Vurmuyor yüzüne eskisi gibi sanki
Güneşin ısıtmıyor içini
Gelmiyor içinden uzatmak ellerini
Ellerin tutamıyor bir kalbi
Bir kağıt, bir kalem, bir yanmış, bir sönmüş, bir bitmiş sigara
Hayatın bu
Sökülmüş, atılmış, kırılmış, dökülmüş hep paramparça
Yolun sonu bu
YalnızlıkKendi odama alındıktan sonraki iki hafta boyunca hasta yatağından hiç çıkmamıştım, günün her saati beyaz tavanı izlemiştim. Odaya sadece siyah saçlı doktor ve sarı saçlı hemşire geliyordu. Son üç gündürde bu hastanede çalışan bir psikolog yanıma gelip bir şeyler zırvalıyordu.
Her gün ilaç alıyorum. Elimdeki yaralarda iyileşmeye başladı. Konuşmuyorum hiç. Arada siyah saçlı doktorla. Sevecen birisi. Artık adını öğrenmem gerektiğini düşünüyorum.
Psikoloğa gelecek olursak... Her öğleden sonra gelip karşımdaki koltuğa oturuyor. Onunla konuşmamı söylüyor, böylece içimi ona dökebilirmişim.
Saatten haberim yok ama sabah. Verilen hastane kahvaltısıyla oynuyorum.
'Yemek yemezsen güçsüz kalırsın ve iyileşmen zorlaşır, hadi ye.' diyor sarı saçlı hemşire. İlaçlarımı getirmiş.
Ağzıma birşeyler tıkıyorum. 'Doydum' Hemşire önümdeki tepsiyi alıp ilaçlarımı veriyor.
Bir hafta sonra taburcu olacağım. İntiharımı, karşı dairede oturan orta yaşlı kadın küvetten taşan sudan fark etmiş. Kahrolasıca... Geberip gitseydim ne olurdu ki.
Siyah saçlı doktor geliyor. 'Günaydın tatlım!' Her sabah odama böyle giriyor. Neşeli ve enerjik...
Kontrollerini yapıp yanıma oturuyor. 'Biliyorsun, taburcu olmana bir hafta kaldı, evine gideceksin. İyileşmiş olacaksın. Ama haftada iki kez buraya gelmen gerekiyor. Psikoloğun böyle istedi.' Sadece bakıyorum. O hiç susmayan kadınla görüşmeye devam mı edecektim?
Siyah saçlı doktor, birşeyler daha söyleyip gidiyor. Yine yalnız kalıyorum, tavanı izliyorum. Geçmiş, bir film şeridi gibi geçip gidiyor gözümün önünden. Her gün aynı şey.
Çocukluğum... Ailemin en değerlisi olduğum zamanlar... Parkta oyun oynadığım, makarnayı elime yüzüme bulaştırdığım, okula gelince annemin bacağına yapıştığım, babama ilk ve tek aşkım dediğim günler...
Çocuk olmayı bıraktığım zamanlar... Orta okul yıllarım... Okulun ilk günleri ailemi benimle gelmeleri için zorlamamalarım, dışarıya tek başıma çıkmalarım, evde tek kalmalarım...
Gençliğim... Lise hayatım... Sertçe duvara çarpmam, yıkılmam, ayakta duramamam, hayattan umudu kesmem, ağlamayı bırakmam, insanların bana ihanet etmesi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Elveda
RandomElveda kırık kalbim, kesik bileğim Elveda eğik yüzüm, soğuk ellerim Elveda kısık sesim, soluk benzim Elveda yalnızlık, elveda gözyaşlarım Elveda yağmurlar, elveda sonbahar Elveda yorgun kanatlar Elveda kelebek, elveda ölü melek Elveda kayıp çocuk, e...