20.04.2020 Seul
Sakura ağacından kopan toz pembe kiraz çiçeği yer yer ağarmış siyah saçlara düştüğünde yaşlı kadın irkilmiş buruşmuş ellerinden birini saçlarına götürmüştü. Parmak uçlarına yumuşak baskı uygulayan kiraz çiçeğini kavradığında ince dudakları kıvrılmış kiraz çiçeğini yüzüne yaklaştırmıştı. Burnuna dolan tatlı koku ile gözlerini kapattı. Bir koku insanı 32 yıl geriye götürebilir miydi? Zihnine dolan anılarla gözlerini kapattı. Yıllar musluktan akan küçük damlalar gibi geçmişti. İlk başta aşağılayacak kadar yavaş bir o kadarda birikip endişe edilecek kadar çok. gözlerini araladı. Tatlısıyla acısıyla bir hikaye yazmıştı. Gerçi şimdi bu hikayenin son demlerinde final yapmaya günler sayıyordu ama her defasında geçip giden sayfaları aralamaktan alıkoyamıyordu kendini. Kiraz çiçeğini avuçlarının arasında sıkıştırdı. Bakışları ilerdeki banka oturan genç kıza kaydığında ilgi ile izlemeye başlamıştı. Siyah sık saçları beline kadar dökülüyor incecik belini sarıp sarmalıyordu. Beyaz teni ve v şeklindeki sivri çenesi ile ne kadar da gençliğindeki o toy kıza benziyordu. Omzundaki çantanın askılıklarını çıkardı. Fermuarı indirip kalemlik ve defter çıkardığında etrafa kısa bir bakış atmış tam o saniyede kendisini izleyen yaşlı kadın ile göz göze gelmişti. Ne yapacağının şaşkınlığı ile kafasını eğdiğinde yaşlı kadın gülümsemiş kendisine dönen bedene gelmesini işaret etmişti. Genç kız işaret parmağını göğsüne yasladı. Hala emin olamıyordu. Yaşlı kadın kafasını salladı. Çantası ve defterini kavrayıp banktan kalktığında utangaç bir hareketle gözlerini hala kendisini izleyen kadına dikmiş aradaki mesafeyi kısa sürede yok etmişti. Banka oturdu.
"Merhaba büyük anne "
Yaşlı kadın dudaklarına buruk bir gülümseme yerleştirdi. Sıfatlarda insanlarla birlikte büyüyordu. Tıpkı diğer bütün her şey gibi.
"Merhaba tatlım. Aniden çağırdığım için çok özür dilerim. Sadece seni o kadar çok kendime benzettim ki içimde seninle konuşmak gibi küstah bir istek oluştu. Engel olamadım. Sanki seninle konuşursam 32 yıl önce ki kendimle konuşacakmışım gibi bir his peydahlandı. Rica etsem bu isteğimi gerçekleştirir misin? Benim için 15 dakikanı ayırabilir misin?"
Genç kız karşısındaki kadının kibarlığına karşı hayranlıkla iç çekti. Çoğunlukla beyazların ağır bastığı uzun siyah saçlarını sol yanına doğru yatırmış üzerine giydiği uzun kollu elbisenin kollarını bileğine kadar sıvamıştı.
"Benim için bir zevk olur büyük anne. Sizin gibi tecrübe ile donanmış bir hanım efendi ile sohbet etmek eminim ki çok değerli bir zaman yaratacak bana. "
08.09.1988 Daegu
Ay ışığı bahçenin karanlık yerlerini aydınlatırken baykuş sesleri ona eşlik ediyordu. Jisoo nefes nefese bankın yanına geldiğinde göğsünde çizim defterini tutuyordu. Etrafta göz gezdirdi. Herhangi bir yabancı silüete rastlamadığında derin bir nefes vermiş kendini banka atmıştı. Bu sefer zor kurtulmuştu. Bayan veronica saat 12 de yurdu kontrol etmeye geliyordu. Jisoo'nun ranzasındaki battaniyenin altındaki yastığı görürse bir felaket yaşanırdı. Aslında bundan öncesinde çok kez yakalanmıştı. Fakat seul de yaşayan anne ve babası için son kredilerini çekiyordu. Bu kredinin sonlanması durumunda özellikle annesinin denetiminde eğitimine devam ederdi. İşte felaket dediği kısım böyle başlardı.
Yaklaşık iki yıl önce amcasının yanına daegu'nun en prestijli okulu, sosyete çocuklarının akın ettiği fransız mektebini okumak için gelmişti. Amcası ünlü bir piyanist olduğu için bu mektebe alınması zor olmamıştı. Tabi giriş için kriterlerin başını IQ testi çekiyordu. Yinede amcasının payı çok büyüktü.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
1988'jisoo's violinst boy, vsoo
Historia Cortakeman çalan adam ile Fransız mektebinde okuyan genç bir kızın hikayesi • "Ellerimin hep keman ve arşeyi tutmak için var olduğuna inanan aciz ruhum senin ince belin ve gül tanesi yanakların karşısında sadece şapka kaldırabiliyor matmazel" [ kim jiso...