2. Bölüm

79 9 2
                                    

Sabah gözlerimi açıyorum. Açmamla kapamam bir oluyor. Biri perdeyi açmış, güneş gözümü acıtıyor. Hemen sağ tarafıma gözlerim kısık bir şekilde açık kapıdan bakıyorum. Annem dün ki tavşandan kalan küçük bir kısmı pişiriyor. 37 nin ve 17 nin kahkahalarını duyuyorum. Annem 44 gülümsüyor. Yatakta bir on dakika kadar daha oyalanıyorum ve kendimi zar zorda olsa kaldırıyorum. Yere adım attığımda ayaklarımda botların olmadığını görüyorum. Bugün ziyafet ve ölüm var.

“gece dışarıya çıktığını hiç anlamadım 2.” Konuşan anneme gülümsedim. Ama arkası dönük olduğundan görmedi. Ebeveynlerimize anne-baba diye seslenemememiz ne kötü.

“biliyorum. Botlarımı sen mi çıkardın?”

“sen uyuduktan hemen sonra.”

“ama sen uyuyordun?”

“uyumuyordum, uyuyor gibi yapıyordum. Sen çıktıktan sonra hemen peşinden geliyordum ki arabayı gördüm. Neyse ki seni fark etmediler. Dün ki duyuruyu unuttun mu? Yada aklını falan mı kaçırdın sen?”

“hayır, izin verirsen yüzümü yıkayacağım 44.”

“peki tatlım, çabuk gel. Hazırlanacaksın…” elindeki bıçağıyla saati işaret etti ve bakmadan konuşmaya başladı.

“saat onbir buçuk ve bizim hazırlanmamız gerek. Bugün ziyafet var.”

Cevap vermeden lavaboya yöneldim.

“ha, birde saçını ben yapacağım!”

Cevap vermeyip yüzümü yıkadım. Tuvalete girdim. Lavabodan çıkıp sofraya geçtim.

“az yiyin ki ziyafete karnınız aç gidin ve doya doya yiyin.”

“44 mutlu davranmayı bırakır mısın? Bugün ziyafet olabilir fakat iki kişi saçma sapan Anar kuralları için kurban edilecek. Ne için? Tanrı’ya şükür için. İnsan öldürmek bir teşekkür değil. Neşeli olmayada çalışma. Ölen kişilerden birisi bizde olabiliriz! Kalabalıktan kişileri sessizce alacaklar, mutluymuş gibi davranma!”

Kimse ses çıkarmadan bana baktı. Sonra sessizce yemeklerini yemeye devam ettiler.

Yemeği yedikten sonra lavaboda aynanın önüne geçtim. Annem saçlarımı açıp sağ taraftan bir balık sırtı yaptı. Sol tarafı salık bıraktı. Üstüme giymem için her sene giydiğim elbiseyi verdi. Botlara uyan tek elbise.

17 ye baktığımda saçlarını yapıştırmıştı. Bu saç modeli nedense beni iğrendiriyor.

İkimize de bakıp gülümsedi 44.

“harikasınız.”

“harikasın diyecektin herhalde.”

44 gülüp, 17’nin yanaklarından öptü bana dönünce de gülümsedi ve beni de öptü.

“biz kurbanlardan olmayacağız hayatım, merak etme.”

Ona kafamı sallayıp mutfağa geçtim. Saate baktığımda on iki buçuktu ve çıkmamız gerekiyordu. Hazırlanıp tabaklarımızı aldık. Evden çıktığımızda kalabalıkla birlikte sürüklenmeye başladık. Ziyafet alanına geldiğimizde her yer tıklım tıklımdı. Sonunu göremediğim derecede uzun masada boş yer gözükmüyordu.  Oflayıp evden getirdiğimiz tabakları masadan yemeklerle doldurmaya başladık. Masayı boydan boya gezerken insanlar bağırıp çağırıyordu fakat umurumda değildi çünkü yemekler harika kokuyordu ve açtım. Bir müddet sonra tabağımdaki yiyecekler bir dağ oluşturduğunda abarttığımı fark ettim. Tam 44’ü çağıracaktım ki onlar aklıma geldi. Arkama baktığımda arkamda hiçbiri yoktu. Bir an içimi bir panik sardı. Telaşla yemek tabağını gelişi güzel bir yere bıraktım. Geldiğim yoldan hızlı adımlarla yürümeye başladım telaşla etrafıma bakarken kalabalığın uğultusu başımı ağrıtmaya başladı. Sabahları yolda giderken gördüğüm birkaç tanıdık surat vardı. Annemi babamı ve 17’yi almazlardı. Alsalar iki kişi alırlardı ve diğeri gelip bana haber verirdi. Bu olasılığı kafandan çıkart.

