2. Bölüm

25 6 2
                                    

Babasının ağızından dökülenlerle onlarla olan anıları geldi aklına o sıcak ve nemli günde balık tutmaları , doğum gününde gelen harika kolyeyi ilk takışı babasının yüzündeki gülümseme ama kendi kızları değildi o gözleri doldu usul usul sonra aklına daha farklı bir şey geldi:
Gerçek ailesi

Kimin kızıydı o annesinin saçları da onun gibi sarı mıydı? Babası'nın da güldüğünde oluşan çukurları var mıydı? Soyu nereye dayanıyordu? Ve bunun gibi bir çok soru doldu bir anda. Kafası karışıktı şimdi. Dudaklarından iki kelime dökülebildi "Gerçek ailem nerede?" babası ve annesinin aklına gelenler onlara acı vermişti çünkü bunu çok iyi bilmelerine rağmen kızlarından saklayacaklardı.

Öz kızları olmasada onların kızıydı o ne olursa olsun ilk adımlarını ilk baba deyişini ilk kek yapmalarını saçını kestirdiğinde bir saat durmadan ağlamasını onlar görmüştü başkası değil. "Bilmiyoruz kızım ama bir abin varmış Alor'da yaşıyormuş." kulaklarına bu kelimeler dolduğu anda aklında tek bir şey vardı.
Abisini bulmak.

🌜☀🌛

"Şu bavulu taşımama yardım et!" Ankanın cırtlak sesiyle gerçekliğe döndüğünü düşündü Ayza. Ne var ki hep gerçeklikteydi sadece o farkında değildi , o her ne kadar özgür olduğunu fark edemese de en özgür oydu aslında... Gecenin karanlığında ,her parladığında ne kadar da özgürdü.

Eray'ın onaylamayan bakışları Anka'yı buldu ama yine de bavulu taşımasında yardım etti. Hem konser hem de Ayzanın abisiyle tanışmak için burdalardı 4 günlüğüne kalacaklardı burda ama önce otele yerleşmelilerdi. "Otel neredeymiş?" Ayza belliki sıkılmıştı. Anka telefonunu açıp haritalara girdiğinde otelin aslında yürüme mesafisinde olduğunu fark etti. "Aslında uzak değilmiş isterseniz yürüyerek gidebiliriz hatta." Eray bu kadar bavulla nasıl gideceklerini merak etmişti. "Ben yürürüm." Ayza zaten yürümeyi hep severdi.

"Kızlar bu kadar bavulla yürüyemeyiz düşün önüme." Ayza onlara yürüyeceğini söyledi ve itirazlara aldırmadan yürümeye başladı.

Ayza
Çocukları geride bırakıp otele doğru yürümeye başladım. Hava kararmıştı ama daha ay çıkmamıştı. Karşımdan geçen karaltıyla gözlerimi kısıp etrafı taradım karşıma bir şey çıkmadığında omuz silkip önüme döndüm birkaç adım sonrasında karşımda bana bakan gölgeye döndüm elinde parlayan şeyin keskin bir çakı olduğunu fark ettiğimde adam bana doğru koşmaya başladı.Çığlık atıp elimi koruma amaçlı ileri uzattığımda elimden çıkan gri mavi ve sarı ışıltılar hızla elimden fırladı ve adamı parlayan şekilsiz bir taşa çevirdi ve taş gökyüzüne sonra da aya ulaştı. İki adım geriledim, bunu ben mi yapmıştım? Ben birini öldürdüm. Titremeye başladığımda gölgelerin içindeki siluet dikkatimi çekti. "Yaklaşma yoksa seni de öldürürüm." sesim kendinden emin çıktığı için kendime güvenim geri gelmişti -piskolojik olarak mümkün-.
O ise tehditimi umursamadan bana doğru gelmeye devam ediyordu. Başka çarem yoktu o beni öldürmeden ben onu öldürmeliydim. Elimi kaldırdığımda mavi sarı parıltılar kızla siluete doğru çıktı. Fakat siluet elini yukarıya doğru bir yay çizdiğinde önünde kırmızı kahverengi şeffaf bir kalkan oluştu ve saldırımı engelledi. Ama o anda arkasından gelen sarı ve beyaz parıltılar silueti yavaşça taşa çevirmeye başladı. "İntikamımı alacağım kehanetleri bozacağım." ve fazla klasik sözlerden sonra havada uçan şekilsiz bir taşa dönüştü. Arkasındaki adamsa bana doğru oldukça rahat bir şekilde gelmeye başladı. "Sen kimsin ?" yavaşça durdu. "Korkma seni öldürmek isteseydim şu an yaşamazdın." haklı olduğunu düşünerek bir şey yapmadım.

Ulaştığı anda benden tahminen iki yaş büyük Biraz önce beni öldürmeye çalışan adamın olduğu yerde durup bana bakmaya başladı. Ben de bu sürede adamı izliyordum. Yanıma geldiğinde üzerinde pelerin olduğunu gördüm beyaz bir teni, kırmızı hoş dudakları, sarı içinde beyaz parıltıları olan gözleri, beyaz denebilecek sarı saçları vardı.

"Merhaba " hafif kalın erkeksi bir sesi vardı. "Merhaba" neden burda ki . "Onu öldürdüm mü?" rahat bir şekilde sormuştum ama içten içe onu hapsetmiş olmayı diliyordum. "Onu hapsettin onu hapsetmeseydin o seni öldürecekti , senin ölmeni istemeyiz değil mi Ayza ?" yüzündeki hafif gülümseme içimi ısıtmıştı. "Adın ne ve adımı nereden biliyorsun?"şüpheyle sorduğum soruya tatlı gülimsemesiyle karşılık verdi ve gamzesi var. "Abin benim, adım Güner Sidef bana buraya geleceğini söylemişti ben de dedim ki Grazi'nin adamları bu fırsatı kaçırmaz ve buraya geldim arkadaşlarınla gelmeyecek miydin?" bir dakika o Grazi'nin adamları dedi onlar ne ve bizimkiler ya şimdi tehlikedelerse ben ne yaparım."Grazi de kim ?"

"Grazi her türlü gücü olan insanların güçlerini çalan bir pislik az kalsın senin gücünü de çalacaktı."

"Tamam. Arkadaşlarım arabayla otele gidiyorlardı ben de yakın diye yürüyecektim ya onlara bir şey olursa" nefes alışverişlerin hizlanmışsa ya onlara birşey olursa ne yapardım ben. "Onları görmek istiyorum." başını eğip sallayarak beni onayladı "Neredeler biliyor musun ?"

"Hayır ama siyah bir jiple Grand Asley'e gidiyorlar. " Nefes alış-verişlerim daha düzenlenmişti ve iyiki artık kalp krizi olma olasılığım azalmıştı. Bu sırada abim - telefonunu çıkarttı ve birini aramaya başladı. "Alo Esila Ayzayı aldım ama arkadaşları siyah bir jiple Grand Asley'e gidiyorlarmış onları bulabilir misin?" arkadaki sesler neredeyse iki dakika boyunca kesildi.

"Güner onları görüyorum ama peşlerinde birkaç gölge var buraya gel konumu atarım." Birkaç saniye sonra bir bildirim sesiyle abim konuma baktı. "Uzak değiller ama uçarak gidelim.. Hadi Ayza." Uçarak uçmak helikopter falandır belki ama yok yaa. "Uçarak?" şaşırmış bir şekilde bana döndü. Bu yüz ne ya. "Tahmin edeyim Sidef sana hiçbirşeyi öğretmedi ?" soru sorar gibi söylediği cümleyle kaşlarım çatıldı.

"Ne öğrenmem gerekiyordu ki?" derin bir nefes aldı ve ekledi; "Esila yanlız ve gölgeler sayıca fazla ama seni de yanlız bırakamam yanii seninle uçmamız lazım ama sen uçmayı bilmiyorsun. Gel ve bana sıkıca sarıl." neden ki yani neden. "Neden ki?" tamam sorum saçma ama onun söyledikleri daha saçma "Uçacağız." ve ben bir zeka abidesi hiç sorgulamadan ona sarıldım. EVET SARILDIM. Veeee sırtından çıkan sarı ışıl ışıl parlayan kanatları varmış. Acaba benim de var mıdır ? Ama ben soyleyeyim ben öyle altın rengi falan istemiyorum. Bence şu elimden çıkanlar gibi bir renk bana daha çok uyar.

Ve yavaşlayarak bir yere indi ama nasıl bir yere. Arkadaşlarım bir evin duvarına yapışmış karşılarında bir tane kız onları karşısındakı yaklaşık on kişiden korumaya çalışıyor. Elimi havaya kaldırdım ve adamların bir tanesini hapsettim abim de öyle kız ise adamların şaşkınlığından yararlanıp onlara elindeki ışıklı değneği deydiriyordu. Değen adamlarsa toprak parçalarına dönüşüp yerin altına gömülüyorlardı. Adamlardan ikisinin arkadaşlarıma saldırmak üzere olduğunu görünce iki elimi de aynı anda kaldırdım ve onları aynı anda hapsettim. Etrafıma baktığımda Güner ve o kızın nefes nefeseydi ve arkalarından üç kişi onlara yaklaşıyordu. "Yana kayınn!" ikiside aynı anda yana kaydıklarında ellerimi kaldırıp adamları hapsettim. Tüm adamlar ya hapsedilmiş ya da toprağa dönmüştü.

Ay TozuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin