" Bir varmış bir yokmuş ,
Evvel zaman içinde
Kalbur saman içinde
Develer tellal ,
Pireler berber iken.
Ben anamın beşiğini
Tıngır mıngır sallar iken. "Sahnede Auguste'u kovalayan Clown gibi kovaladı Ay'ı Güneş. Öyle ki Auguste'un bu beceriksiz kaçışını gören yıldızlar şayet insan olsalardı eğer bu gösteriye katıla katıla gülebilirlerdi. Ama hala sığındıkları gecenin karanlığında henüz bir bedene bürünememiş ruhsuz Akuma'lar gibi izlediler bu gösteriyi ve efendileri olan Ay'ın devrilişini. En sonunda Güneş yıldızları da onunla birlikte kovdu ve bir gün daha gecenin karanlığından azad etti bu dünyayı.
Sıcak ve az önce verdiği mücadeleden yorulmuş seyrek ışıklarını ilk sevinçle karşılayan gece soğuğunun şanssız yapraklarını kapattığı çirkin bataklığın güzel Lotus çiçekleriydi. Sarı ışığın verdiği umudu içlerine çekerek tek tek açtıkları rengarenk yaprakları dakikalar içinde çamurlu bulanık bataklık suyunu adeta binbir renkte parlayan mozaik bir cama dönüştürdü.
Bu eşsiz manzaradan biraz uzakta tüm görkemiyle İtalya'nın göbeğinde parıldayan sarayın hizmetçi evinin arkasındaki ufak ve eski bir Şapel'de kirlenmekten çekinmeden boylu boyunca yere uzanmış Allen en sevdiği masalın tekerlemesini başını sallayarak tekrar tekrar mırıldandı. Başının bu nazik hareketleriyle yüzünün etrafına düşen ve onu gıdıklayan kar beyazı saçlarını kulağının arkasına sıkıştırdı. Yeni ağaran güneş Şapelin tavanındaki uyuyan mozaik camları uyandırmış içeriyi büyülü bir ışık kaplamıştı , şüphesiz Crown Clown Şapelinin doğan güneşle büründüğü bu sihirli anlar Allen'in gün boyu en çok sevdiği anlardı.
İnce parmaklarıyla kirlenmesin diye yerden biraz yukarıda tuttuğu tek şey olan deri kaplamalı kitabın sayfalarını okşadı ve büyük bir sevinçle devam etti.
" Bir ormanın en derin ,
En karanlık yerinde
Güçlü ve güzel bir Canavar Prenses yaşarmış.
Ay ışığıyla çağırılıp
İnsan ülkesinde dolanırmış.
Küçük bir kalenin
Mehtaplı bahçesinde
Bir Prense aşık olmuş.
Ancak Prenses bir canavar imiş.
Sırtında kül rengi kanatlar varmış.
Canavar Prenses ne yapacağını bilemez bir halde
Az gitmiş uz gitmiş
Dere tepe düz gitmiş
Çayır çimen geçerek
Lale sümbül biçerek
Soğuk sular içerek
Ayla ayla bir güz gitmiş.
Birde dönüp ardına bakmış ki ne görsün?
Gide gide bir arpa boyu yol gitmemiş mi!
Aşkından biçare
Yere çökmüş
Ağlamış ağlamış
Tâ ki ormanın kenarında yaşayan bir cadı onu duyup sorana kadar.
'Ne istiyorsun canavar?'
Prenses güzel yüzünü kaldırıp
'İnsan olmak istiyorum!' ve 'Ona bağlı olmak istiyorum!' demiş.
Cadı şöyle cevap vermiş :
'Olur ama kanatlarını bana vereceksin. Ancak şunu aklında tut ki kendini nasıl gizlersen gizle bir canavar olan sen günün birinde Prensin yaşamını tüketeceksin.......'
Natal Matal Martaval ,
İşte Size Duyulmadık Bir Masal ; ""BAKA DESHİİİİİ!!!"
Allen masalı okurken daldığı hayallerden şeytana papucunu ters giydirecek kapasiteye sahip Ustasının sesiyle kabustan uyanır gibi uyandı. Kitabı yere düşürmemeye çalışarak hızla kalktı ve tek eliyle üstünü silkelerken kitabı torbasına koyup parçalanacakmışcasına tekmelenen kapıya koştu. Tam elini tokmağa atmıştı ki kapıyı kıran sevgili ustası sayesinde kapı ile duvar arasında can vermekten son anda kurtuldu. Kızıl saçlı şeytan öğrencisinin yerde can çekişen haline bakarak.