Yan tarafta boş masanın üstüne çıktım.

“hey ne yapıyorsun orada?!”

“insene orada yemek yeniliyor!”

İnsanları umursamayıp etrafıma bakmaya devam ettim. İleride 17’yi görmemle masadan hemen inip koşmaya başladım. Bazılarının tabakları, yemekleri döküldü. Bazılarıysa yere düştü. Umursamayıp koşmaya devam ettim. Kalabalığın arasında 17 nin yüzünü görmemle koşup sarıldım. Bir an irkildi fakat benim olduğumu anlayınca sakinleşip kollarını belime sardı.

“44 ve 37 nerede?”

“bilmiyorum…”

“nasıl bilmezsin?!”

“bilmiyorum işte, birden kayboldular.”

ne kadarda mantıklı bir cevap.

17’nin elinden tutup sürüklemeye başladım en iyisi görevlilerin kurbanları öldürdüğü yere gitmekti.

“2”

“ne var?” bir yandan da hızlı adımlarla ilerliyordum.

“şey, ben açım.”

“anne ve babamızın hayatı tehlikede olabilir ve sen yemek mi düşünüyorsun? Cidden mi?!”

“zaten eğer onlar seçildiyse yapacak bir şeyimiz yok demektir, ne yapabiliriz ki?”

Ne yapılacağı gayet açık.

Cevap vermeden yürümeye devam ettim. 17 bir şeyle mırıldanmaya başladı.

“2?”

“ne var 17 ne var?!”

“gönüllümü olacaksın? Yani eğer seçildilerse?”

Cevap vermedim. Yürümem koşmaya dönüştü. Biraz ileride babamı ve annemi görmemle rahatladım. Bizi görmeleriyle koşmaya başladılar. Koşup sarıldığımızda 44 bana gülümsedi. Sonra gülümsemesi soldu.

“neredeydiniz?” anneme sorduğumda babamla bakıştılar.

“açıklarım ama…”

Bir top sesi geldiğinde kurban edileceğini anlamak zor değildi.

“açıkla hemen. Ayrıca izlemek zorunda mıyız?”

“tatlım, 76 ve 14-“

“ne? Ne oldu?”

Bütün kalabalık hızla kurban edilecek yere yürümeye başladı. Bizde sürüklenirken annem hala oyalanıyordu.

“ne oldu söylesene!”

“biz babanla seçildik fakat…”

Yo, hayır.

Hızlı adımlarla kalabalığı takip ettim aralarda boşluk buldukça koşarak gittim. İleride başlarında siyah bir yün torba gibi şeyler olan iki kişi gördüm. Suratları gözükmüyordu.

Daha hızlı koşmaya başladım. Kalabalık durmuştu fakat ben koşuyordum. Sınır yerine geldiğimde ilerleyecektim ki görevliler durdurdular. Birine yumruk attım fakat dışına giydiği tuhaf şövalye zırfı gibi olan şeyden elim acıdı. Başkan Anar iki kişinin tam ortasına geçip bir mikrofon aldı.

“sevgili Anar halkı, ziyafetin kurban edilme aşamasına geldik. Bu yemekler için tanrıya teşekkür amaçlı edileceğimiz bu kurbanda bir kız ve bir erkek olmak üzere iki kişi kurban edeceğiz. Daha sık ziyafet yapmak dileğiyle…”

Zaten onların yemekleri var, isteseler bize verebilirler fakat Anar kuralları yüzünden saçma sapan kurban işleri oluyor. Görevliler silahlarını doğrultuyorlar. Tam o sırada kurbanların ikisininde yün torbaları kısa bir süreliğine kaldırılıp indiriliyor. Ölecek kişilerin kimler olduğunu gören kalabalık, göreceklerini görmüş gibi kafalarını arkaya çeviriyor. 14 ve 76’yı görmemle gözlerim doluyor.

Annem ve babam yerine gönüllü olmuşlar.

HAYATTA KALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin