Kat 1 Kadın

88 10 7
                                    

Tarih:13.11.2014

Saat:07.45

   Selam,  sevgili arkadaşım. Bugün burada ikinci sabahım ve üçüncü günüm. Dün gece atıştırma zamanında Kızıl Sultan sinir krizi geçirdi. Etkinlik odasını darmadağın etti.  Hıçkırıklarını tam burdan, 501 den duyabiliyordum. Yani Yonca Oda dan. Kızıl Sultan'ı bilmezsin şimdi sen. Adı Fatma. Turuncuya çalan kızıl saçları olduğu için ona Kızıl Sultan adını verdik. 30 yaşlarındadır.Tam bilmiyorum. Ama bugün yok. Kat 1'e gönderilmiş olmasından çok endişe ettik. Ama gönderilmemiş. Bu arada arkadaşım sana bir şeyi yanlış söylemiş olabilirim. Burası rehabilitasyon olmayabilir. Ama yani bir ruh sağlığı ve sinir hastalıkları hastanesinin bi bölümü işte. Ne fark eder ki?

     Sana ilk olarak Kat 1 Kadın'ı anlatmak istemiştim.Çünkü bugün taburcu oluyor. Adı Sezen. Kısa, küt, çikolata kahve saçları var. 1.70 boylarında ince ve güzel bir kadın.30 yaşlarındadır o da.Bir oğlu olduğunu biliyorum. 10-12 yaşlarında olmalı.Onu çok özlediğini söylüyor. "Taburcu olsamda onu doya doya öpüp koklasam." diyor. O da Kat 2 ye Hatunla ve benimle beraber aynı gün geldi. Kat 1 den geldiği için ona Kat 1 Kadın diyorum. Tabiki yüzüne demiyorum. Kırılabilir. Kızabilir. Kat 1'i çok merak ediyorum ben aslında. Ama sorup saygısızlık etmek istemedim.Çünkü cidden çok şirin şeker bir kadın.Eşiyle çok fazla problemi olduğunu biliyorum. Telefon saatlerinde onunla kavga ettiğini tam burdan duyabiliyorum. Nasıl bir insan eşini hastanedeyken bile üzüp kırabilir?

"Şimdiki aklım olsa evlenmezdim." diyor Kat 1 Kadın.Bende evlenmeyeceğim. Cidden. Ben aşık olsamda beni kabullenecek biri olacağını sanmıyorum. Aşk konusunda zerre umudum yok. Zaten burayada umudum olmadığı için kapatıldım ya. Neyse,  Kat 1 Kadın'a devam edelim.

   Kat 1 Kadın, bu hastaneye ilk geldiğinde doktoru onu Kat 1'e yatırmış. 21 gün orada kalmış. Doktoru bir süre sonra ona Kat 2'ye çıkması gerektiğini söylemiş ama o uyum sağlayamayacağını düşünüp kabul etmemiş.Ama çok pişman."Keşke daha önce Kat 2'ye gelseydim." diyor.  Kat 1'in şartları cidden daha ağırmış. Düşünsene sevgili arkadaşım.  Buradaki kurallar bile bana ağır gelirken Kat 1 de olsaydım herhalde daha fazla delirip zemin kata yollanırdım.(Espiriydi bu. Gülmen lazım. Zemin katta bi şey yok.Sanırım.Hadi gül şimdi.) Neyse işte konuya dönelim. Ben onun çok güçlü ve çok iyi bir kadın olduğunu düşünüyorum. Onun hakkında biraz araştırma yaptığımda ortaya çıkanlar çok ilginç.  Eskiden aynalarla konuştuğunu öğrendim. Üstelik sadece aynalarla değil, yüzünü yansıtan herhangi bir nesneyle bile konuştuğu olurmuş. Yansımalarda bambaşka dünyalar olduğuna yansımaların başka paralel evrenlerdeki benliklerimizle olan karşılaşmalarımız olduğuna inanıyormuş. Düşünsene yolda yürüyorsun. Bir bakkalın önünden geçerken paralel bir evrendeki başka bir sen de o bakkalın önünden geçerken bakkalın camında birbirinizi görüyorsunuz. Dönüp saçınızın güzel olup olmadığınızı kontrol ediyorsunuz.Yansımadaki o kişi aslında sizsiniz. Ama başka bir evrendeki siz. Adı farklı. Ailesi farklı.  İnancı, dünya görüşü farklı. Ama o yansıma evrenler arası kapı görevini görüyor. Size birbirinizi gösteriyor. O kendi evrenindeki bakkalın camından sen kendi evrenindeki bakkalın camından onu görüyorsun. İşte Kat 1 Kadın'ın tedavi görmeden önce inandığı şey buymuş. Herhangi bir nesnede yansımasını gördüğünde onunla konuşur, onun başka bir evrendeki benliği olduğuna inanırmış. Ama asıl tuhaflık yansımanında ona cevap vermesiyle başlıyordu. Evet. O daha kötü hastayken yansımaların ona cevap verdiğine inanırmış. Ki bunu görürmüş. Duyarmış. Hissedermiş. İnsan bazen diyor ki. Belkide Sezen abla hasta falan değildi. Belkide harbi harbi gerçek. Ve o sadece bu gerçeği görebilen şanslı biridir. Olamaz mı? Belkide asıl hasta olanlar bizleriz ve gerçekten yansımalar bize cevap veriyor ama biz görmüyoruz. Bizi izliyorlar. İçtiğimiz suda. Baktığımız aynada. Girdiğimiz dükkanın camında. Hatta bir arkadaşımızın göz bebeğinde. Yansımalar her yerde. Belkide bunun bir anlamı vardır. Ya da belkide biziz yansıma olan. 

Geçenlerde bir aynayı dakikalarca izledim, ona dokundum. Acaba Sezen abla haklı mı diye. Öylece kendimi izledim. Haklı olabilir mi acaba dedim kendi kendime. Kendi göz bebeklerime baktım. Ama en ufak bir mesaj göremedim. Ama belkide yansımam çığlık atıyordu belki diğer evrenle ilgili bir şeyler için beni uyarmak istercesine vuruyordu aramızdaki o ince cam parçasına. Ama ben görmüyordum. Ya da belkide onu netçe görmemi ve duymamı engelleyen bir sis perdesi yoktu aramızda. Belkide o gözlerinin içine baktığım dakikalarca izlediğim kızdı benden bir uyarı bekleyen. Ya da bir çığlık. Bir mesaj.  Olabilir miydi? Mümkünmüydü bu? Hayır. Kafayı yememem lazım. Kızıl Sultan gibi Kat 1'e gönderilmek istemiyorum. Hah. Söylemeyi unuttum değil mi? Kızıl Sultan huzursuzluk çıkardığı için Kat 1'e yollandı. Bence bu çok sinir bozucu. Yani o kadının yardıma ve huzura ihtiyacı varken anlayışa ihtiyacı varken onu bilinçsiz hastaların arasına yollayıp buranın değerini  anlasın hizaya gelsin diyorlar. Bence bu kaddarca ve bencilce.

Neyse Sezen ablaya geri dönelim. Az önce onu lavabodan "Hayır gerçek değil." diye fısıldayarak çıkarken gördüm.  Hemen koşarak lavaboya gittim ve aynaya baktım. Ama gördüğüm tek şey kendimdi. Normal olan da buydu zaten. Ne görmeyi bekliyordum ki ben? Yani ne görebilirdim ki? Saçmalık. Bunların hepsi kocaman bir saçmalık. Ama Sezen ablanın iyleşmediği ortada. Hâlâ yansımalarım ona bir şeyler söylediğine inandığına eminim. Onunla aynı odayı paylaşmaya korkuyormuyum? Eğer yansıması ona beni öldürmesi gerektiğini söylemezse. Bence bir sorun yok. Cidden ha aynalarla konuşmuş ha kaşığındaki yansımasıyla. Kime ne ki?

