tek bölümlük hikaye*
Genç bir adam.
İsminin önemi yok. Üniversiteye gidiyor. Keyifsiz, günün erken saatlerinde otobüse binmek zorunda olduğu için içinden homurdanıyor. Teni buğday rengi. İri elleri ve uzun parmakları var. Tırnakları yamuk kesilmiş ama tuhaf bir şekilde çirkin görünmüyor. Saçlarını kestirmeyi sevmez, taramayı da. Birbirine girmiş siyah dalgalı saçları var. Burnu biraz yamuk ama ne önemi var ki? Dikkatli bakılmadığı sürece fark edilmiyor. Dört yıl önce diş tellerinden kurtuldu. Dişlerinde üç dolgu var, sağ kulağında tek bir delik var ama şu sıralar küpe takmıyor. Genelde boynunda künyesi olur ama bugün takmayı unutmuş. Siyah dijital bir saat takar sol bileğine. Bugün siyah bir gömleğin için siyah kısa kollu giymiş, gömleğin iki kolu da iki kez katlanmış, bu yüzden tenindeki kahverengi-siyah benler çok net görünüyor.
Adamın boyu uzun değil, kısa da değil. Çok kilosu yok ama kilosu eksik de değil. Umursamaz pek. Kilosunun ya da boyunun ne önemi var ki? Dışarı çıktığında hep spor ayakkabı giyer, siyah, klasik. En sevdiği renk sarı ama göze batmaktan nefret ettiği için hep koyu renk giyer.
Çok samimi biri. İçten davranır. Morali bozukken kimseyle konuşmak istemez. Sinirliyken ise çok konuşur, çok söylenir. İşleri yolunda gitmezse küfreder ama aslında küfürden nefret eder. Hayatında üç kızdan hoşlandı, birine aşık oldu. Sonra unuttu çünkü biraz umursamaz. İki sevgilisi oldu, ikisi de hoşlandığı diğer iki kız. Biraz bencil bir adam ama bu huyundan hiç hoşlanmaz. Kendine hep kızar. Hayvanlardan pek hoşlanmaz ama hayvanlar için hep anketlere ve bağışlara katılır. Ormanları sever, doğum günlerinde fidan bağışı yapar.
Yaptığı iyilikleri unutur. Yaptığı kötülükleri ise hiç unutmaz. Dindar değil ama inancını sever. Herhangi bir bağımlılığı yok. Ha, affedersiniz. Bir bağımlılığı var, nane şekeri. Tuhaf, değil mi?Film izlemeyi dizi izlemekten daha çok sever. Roman okumayı manga okumaktan daha çok sever. Pahalı şeyleri sevmez ama cimri değil. Sevdiği şeyleri alır, gereksiz savurganlık yapmaz.
Adamdan daha fazla bahsetmeyi isterim ama sınırlı vaktimiz var, bekleyin, o şu an otobüste. Pekala...
Genç bir kadın.
İsmini öğrenmeseniz de olur. O üniversiteye gitmedi, şu an işe gidiyor. Cam kenarında oturuyor. Güneş yüzüne değiyor ama rahatsız değil, merak etmeyin. Güneşi teninde hissetmeyi çok sever. Kitap okuyor. Yazarını bilmiyorum, kitabın adını da. Ama yüzündeki ifadeye bakılırsa güzel bir kitap.
Kadının teni beyaz. Elleri ufak değil, büyük de değil. Uzun ince parmakları var. Dudakları minik ve toplu, tıpkı küçük bir kızın dudağı gibi. Kadının bazı dişleri çarpık, diş teli takmak umurunda değil. Kendiyle barışık. Zaten gülümsediğinde bu dişler sayesinde çok sevimli görünüyor, bunun farkında değil. Bugün beyaz bir kısa kollu tişört ve koyu renk bir kot giymiş. Siyah küt saçları omuzlarına değiyor. Ayaklarını sıkan bir spor ayakkabı giymiş, yeni bir spor ayakkabıya para veremez, kirayı ucu ucuna yetiştiriyor. Ailesiyle yıllardır görüşmüyor, tek yaşıyor. Hiç aşık olmadı. Hiç sevgilisi olmadı. Hayatıyla uğraşırken aşka vakti yoktu.
Çekingen ve mesafeli biri. Ama sevdiği insanlara karşı sıcacık. Sinirlenince ağlar, üzülünce de. Çok duygusal biri, okuduğu bir kitap, izlediği bir film onu kolayca ağlatır. Çabuk bağlanır. Depresif şarkılardan hoşlanır. Film izlerken çok dikkatli ve suskundur, hiçbir ayrıntıyı kaçırmak istemez. Roman okumak en büyük tutkusu. Kin tutar. Affetmeyi bilmez. Hayvanları çok sever, özellikle kedileri. Her ay huzur evindeki dedesini ziyaret eder, oradan ayrılırken fark ettirmeden ağlar.
