemeden bir veda bile edemeden gitti.Bizim neşeli geyiğimiz bize veda edemedi.."
"Tamam Xiu lütfen artık sus.Dayanamayacağım...Lider olarak onu koruyamadım.Hepsi...Ama hepsi benim suçum.Hiç biriniz bu kadar üzülmeyi haketmiyorsunuz.Keşke tüm üzüntülerinizi ben hissedebilsem.Aptal ben! Neden onunla daha çok ilgilenmedim ? Niye bir derdi var mı diye sormadım--"
dedi Suho.Söylediklerinden sonra hıçkırarak ağlamaya başladı.Yanında gözleri ağlamaktan şişmiş ve görünmeyen Tao da ağlamaya başladı.
"Kimsenin suçu değil.O gökyüzünden çağrıldı ve şimdi orada huzurla uyuyordur.Eminim bizi böyle görmek istemezdi.Biz böyle yaparsak oda oradan ağlar. Hadi silin gözyaşlarınızı.Burda kalmamızın artık bir faydası yok.Eve gidelim ve yarın ki defin töreninde ona en güzel şekilde veda edelim."
dedi Lay.Arkasından hızla dışarı çıkan Krisi gördüm.
Kris...Grubun soğukkanlı ama duygusal lideri.Göstermesede hepimizden çok üzüldüğüne eminim. Ifadesiz suratının altında ne kadar acı çektiğini anlayabilirim.
Eve geldiğimizde kimse tek kelime etmedi.Kris hariç hepimiz salonda oturuyorduk. Ve birde geyiğim hariç...Bu düşünceyle tekrar bir ağlama krizi geçirdim.Sakinleştiğimde eve geleli yalnızca 1 saat olduğunu farkettim ama sanki koca bir gün geçmiş gibiydi.D.o sessizliğimizi bozdu:
"Bir şeyler yemek ister misiniz ?Ne pişireyim size ?"
D.o cevap alamadı. Kimsede iştah yoktu.Bende sessiikten başka bir şey istemiyordum zaten.
"Iyi hepiniz çok açmışsınız. Biraz samgyeopsal pişireyim." dedi D.o.
Ne dediğinin farkında değildi galiba!
"O Luhan'ın en sevdiği yemekti!"
diye bağırdım.Ayağa kalktım ve D.o ya doğru yürümeye başladım.Sinir başıma vurmuştu.Kendimde değildim sanki.Yumruğum hazırdı ,elimi havaya kaldırdım tam vurmak üzereyken Kai elimi havada tuttu.
"Bu şekilde olmaz Sehun !! Kendine gel. Herkes senin kadar üzgün.Artık kendine çeki düzen ver." dedi.
Tam boşta kalan elimle bir yumruk da Kai'a hazırlıyordumki lider seslendi :
"Birbirinize en çok destek olmanız gereken günde bunu yapamazsınız.Bir daha pişman olacağınız şeyler yapmanıza izin vermeyeceğim. Sehun sen neden gidip Kris ne yemek istiyor diye sormuyorsun.Hadi git ve onunla ilgilen." dedi Suho.
Sinirli ve gergin olmanın kimseye faydası yoktu. Bende lidere güvenerek Krise bakmaya çıksam iyi olurdu.
"Haklısınız ben çok üzgünüm" diyip üst kata fırladım.
"Hyung...Sen ağlıyor musun yoksa ? "
Kris kırmızı gözleri ile bana baktı.Gözyaşları hala devam ediyordu.
"Ben....bilmiyorum.Sencede çok ani olmadı mı ? Diğerleri ağladığımı görmesin..Lider olarak en azından ben. ..ben güçlü kalmalıyım."
O konuştukça içimden birer ikişer parçalar kopuyordu sanki.
Babamı ağlarken görmekten hiçbir farkı yoktu .Babalar öyle sık ağlamaz.Ağladıklarını görmezsin.Gözünde onlar hep güçlü ve duygusuz yaşarlar. Bazende hiç umursamadıklarını düşünüp yanlış anlarsın.Ama bir kere ağladıklarını gördüğün an her şeyi unutursun ve 'o da ağlayabiliyormuş' dersin.Ve her damla batar kalbine.Benim içinde şimdi aynı durum geçerliydi.Gözümdeki bu güçlü kaya şimdi toza dönmüştü sanki.Hıçkırıklarının arasında 'koruyamadım,ben olmasaydım başka bi lider olsaydı korurdu' gibi şeyler söylüyordu. Krisi daha önce hiç böyle görmemiştim.
O ağladıkça ben de ağladım.Sarılarak destek olmaya çalıştım.Ama bende onun kadar çökmüştüm.Luhan sız ilk sabah hiç de kolay geçmiyordu.
Odamda sakladığım soju şişelerini çıkarıp Krisin odasına getirdim.Elimde Sojularla birlikte ne dersin bakışı attım.
Kris burnunu çekerken
"Hyungunun yanında içmeye utanmıyor musun ?"diyip enseme vurdu.Gülümsedim.Sanırım soju etkisini gösteriyordu. Tüm öğlen odadan çıkmamıştık. Krisle konuştukça acıyı benim hissettiğim kadar derim hissedebildiğini anlamıştım.
*
Gözümü açtığımda kendimi Krisin odasında yerde donmuş halde buldum.Sızmış olsam gerek.
Yerden doğrulurken düşüncelere daldım. Saat ikide tam ikide Luhan'ı sonsuzluğa uğurlayacaktık.Hala...hala daha inanamıyorum.Odadan çıkmak üzereyken telefon titremesi duydum.Ses Krisi uyandırmıştı.
Kris yarı uykulu bi şekilde eliyle yatağının kenarındaki telefonumu işaret etti.
Gelen her ne paket ya da indirim mesajı ise umrumda değildi.
Ama bu mesaj sıradan birinden değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hunhan is real
FanfictionIlk itirafın ardından gelişen olaylar... bazen Sehun bazen Luhan'ın gözünden aşk... Peki Sehun yanında olmadan yemek bile yiyemeyeceği Luhan için nelere katlanabilir ? Luhan Sehun için ne kadar sabredebilir ? Aradaki aşk tüm uzak mesafeleri yok edeb...