   Ben penceremin kenarına çıkıp kitap okurken bazen yanıma gelir pencereden dışarıyı uzun uzun seyreder. Acaba dışarıyı mı özledi derdim. Ya da belkide penceredeki yansımasını izliyordu. Kim bilebilir ki diğer evrendeki benliğinin ona ne söylediğini. Belkide onu kontrol etmeye çalışıyordu paralel benliği. Ya da onu kontrol eden diğer evrendeki benliği olmayabilir. Belkide o diğer evrendeki benliğine emir veriyordur. Belkide o yönetiyordur diğer evrendeki Sezeni? Mümkün mü?Belki mümkün belki değil. Ama bir önemi yok.Çünkü tansiyon ölçtürme zamanımız geldi. En kısa zamanda geleceğim yanına ve anlatmaya devam edeceğim. Sanırım.

Saat:20.57

Olanlar korkunçtu. Ciddi manada ödüm patladı. 501 in penceresinde oturmuş kendi halimde kitabımı okuyordum.Canım sana bir şeyler yazmak istememişti. Onun yerine bir şeyler okumayı tercih etmiştim. 501 ve 502 arasındaki camla kapalı koruma altındaki küçük hemşire odasından gelen korkunç çığlıkla yerimde zıpladım. Benimle beraber yatağında yatıp her zamanki gibi battaniyesini başına çeken Mandalina Teyze de zıpladı. O da cidden çok korktu. Ama korkulmayacak gibi değildi. O korkunç cam sesini ve çığlıkları duyduğum anda yapabileceğim en aptalca şeyi yaptım. Neler olduğuna bakmaya gittim. Psikiyatri bölümünde ne yapacağı belli olmayan hastaların arasında olay çıkınca yapılacak hata mıdır bu? Ama işte kediyi merak öldürür derler. Ama zaten kapıya ulaşmam bile beş adım sürerdi yani uzanıp baksamda olup biteni her şekilde görebilirdim. Mandalina Teyze kalkıp banyo kapısının oraya Hatun'un boş yatağının arkasına saklanırken ben kapının yanına gittim. Dışarı baktığımda gördüğüm manzara tam anlamıyla korkunçtu. Hemşire odasının koruyucu camları parçalanmış, yerler cam kırıklarıyla ve kanla kaplıydı. Sezen abla duvarın bir köşesine sinmiş kanayan ellerini kulaklarına kapatmış hıçkıra hıçkıra ağlarken  nöbetçi hemşirede dehşet içinde psikiyatriste telefonla haber veriyordu. Hemşirenin kolundaki derin yaradan yere damlayan kan zaten Sezen ablanın kan kaplı yüzü nedeniyle iğrenç görünen bu manzaraya daha da pis bir hava katıyordu. Kat 1 Kadın "Yapmayacağım.  Beni buna zorlayamazsın." diye fısıldarken koşarak gelen görevliler onu oturduğu köşeden kaldırıp götürdüler. Nöbetçi hemşire yarasına baktırmaya giderken başka bir hemşire nöbeti devraldı. Cidden korkunçtu. Ve sonra bir eleman gelip Sezen ablanın eşyalarını topladı. Sonra hademe gelip yerleri temizledi sonra Sezen ablanın yatağının nevresimlerini değiştirdi. Sezen abla gitti. Ama taburcu olmadı. Onu Kat 1'e geri yolladılar. Ben onun iyleşmediğini zaten biliyordum. İlaçlarını, su içer gibi yaparken ağızından suyun içine bırakıyor sonra yanıma gelip bazen açık olan pencereden dışarı döküyordu. Umursamamıştım. Yemin ederim umrumda olmamıştı.Ama şimdi pişmanım. Belkide zamanında hemşirelere söyleseydim bu durumu, belkide Sezen abla bugün tamamende olmasa kısmen iyleşmiş bir biçimde oğluna sarılıp hasret gideriyor olabilirdi. Ama bana tuhaf gelen şey neden ilaçlarını içmediğiydi. Eğer bu kadar evlat özlemi çekiyorsa ilaçlarını kullanıp iyileşip taburcu olacağı gün-sözde bugün- huzur içinde evladına sarılabilirdi. Acaba yansımasının ona emrettiği şeyle varmıydı ki bunun bir bağı? Acaba yansıması ondan yapmayı istemeyeceği kadar korkunç ne istemiş olabilirdi? Kendi bilinçaltı ona nasıl böylesine zalim olabildi?

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Dec 27, 2014 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Yonca OdaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin