Bölüm 7 - "Amaç"

323 48 47
                                    

Olduğum yerde, ellerim zangır zangır titrerken Raz'ın üzerime diktiği gözlerinden sebebiyet daha da titriyordum. Başımı yere indirdim. Kaçmaya çalışsam dört bir yanım denizle çevriliydi. Kalmaya çalışsam rol kestiğim adamlardan, diğerine göre daha tanıdık olanı kafama bir kurşun sıkmak için bahane arıyordu. Kendime kızmanın bir anlamı yoktu. Geçmişe dalmıştım. Onun da hüzünlü Küçük Prens gibi gün batımını izleyeceğini düşünerek uyuyan anıları uyandırmıştım ve bu bana pahalıya patlamıştı.

Güneş masanın üzerindeki silahı reflekslerinin gücüyle çabucak kaptı ve ona dik dik bakan Raz'ı görmezden gelerek bana doğru adımlarken belinin arkasına taktı. Sakince ellerini kollarımın üzerine koyup beni yürümeye teşvik etmişti ancak bütün bedenim titrediğinden adımlarım sarsık ve düzensizdi.

Raz heybetli bedeniyle önümüzü kestiğinde istemsizce kendimi Güneş'in kollarının altına saklama ihtiyacı duymuştum "Kız kendine gelsin, sonra ne bok yiyorsan yersin," dedi ve Raz'ın göğsünden itip beni üst kata çıkardı. Yatak odasına beni bırakıp, odanın ortasında, öylece, arkamdan kapıyı kapatarak dışarı çıkmıştı. 

Odanın ortasında öylece dikilirken kendimi güvende hissetmiyordum. Odanın her bir yanı camdan duvarlarla çevrili olduğu için aşağıda, bana dik dik bakan Raz'ı hala görebiliyor olmak bana acı veriyordu. Kendimi giyinme odasına atıp yerdeki alışveriş torbalarının ortasına bıraktım. 

Tam da Raz ve Güneş ile bir anlaşma yapmıştık. Ben onlara yardım edecektim, onlar bana payımı ve özgürlüğümü verecekti ve bunun sonunda temiz bir şekilde işten sıyrılıp gidecektim lakin ben öylesine aptal ve dikkatsiz bir insandım ki kendi kendimi ele vermiştim. Yine kendi ellerimle yarattığım şeyleri yine kendi ellerimle aptalca kararlar vererek mahvetmiştim.

Dizlerimi kendime çekerken gözlerim kararıyordu. Bacaklarıma kollarımı sardım ve adeta hiç durmayacak gibi dönen başımı dizlerime yaslamamla birlikte gözlerimin kararması aynı anda olmuştu. Gerisinde hissettiğim tek şey boş midemin ağrılı bir şekilde kasılmasıydı. Uzunca süren karanlığın arasından sıyrılıp gözlerimi açtığımda hava kararmış, giyinme odasındaki kıyafetler adeta birer hayalet şeklini almıştı.

Kendimi güçlükle yerden kaldırdığım sırada boş midem bulandı ve kendimi yerden kaldırarak banyoya koştum. Arka arkaya öğürürken midemden dışarıya attığım tek şey safra suyunu andıran, damağımda acı tat bırakan sıvıdan başka bir şey değildi. Sifonu çekip klozetin kapağını kapattım ve sırtımı klozete yaslayarak başımın dönme hızının yavaşlamasını bekledim. Ne zaman bir konuda stres yapsam her daim sonu mide bulantısı oluyordu ancak bu kez açlığımın sebebiyet verdiği baş dönmesi de buna eklenince durum benim için umduğumdan da daha zordu.

Dağılan saçlarım ve üzerimdeki kıyafetlerim ıslaktı. Ağzımdaki acı tat iyice midemi bulandırırken oturduğum yerde üzerimdekileri çıkardım. Narin bir kız olmayı hiçbir zaman kabul etmek istemezdim. Her daim insanların beni korkusuz görmesini, kimseye eyvallahım olmadığını bilsinler isterdim. Dışarıdan öyle görünürdüm ancak değildim. Hiçbir zaman öyle olmamıştım. Ben, üzerime dikilen sert bakışlarla gözyaşlarına boğulup hıçkıra hıçkıra ağlayabilecek kadar narin bir kadındım. Kendimde tek sevdiğim şey, tüm bu kırılganlığın aksine başıma gelen kötü şeyleri çabuk unuturdum. Bana ya da bir başkasına zarar gelmesi, ertesi gün zerre umurumda olmazdı.

Sıcak suyu açıp altında durdum ancak bacaklarım hala beni taşıyamayacak kadar güçsüzdü. Suyun altına oturup bacaklarımı kendime çektim. Banyonun içi karanlıktı ancak gözlerim karanlığa alıştığından etraftaki eşyaları seçebiliyordum. Sırtımı duvara yasladım ve camdan diğer tarafta görünen denize gözlerimi diktim. Evet, artık konuştuğumu saklamak zorunda değildim. Bunun bana bir artısı vardı o da, yılanı bile deliğinden çıkarabilecek tatlı dilimdi. Evet, belki de şu hayatta kendimden bile daha çok güvendiğim bir şey varsa, o da tatlı dilimdi.

RAZ35Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin