Herkes Gider Mi

113 5 0
                                    

Hâlâ yalnız mısın?
Sadece özgür.
Peki mutsuz?
Sadece alışmış.
Peki ya aşık?
Sadece eksik.

Peki ya sen?
Hâlâ bekliyor musun?
Beklemek, şimdi hiç duymayan birine,
Dünyanın en güzel şarkısını söylemek kadar anlamsız.

Peki ya umut?
Umut, şimdi hiç görmeyen birine,
Gökkuşağını anlatmak kadar zor ve imkansız.

Sanki ağırlıksızdım bulutların üzerinde. Bembeyaz bir elbiseyle hissiz bir şekilde yürüyorum. Konuşamıyorum, dokunamıyorum, koklayamıyorum, hissedemiyorum, sadece görebiliyorum.

Hafiften etraf kararmaya başlıyor. Daha hızlı bakınıyorum etrafa, kargalar uçuyor hemen üzerimde, rüzgar çıkıyor, yağmur başlıyor.

Kaçmaya çalışıyorum, kaçamıyorum. Her yer tamamen karanlık oluyor. Sonuna varılması imkansız bir karanlık. Göremiyorum, harekette edemiyorum.

Sonra bir ses duyuyorum. Dıt, dıt, dıt... Burnuma bir koku geliyor, mide bulandırıcı bir koku bu.

Başka seslerde duyuyorum, uğultulu sesler. Neredeyim ben?

Gözlerimi açabilir miydim ki? Deniyorum, olmuyor. Başım çatlayacak gibi. Öyle ağrıyor ki.

Bir daha deniyorum. O kadar bulanık ki. Gözlerimi kırpıştırıyorum. Kırık beyaz renginde duvarları, kirlenmiş derisi hafiften yırtılmış bir koltuk bulunan, panjurlu kapıları olan bir yerdeyim. Kıpırdayamıyorum.

Odaya siyah saçlı genç bir kadın giriyor. Birşeyler söylüyor ama duyamıyorum. Bana yaklaşıp kırpıştırıp durduğum gözlerimi elindeki ışıkla inceliyor. Elindeki dosyaya birşeyler karalıyor.

Gözlerim daha fazla dayanacak gibi değil, kapanıyor. Sarsılıyorum. Yine uğultulular duyuyorum.

Birden herşey duruyor, sarsıntı, sesler... Tükenmemiş miydi benim kanım? Enerjimi zerresine kadar yitirmemiş miydim?

Bir uykuya daha dalıyordum şimdi.

...

Gözlerimi yeniden açtım. Yine o iğrenç koku, yine o lanet ses. Yanımda birisi var. Beyaz formalı ve tepeden toplanmış sarı saçlı ellili yaşlarda bir kadın. Koluma takılmış serumu değiştiriyor. Ona baktığımı görünce hafifçe tebessüm ediyor.

'Merhaba tatlım, doktorun birazdan seni kontrol etmeye gelir.'

Odadan çıkıyor. Kendimi zorlayarak ellerime bakıyorum. Kıpkırmızı, dikişli. İçeriye daha önce gördüğüm siyah saçlı doktor giriyor. Gülümseyip yanıma geliyor.

'Uyanmışsın. Nasıl hissediyorsun?' Tepkisiz kalıyorum. 'Seni bir kontrol etmem gerek.' Gözlerime bakıyor yine. Ellerime bakıyor.

'Başım' diyebiliyorum sadece. 'Düştüğünde başına darbe almışsın. En kısa zamanda iyileşmen için elimizden gelen herşeyi yapıyoruz, endişelenme.' diyor.

Biraz sonra odaya iki kişi giriyor. 'Şimdi seni kendi odana alacağız, artık yoğun bakımdan çıkabilirsin.' diyerek yeterli açıklamayı yapıyor.

Oda kapısı açılıp uzun sessiz koridora çıkarıldığımda koltukta oturan kadını ve adamı görüyorum. Annemi ve babamı.

Hızla yanlarından geçip gidiyoruz. Başka bir odaya geliyorum.

Kapatıyorum yine gözlerimi...

ElvedaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin