Irkçılık, bir başka deyimle faşizm İtalyan devlet başkanı Benito Mussolini'nin kurup yaygınlaştırdığı ve günümüze kadar uzanan hastalıklı, sapkın bir ideolojidir. Irkçılığın sözde milliyetçi bir akım olduğunu söyleyen ve düşünen insanlar ne yazık ki günümüzde dünyanın birçok ülkesinde halâ varlığını koruyor. Beyazın siyaha veya herhangi bir ırkın bir diğerine üstün olduğunu söyleyen bu ideolojide insanlar etnik köken olarak sınıflandırılıyor. İkinci sınıf insan muamelesi yapılan topluluklar zaman zaman bu duruma karşı isyan ediyorlar. ABD'de birkaç polis memurunun siyahi bir kalpazanı yakaladıktan sonra kelepçeleyip yere yatırarak diziyle boynuna uzun süre bastırması sonucu George Floyd adında bir adam hayatını kaybetti. Peki bu ABD başta olmak üzere tüm dünyada neden yankı uyandırdı? Çünkü bu olayın yaşanmasının hemen ardından akıllara ABD'de daha önce ırkçılık mağduru olup öldürülen siyahi vatandaşlar geldi. Ülke çapında milyonlarca insan ayaklanarak devlete karşı protesto yaparak dükkanları yağmalamaya başladı. Hatta ve hatta siyahiler beyazları da arkasına alarak Seattle eyaletinde özerklik ilan etti. Siyahilere karşı yapılan bu çirkin saldırı bir yana, insanların kendi ten rengini veya ırkını seçemediği halde ırkçılığa maruz kalması olağanüstü bir cahillik. Bu sorun toplumun eğitimsizliği, ahlâki yapısı veya psikolojik manipülasyona uğraması dışında başka şekilde ifade edilemez. Irkçılık bir zevk olamaz. Irkçılık milletleri muasır medeniyetler seviyesine taşıyamaz veya milletleri uygar bir toplum haline getiremez. Peki buna rağmen halâ neden ırkçılık yapılıyor? Almanya devlet başkanı Hitler ikinci dünya savaşı sırasında İtalyan devlet başkanı Mussoli'nin izinden gittiğini ve onu bir nevi öğretmen olarak gördüğünü söyleyerek ırkçılık fikrine destek vermişti. Bunun sonucunda Hitler yahudiler başta olmak üzere milyonlarca insanı katletti. 10 milyonun üzerinde insanı öldürdüğü ve bunların yaklaşık 6 milyonunun yahudi olduğu çeşitli kaynaklarda belirtilerek günümüze kadar gelmiş durumda. Savaş sırasında insanlık adına vahşet baş gösteriyordu. Erkek, kadın, yaşlı, çocuk demeden herkese tarihin en kötü işkencesi yapılıyordu. Herkes askerlerin kovalamacası eşliğinde Berlin sokaklarında çıplak bir şekilde gezdiriliyordu. İnsanların çoğu açlıktan öldü. Bir kısmı gaz odalarında yakılarak, bir kısmı trenlerde yakıt olarak kullanılarak, bir kısmı ise kurşuna dizilerek öldürüldü. Diğer ölüm şekillerine kıyasla kurşuna dizilmeleri konusunda şanslı olduklarını düşünüyorum. İşte olay bu kadar trajik. Kadınların çoğuna tecavüz edildi. Üstelik bu kadınların arasında hamile olanlar bile vardı. Askerler tarafından tekmelenen hamile kadınlar, nazi askerlerinin çocuklarını doğuran kadınlar ve daha birçok vahşet. Şu an dünya üzerinde ırkçılığa karşı olan insanların çoğunluğu oluşturmasına rağmen hala sempati duyan insanların da var olduğu aşikar. Küresel olan bu sorunu dünyada çözmeye belki gücümüz yetmeyebilir fakat ülkemizde aşacağımıza inancım tam. İnsanları Türk, Kürt, Arap, Göçmen veya herhangi bir etnik kökene mensup olduğu için ayırt etmeyelim. İnsanları topluma kazandıralım. Mustafa Kemal Atatürk'ün izinden giderek ve insan yaşasın ki devlet yaşasın mantalitesi ile hareket ederek ülkeyi muasır medeniyetler seviyesine hep beraber taşıyalım.