Spor yapmaz, spor yapmaktan da hoşlanmaz zaten. Ama kilosu ve boyuna kafayı takıp durur. Türlü detokslar denedi şu ana değin, pek başarılı olduğu söylenemez. Ama yalnızca birkaç kilo fazlası var, farkında değil. Yüzüne dikkatli bakarsanız burnunun üzerindeki çilleri görebilirsiniz, o çillerden hiç hoşlanmaz.
Onlara dair söylenecek yüzlerce şey var ama bunun için vakit yok, bir şeyler olmak üzere. Okuyun hadi.
Şşşh, durun. Adam yalnızca birkaç saniye önce otobüse bindi. Ve cam kenarında kitap okuyan kadının yanındaki koltuk dışındaki her yer dolu.
Genç adam kadına bakıyor. Hiçbir şey düşünmüyor, tek derdi bir an önce okula ulaşmak. Oturuyor ve telefonunu kurcalamaya dönüyor.
Genç kadın yanına birinin oturduğunu farkında, bakmıyor. Umurunda değil. Tek derdi bir an önce iş yerine ulaşmak. Birkaç dakika sonra midesi bulanmaya başlıyor, evet, belliydi. Bu hep olur, midesi buna en fazla on dakika dayanır. Kadın kitabı kapatıyor ve gözleri camdan dışarı bakıyor.
Genç adam da telefonunu bırakıyor, hatırlarsanız başta söyledim, hiçbir bağımlılığı yok. Telefonu yalnızca iletişim için kullanır. Otobüsün içinde geziniyor gözleri. Boş boş insanlara bakıyor, sonra saatine bakıyor. On dakika sonra inecek. İç geçirip gözlerini camdan dışarıya çeviriyor.
Gözleri kadının profiline bir saniyeliğine değiyor. Sonra tekrar dışarı bakıyor. Kadın o bir saniyelik bakışı hissetmiş gibi başını adama doğru çeviriyor.
Tek bir saniyeliğine göz göze geliyorlar.
Aslında birbirleri için yaratıldıklarını bilmiyorlar. Zeus'un birbirinden ayırdığı çift kollu ve çift bacaklı yaratıkları hatırlayamıyorlar*. İkisi eskiden bir aradaydı, hatırlayamıyorlar. Tek bir saniyelik bakışta çok şey gizli, göremiyorlar.
Aslında o an tanışmaları gerekiyor ama farkında değiller. Kadın yeniden dışarı bakıyor ve adam da yeniden gözlerini içeride gezdiriyor.
Tanışsalar birbirlerinden hoşlanacaklar ve hatta birbirlerine aşık olacaklar. Belki evlenmeyi düşünecekler, evlenecekler ve iki çocukları olacak, ikisi de kız. Bilmiyorlar.
Adam otobüsten iniyor, kampüse girerken hiçbir şeyin farkında değil. Bir dakika önce hayatının aşkını, ruh ikizini, her şeyi olacak kadını tamamen kaybetti.
Kadın mide bulantısı geçtiği için kitabına geri dönüyor, hiçbir şeyin farkında değil. Bir dakika önce hayatının aşkını, ruh ikizini, her şeyi olacak adamı tamamen kaybetti.
Hadi ama... Bu gerçek bir hikaye. Sen, evet, sen, belki az önce ruh ikizinin yanından yürüyüp geçtin. Belki üç gün önce markette karşılaştınız, farkına varamadın. Belki yarın göz göze geleceksin onunla, umurunda olmayacak. Gördün mü? Burası gerçek dünya.
Adam derse girdi, kadın da o günkü müşterilerle ilgilendi, birbirlerinden habersiz.
Üzülme. Onlar farkında değil.
Sonuçta tüm ruh ikizleri yalnızca filmlerde buluşmaz mı?
xxx
*Yunan mitolojisindeki inanca göre Zeus insanları dört kollu, iki başlı ve dört bacaklı halde yaratır. Zeus'un varlığını unutan bu yaratıklara Zeus ceza vermek ister. Her birini kılıcıyla ortadan ikiye böler. Etrafa dağılan bu iki kollu, iki bacaklı ve tek başlı yaratıklar ömür boyu diğer yarısını aramakla lanetlenir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
bu bir film değil
Short Storytek bölümlük hikaye* Sonuçta tüm ruh ikizleri yalnızca filmlerde buluşmaz mı? xxx 210620